Başpiskopos’un sözlerinin devamı da bize tanıdık geliyor:
“Orta Çağın sonu ve modern çağın başında, İslâm Avrupa’yı silâhla fethetmeyi başaramadı. Hıristiyanlar onları yendi. Mücadelenin manevî silâhlarla yapıldığı günümüzde ise, Avrupa bu silâhlardan yoksunken, Müslümanlar gayet iyi silâhlanmış; Avrupa’nın düşüşü yakındır”.
Gerçi “Avrupa’nın en büyük üstadının Endülüs Devlet-i İslâmiyesi” olduğunu unutmuş görünse de, Vlk’in bu sözleri, Üstadın “Medenilere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir” sözünü hatırlatmıyor mu?
77 yaşına gelen Başpiskopos olanları görüyor, ancak yanlış dereceli gözlükleri ona sebeplerini yanlış gösteriyor. Avrupa medeniyetinin çökmeye başlamasının sebebinin “kötülüklerinin iyiliklerine üstün gelmesi” olduğunu idrak edemiyor.
Doğru olan tesbiti Avrupa’nın Müslümanlaşıyor olması. Ancak bunda kendi dinlerinin bozulan özü yüzünden, ondan uzaklaşan insanların Hak din İslâm’a yönelmesinin, medeniyetin bütün nimetleri ve modern çağın refahı ile nefsi ve bedeni bütün zevklerini tadarken, ruhu aç kalan Batılının o ruhunun ihtiyacını aramaya koşmasının rolü olduğunu unutuyor. “Avrupa doğduğu Hıristiyan köklerini, Müslümanlar tarafından fethedilme tehlikesine karşı direnme gücü verecek kaynağını inkâr ediyor. Eğer Avrupa kökleriyle ilişkisini değiştirmezse, Müslümanlaşacak” diyor Piskopos; “Avrupalıların sistematik olarak hayatlarının Hıristiyan muhtevasını boşaltmalarının oluşturduğu boşluğu, Müslümanların doldurduğunu” itiraf ediyor.
Bunu kendi açımızdan bir duâ sayıp “Amin” diyoruz bütün kalbimizle.
Aslında Başpiskopos bu korkuyu yaşayan ilk Hıristiyan din adamı değil. 2006 yılında da Almanya’nın Erfurt kasabasında 73 yaşındaki papaz Roland Weisselberg kendisini yakarak intihar etmesinin gerekçesini bıraktığı veda mektubunda, “Avrupa’nın Müslümanlaşma tehlikesine karşı uyarmak” olduğunu belirtmişti. Kilisenin dört yıl boyunca bu yöndeki uyarılarını dikkate almamasından yakınıyordu. Onun bağlı bulunduğu Piskopos ise “diğer kültürlerden korkmak, kendimize güvenmememizin sonucudur” diyordu.
Kalp gözünü açıp, hakikati görebilen Hıristiyan din adamları, asıl düşmanın Batılı gençlerin ruhunu boşaltıp, her türlü sefahate ve suça yönelten dinsizlik olduğunu fark ediyor ve Müslümanlarla bu ortak düşmana karşı işbirliğine gidiyor. Daha geçen yıl Avrupa Topluluğu Piskoposlar Komisyonu Konferansları (Örgütü), Kilise ve Toplum Komisyonu ve Konrad-Adenauer Vakfı tarafından Avrupa Parlamentosunda düzenlenen bir toplantıda; “Avrupa’da İslam’dan korkulmasının en büyük sebebinin, İslâm’ın, İslâm tarihi ve yorumlarının bilinmemesinden kaynaklandığı” sonucuna varılıyor; aklı başında Hıristiyan din adamları bu korkunun yersiz olduğunu vurguluyorlardı.?
Dileriz yeni Papa döneminde Müslümanlara kapıları yeterince açık olmayan Vatikan, bu yersiz korkuları giderip, asıl düşman olan dinsizliğe karşı Müslümanlarla el ele verilmesinde öncülük eder. Böylece bağnaz din adamları ve Sarkozy gibi çıkarcı politikacıların yanlış amaçlarla körüklediği İslâm korkusu da, Avrupa’nın huzuru ve aydınlık geleceği için işbirliği ve muhabbete dönüşür.
*Raporun İngilizce aslına şu adresten ulaşmak mümkün:
Benzer konuda makaleler:
- İslamofobi´ye karşı Dobruca modeli
- Milletler, özel kanunla korunur mu?
- XVI. Benedikt´in feryadı
- Başbakanın bilemediği
- Müslümanların imajı
- Vatikan ahlâkı öne aldı…
- Stoiber ve Papa
- Kimlik krizine dair
- Mesihî bayramlarla Nurun bayramları iç içe…
- Avrupa´nın başşehri Müslüman olacak
İlk yorum yapan olun