Bediüzzaman’ın ilmî şahsiyeti ve icazetnâmeleri

Vahdâniyetine şehadet mevzuunda Kendisi ve melekleri ile birlikte şahit göstermekle ilim erbâbının kıymet ve şerefini yücelten Cenâb-ı Allah’a sonsuz hamd-ü senâlar olsun. Âlimlerin peygamberlerin varisleri olduğunu bir fermân-ı Nebevî’sinde bizlere öğreten, Medinetü’l-İlm (ilmin şehri) olan Peygamber Efendimize (asm) ve bu ilmin taliplerine birer vasıta ve kapı olan Âl-ü Ashab’ına nihayetsiz salât-û selam olsun.

Öncelikle bu anlamlı toplantıya kendisini temsilen katıldığım Tillo Mücahidiyye Medresesi’nin kurucusu, aynı zamanda pederim ve üstadım Molla Burhaneddin Mücahidi’nin selamlarını, hayır duâlarını ve muvaffakiyet temennilerini iletmek istiyorum. İmam-ı Şafiî’ye atfedilen bir beyitte İmam-ı Azam Ebû Hanife’nin hakkında dediği gibi; “Tekrarla bize Numan’ın yâd-ı cemilini, zira onun yâdı bir misk gibidir, tekrarlandıkça güzel kokular saçar.” Bu beytin mazmununa muvafık olarak, her zamankinden daha fazla anmaya ve anlamaya muhtaç olduğumuz Hazret-i Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin “ilmî şahsiyeti ve icazetnameleri” başlığı altında Osmanlı Araştırmaları Vakfı tarafından tertiplenen bu panelin hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Mevlâ’dan niyaz ediyorum.

Meşhur Gavs-ı Hizanî Şeyh Sıbğatullah Arvasî radiyallahuanh Hazretlerinin hakkında Farsça yazılan bir methiyede “Der senâyeş cuz nubuvvet ez makamat-ı beşer kul velâ tehşa.” Yani “onun medhinde nübüvvet hariç beşerin bütün makamlarını isnat et, söyle ve korkma” denildiği gibi bizler de Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin medhinde, nübüvvet hariç beşere nispet edilebilen bütün yüce makamları isnat edip haiz ve lâyıktır diyoruz. Bununla birlikte bu büyük şahsiyeti anlamaya ve anlatmaya her ne kadar çalışıp çabalarsak, gerçek anlamda bunu hakkıyla eda edemeyeceğimizin şuuru ve idraki içerisindeyiz.

BEDİÜZZAMAN ZAMANIN RUHUNU OKUDU

Üstad Bediüzzaman, yaşadığı dönemde kendi tabiriyle kışta, telif ettiği Nur’un Risâlesi ile ümmetin çaresiz evlâtlarına iman hakikatlerini, bu milletin ihyasının nelerle olabileceğini, İslâmiyetin sönmez bir güneş olduğunu, Kur’ân’ın icaz ve mucizelerini, sünnet-i seniyyeye ittiba etmenin lüzum ve ehemmiyetini harikulade bir üslupla ortaya koymuştur. Zamanın ruhunu okuyarak hadiseler karşısında nasıl tavır alınması gerektiğini, geçmiş ile günümüzün mukayesesini müthiş bir teyid-i ilahi ve derin bir ilmî ittila ile tahlil ve takrir eylemiştir.

Örneğin 27. Söz’de içtihat konusunu ele alırken selef-i salihin döneminin içtihada müsait hal ve şerâiti beyanından sonra “Ammâ şu zamanda, medeniyet-i Avrupa’nın tahakkümüyle, felsefe-i tabiiyenin tasallutuyla, şerâit-i hayat-ı dünyeviyenin ağırlaşmasıyla, efkâr ve kulûb dağılmış, himmet ve inâyet inkısam etmiştir; zihinler mâneviyâta karşı yabânîleşmiştir. İşte bunun içindir ki, şu zamanda birisi, dört yaşında Kur’ân’ı hıfzedip âlimlerle mübâhese eden Süfyân ibni Uyeyne olan bir müçtehidin zekâsında bulunsa, Süfyân’ın içtihadı kazandığı zamana nispeten on defa daha fazla zamana muhtaçtır. Süfyân on senede içtihadı tahsil etmiş ise, şu adam yüz seneye muhtaçtır ki tahsil edebilsin” buyurarak dinimizin hassas konularından olan içtihada ne kadar temkinli olunması hususuna dikkatleri celbetmiştir. İlim ve irfanda herkesçe musaddak yüce menzilesine rağmen eimme-i erbaadan birine, İmam-ı Şafii’ye tabi olarak bu hakikate bizatihi en güzel bir örnek olmuştur.

Hakeza 29. Mektub’da, günümüzün maruz kaldığı tahakküm, himmet ve inayet inkisamı, maneviyata karşı yabanileşme ve benzeri olumsuzluklara karşı kalbî ve rûhî hayatın önemini beyan ederken “Tarikatta hissesi olmayan ve kalbi harekete gelmeyen, bir muhakkik âlim zat da olsa, şimdiki zındıkların desiselerine karşı kendini tam muhafaza etmesi müşkülleşmiştir” demek suretiyle hâzık bir tabip gibi mezkûr hastalıkların ilacını tespit buyurmuştur.

Katrenin büyük deryaya, zerrenin de güneşe delâleti tarzında zikrettiğimiz bu iki mesele aslında Hazret-i Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin aynı zamanda panelin de konusu olan ilmi şahsiyetine dair kısa bir girizgâhtır.

