Bir elmanın iki yarısı: Kadın ve erkek

Bediüzzaman Hazretlerinin telif ettiği “Hanımlar Rehberi” isimli eser, kadın ve aile ile ilgili problemlerin çözümü için hazırlanmış bir çözüm kitapçığı gibidir…

Hanımlar Rehberi’nde yer alan hakikatlerden birisi de kadın ve erkek cinsinin birbirini “tamamlayıcı” mahiyette, her şeyi gören ve bilen bir Zat tarafından donatıldığıdır.

Aslî kaynaklarımız olan Kur’ân ve Sünnete göre aile kurumu içinde erkek ve kadın yaradılış özelliklerine göre birbirini tamamlayacak vazifelerle görevlendirilmişlerdir.

ERKEKTE CESARET VE CÖMERTLİK KADINDA SADAKAT VE EMNİYET

Bediüzzaman Hazretleri, Hanımlar Rehberi isimli eserinde evlilik kurumu içinde, “Kadında sadakat ve emniyet, erkekte ise cesaret ve sehavet (cömertlik) en temel özelliktir” der. Rehberde yer alan Tesettür Risalesi’nin Dördüncü Hikmeti’nde bununla ilgili bir bölüm vardır. Çünkü kadın ailenin iç işlerinden sorumlu idareci konumunda eşinin sahip olduğu her şeyin; malının, evlâdının ve diğerlerinin korunması ile vazifeli bir memurdur. O yüzden eşine sadık olmalı, güven kırıcı hâllerden çekinmelidir.

Erkek ise, eşini himaye etmek yani korumak, ona merhamet etmek ve hürmet göstermekle vazifelidir.

Bu vazifeleri kadın ve erkeğin fıtratı istediği gibi, aynı zamanda Kur’ân ve hadislerle de belirlenmiştir.

Nisa Sûresinin 34. âyeti, erkeğin bu vazifesini “kavvam” ifadesiyle tanımlar. Şöyle der: “Erkekler kadınlar üzerinde idareci ve gözeticidirler. Çünkü Allah insanların bir kısmını diğerlerinden üstün kılmıştır ve erkekler, mallarından kadınları ve çocukları için harcarlar. Salih kadınlara gelince, onlar Allah’ın emirlerine itaat edip kocalarının hakkına riâyet ederler ve Allah onların hukukunu nasıl koruduysa, onlar da kocalarının malını, namusunu ve sırlarını kocalarının gıyabında korurlar…”

İşte asrımızda yaradılış kanunlarının Kur’ân ve hadisle de uyumlu olan bu fıtrî vazife taksimindeki kargaşa dolayısıyla kadın ve erkek kimlik bunalımı yaşamakta, aile kurumu darbe almaktadır.

KADIN ERKEKLEŞİRSE

Kadının fıtratından uzaklaşıp âdeta erkekleşmesi toplum hayatını işte böyle alt üst eder. Bu durumun ağır faturasını ödeyenler, mağdur olanlar yine kadınlardır.
Ve güzeldir ki, günümüzde feminizmin doğduğu Batı’da kadınları anne ve eş olma kimliğine dâvet eden Batılı feministlerin sayısı gittikçe artmaktadır.

HÜLÂSA

Yaradılışa uygun olmayan her hareketin neticesiz kalacağı değişmez bir kanundur!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*