Molla Fethullah, Şeyh Bahid ve Bediüzzaman

Osmanlı’nın, şark medrese âlimlerinden olup, Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin, çocukluk zamanındaki medrese tahsilinde ders aldığı hocası, “Molla Fethullah” hoca idi. Eskiden, büyük âlimler “Molla” ünvânı ile yâ’d edilirdi.

Şarkın mühim âlimlerinden olan Molla Fethullah Hoca 1846 senesinde, Siirt’in Baykan ilçesi Verkanis Köyü’nde doğmuştur. 1899’da Bitlis’te vefat etmiş, kabri de Bitlis Merkeztaş mahallesindeki türbesindedir. Köyüne îzafeten, kendisi “Şeyh Fethullah Verkanisî” diye de tanınır. Yine o devrin meşhur âlimlerinden Abdurrahman Tağî’nin damadıdır. Daha sonra da onun en mühim halifelerinden olmuştur.

Bir gün, ziyâretine gittiği Şeyh Muhammed Küfrevî, Molla Fethullah Hocayı, Abdurrahman Tağî ile irtibatlandırır. Ve Abdurrahman Tağî’den de ders alır.  Ondan sonra da, Tağî’nin en mühim bir halifesi olur, medrese ve irşad hizmetlerini, Molla Fethullah Verkanisî devam ettirir. Daha sonra da Tağî’nin oğlu Muhammed Ziyâeddin büyüyünce de onun vasıtasıyla devam ettirilmiştir.

Molla Fethullah Hocanın, Bitlis’te ilk icazet dersi verdiği talebesi Üstadın ağabeyi Molla Abdullah Nursî’dir. Üstad da küçükken bir müddet ondan ders almıştır.

Gençlik ünvânıyla “Molla Said” olarak bilinen Üstad, ders aldığı Şark’ın büyük ulema ve meşayihlerinin hepsini sever ve hürmet gösterirdi. Fakat ulemadan; Şeyh Emin Efendi, Molla Fethullah ve Şeyh Fethullah Efendilere daha başka bir muhabbeti vardı.

Üstadın ilk hocalarından olan büyük biraderi Molla Abdullah’dan (Abdurrahman Nursî’nin babası) ders aldıktan sonra Siirt’e gelir. Orada bulunan Molla Fethullah Efendi’nin medresesine gider. Molla Fethullah, Molla Said’e: “Geçen sene Süyûtî okuyordunuz, bu sene Molla Câmî’yi mi okuyorsunuz?” der. Molla Said; “Evet, Câmî’yi bitirdim” deyince, Molla Fethullah, hangi kitabı sordu ise “Bitirdim!” cevabını alır ve hayrette kalır. Bu kadar kitabı bitirdiğini, hem de az zamanda bitirdiğini aklına sığıştıramaz…

Aralarında, biraz daha muhavere olur, konuşurlar. Daha sonra Molla Fethullah, “Pekâlâ, zekâda hârikasınız, fakat hıfzınız nasıldır? Makamat-ı Harîriye’den birkaç satırını iki defa okumakla hıfzedebilir misiniz?” diyerek kitabı uzatır. Molla Said, kitabı, hocasının elinden alır ve bir defa okumakla hıfzedip, hocasına, tekrar ederek okur. Molla Fethullah Hoca buna da çok şaşırır ve: “Zekâ ile hıfzın ifrat derecede bir kimsede tecemmuu (bir arada bulunması) nadirdir, diyerek hayrette kalır ve istikbal için büyük bir firâsette (‘ferâset’ olarak kullanılan kelimenin aslı ve doğrusu budur. ‘önceden bir şeyi anlama kabiliyeti’ demektir. Ferâset, at binicilerine de kullanılan bir kelimedir.) bulunarak, Üstada ilk defa 14 yaş içinde iken, “BEDİÜZZAMAN” ünvânını verir. Ve Üstad bunu daha sonra talebesi emekli Yüzbaşı Re’fet Barutçu’ya şöyle anlatır:

“Meraklı kardeşimiz Re’fet Bey, Bediüzzaman-ı Hemedânî’nin üçüncü asırda, vazife ve te’lifatı hakkında malûmat istiyor. Ben, o zât hakkında yalnız hârika bir zekâveti ve kuvve-i hafızası bulunduğunu biliyorum. Elli beş sene evvel, Üstadlarımdan, Siirtli merhum Molla Fethullah, Eski Saîd’i ona benzeterek, onun o ismini, ona vermiştir.”

Evet, Molla Fethullah Hocanın, tâ o zamandan hissedip verdiği “Bediüzzaman” ünvânının üzerinden on altı sene geçer. Üstad, o senelerde İstanbul’dadır. Şekerci Han’da bir odanın kapısına; “Burada, her sûale cevap verilir, sûal sorulmaz!” diye, âdeta, meydan okurcasına, bir levha asar. İstanbul âlimleri gelir ve münâzara yaparlar, fakat hepsi de mağlûb olurlar. Mısır El Ezher hocalarından, Şeyh Bahid de o anda İstanbul ziyâretinde bulunmaktadır. Şekerci Han’da Üstada mağlûp olan hocalar, Şeyh Bahid’den, Üstadı ilzâm etmesini isterler. Üstad ile bir münâzaraya girmek niyetinde olan Şeyh Muhammed Bahid de Üstadla görüşür ve münâzara ederler. Görüşmeden sonra tevafuktur ki, o da şöyle söyler: “Bu gençle münazara edilmez! Bu kadar veciz ve beliğane bir tarzda ifâde etmek, ancak Bediüzzaman’a has bir meziyettir!” der.

Ve Üstadın, “BEDİÜZZAMAN” ünvânı da böylece iki mühim âlim zat tarafından tescil ve tebcil edilmiş olur.

Benzer konuda makaleler:

3 Yorum

  1. Başlığı görünce önce, Fethullah Gülen’den bahsedecek sandım. Ama değilmiş. İyi. Allah razı olsun abi. Üstadımızın hayatından kesitler güzel oluyor.

  2. Molla Fethullah ile Şeyh Fethullah Verkanisi ayrı kişilerdir.Üstada Bediüzzaman lakabını veren Şeyh Fethullah Efendi değil Molla Fethullah’tır.

    • Akif kardeş, yazıyı bir daha okuyun. Osman abi de zaten, ” Nolla Fethullah” diyor. Her iki Fethullah’ ı da yazmış ama ünvan cerene ” Molla Fethullah” demiş.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*