GÜNÜMÜZ MEDRESELERİ, RİSALE-İ NUR’LA AYDINLANIYOR

Bizlerin itikadı Hz. Üstadın zahiren beşer kudretinin fevkinde olan bu derin ilmî vukuf ve üstün seciyeleri elbette Cenab-ı Hakkın bir mevhibesi ve inayetinin eseridir. Ancak bununla birlikte Hz. Üstadın doğu medreselerinde almış olduğu tahsilin, rahle-i tedrislerinde bulunduğu âlimlerin de bir katkılarının olduğu kanaatindeyiz. Bu nedenle medrese ehli Risale-i Nur’a kendi öz değerleri gibi sahip çıkmakta, yeni açılmakta olan ve halen faal olan bütün medreselerimiz de Nur’larla aydınlanmaktadır. Bu bakımdan Üstadın yetişmesinde önemli bir role sahip ilim ve irfan membaı bu medreseleri, dününü bugününü, eğitim ve öğretimini anlamak da gelecekte ümmete rehberlik edecek Üstadların yetişmesi için büyük bir önem arz etmektedir.

ÜSTADIN TAHSİL ETTİĞİ İLİMLER HÂLÂ OKUTULUYOR

Adı geçen icazetlerin ikincisi, yani Molla Halil Es-Siirdî’ye ve oradan da Hz. İmam Ali (k.v) ulaşan icazetin bir mensubu ve bu icazetin kesintiye uğramadan devam ettirildiği Tillo Medresesinin temsilcisi olarak Hz. Üstadın tahsil ettiği ilimlerin hâlen tamamına yakınının okunup okutulduğunu ifade etmek isterim. Zamanın şartlarına bağlı olarak bazen bu ilimlerin bir kısmına daha fazla inayet ve ihtimam gösterildi ise de, günümüzde dini ilimler sınıflandırmasına giren bütün ilimler en yüksek düzeyde taliplerine tedris edilmektedirler.

Kısaca değinecek olursak; dinî nassların doğru okunması ve tahlil edilmesi için gerekli olan ilimler. Aynı zamanda (ulum-u âliyye) âlet ilimleri dediğimiz ilimler, sarf, nahv, mantık, vad, münazara, mecaz ve istiare, bedi ve beyan ilimleri ile (ulum-u aliyye) âlî ilimler yani bir anlamda maksut olan yüksek ilimler, tefsir, hadis, kelâm, fıkıh ve usulü, siyer ve tasavvuf gibi ilimlerdir.

GÜNÜMÜZ İCAZETNÂMELERİ

İşte bu ilimler belirli usul ve kaidelere göre okunup ikmal edildikten sonra ilim talebesine bu dersleri okuduğuna ve okutabileceğine dair bir icazetname verilir. İcazetname günümüz diploması ile aynı anlamı taşısa da muhteva ve hacim olarak farklıdır. Genelde bir kitapçık şeklinde olan icazetnameler, içerisinde talebenin ismi, aldığı dersler, hocasının nasihatleri, hocasının hocalarının isimleri an’ane yoluyla Peygamber Efendimiz’a (s.a.v.) varana kadar silsile şeklinde yer alır. Bu bakımdan manevi olarak da çok ayrı bir öneme sahiptir.

Risale-i Nur’un muhtelif cüzlerinde yer alan sayısız hüccetler ve beyanlar dikkatle tetkik edilerek adlarını zikrettiğimiz medresede okutulan dinî ilimlere ve diğer ilimlere irca ve arz olunduğu takdirde Üstad Hazretlerinin bu ilimlere hâkimiyetini ve bu ilimleri ne denli çalıştırmaya muktedir olduğu açıkça müşahede edilecektir. Gayet beliğ bir surette tahakkuk eden ibareler, en şiddetli münkiri bile ikna eden delil ve temsiller, derin bir ilim ve irfanın sözlere in’ikâsı olarak zuhur eden hakikatler, iman ve muhabbetinden tereşşüh eden şua ve lemalar bu asrın cephesinde nurdan bir sikke olarak şahitlik etmektedirler. İşte böyle bir zatın asrın müfessiri, muhaddisi, kelam âlimi, asrın müceddidi, asrın Bediüzzamanı olması çeşm-i insafa sahip herkesin nazarında müsellem bir hakikattır.

Son olarak bizatihi bu ilim ve irfan deryasının sohbet şerefine nail olmuş, huzurlarında bulunduğumuz Üstadın aziz talebelerine sıhhat ve afiyet içerisinde bereketli bir ömür niyaz ediyorum. Huzurlarında konuşma bahtiyarlığı bahşeden panelin idaresine ve tertibinde emeği geçen herkese bu anlamlı hizmetten dolayı muvaffakiyet dileklerimle kalbî şükranlarımı arz ediyorum. Sabırla bizleri dinleyen bütün değerli katılımcı ve seyircilere teşekkürlerimi arz ediyorum. Allah cümlenizden razı olsun.

(Molla Alaaddin Mücahidi’nin, Osmanlı Araştırmaları Vakfı’nın 25 Mart 2013’te, WOW Otel’de düzenlediği “Bediüzzaman’ın İlmî Şahsiyeti ve İcazetnâmeleri” başlıklı toplantısındaki konuşma metnidir.)

Molla ALAADDİN MÜCAHİDî
Tillo Mücahidiyye Medresesi Müderrisi

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*