Çağımızın putu: Oscar

Oscar film ödülleri için adaylar tek tek belirleniyor. Golden Globe ödüllerinden sonra hem aday filmler hem de en iyi aktör ve aktristler gazetelerde boy gösteriyor. Bir anlamda reklam amaçlı röportajlar yapılıyor.

-Peki kimdir bu Oscar?

-Dünyanın film sektörünü elinde tutmak için neden Oscar heykeli icat edilmiş?

-Hem bu Oscar heykelini hangi komite belirliyor, isimleri belli mi?

Yoksa bir sır mı?

Öncelikle bu “heykelciğin” isminin nereden geldiğine bir bakalım.

Amerikan film endüstrisinin lokomotifi Oscarlar, aslında Hollywood’un sektörü canlandırmak için kurduğu bir enstitünün verdiği ödüllerin adı.

Belki de,  film piyasasını “tekel” hâline getirmek için kurulduğu iddiasını da yabana atmamak gerekiyor.

Kurumun gerçek adının, İngilizce; “Academy of Motion Picture Arts and Sciences” olarak biliniyor.

Ödüllerin niye Oscar olarak adlandırıldığına gelince… 1930’lu yıllarda organizasyon yöneticilerinden biri ödül olarak verilen heykelciği Oscar amcasına benzetiyor ve bunu yüksek sesle dile getiriyor. Bunu duyan bir muhabir, ismin yaygınlaşmasına aracılık ediyor. 1934’de ödüller 6. kez dağıtılırken, ilk kez bir gazetede Oscar adı kullanılıyor. Akademi 1939 yılına kadar resmî olara bu adı kullanmaya dirense de, o tarihten sonra ismi çok çabuk benimseyen Amerikan halkı isteğine boyun eğmek zorunda kalıyor.

Dünyanın her yerinde kısaca Akademi olarak adlandırılıyor bu kurum. Üstelik 6 bine yakın üyesinin oyları ile belirleniyor bu ödüller.

Peki bu 6 bine yakın üye kimlerden, hangi isimlerden oluşuyor? Bilen var mı? En azından bu güne kadar ben böyle bir şey duymadım.

Yoksa, Akademi üyeleri dediğimizde cevap olarak yine Hollywood’un kendisiyle mi karşı karşıya kalıyoruz. Yani bir grup azınlıktan müteşekkil bir toplum diyebilir miyiz?

Zira, Akademinin ruhunu anlamak ve düşüncesini okumak için, ödülleri kime ve hangi konuya verdiklerine bakmalı. Çünkü ödüllü filmlerin yüzde doksanı ya “Yahudî” propagandasına hizmet edecek veya cinsel eğilimleri farklı olan türdeki filmlere gittiğini görebiliyorsunuz.

Üstelik çoğu filmin yaşam tarzımıza müdahale ediyor olması, düşünce haritamızı yönlendirdiği konusunu da ciddî ciddî ele almak gerektiğini düşünüyorum. Elbette bütün filmleri bu kategoriye sokmak yanlış olur. İçlerinden gerçekten ödüle layık, kaliteli ve izlenebilir türden filmler de yok değil.  Ama 84 yıldır verilen akademik ödüllerin arasından bunlar belki iki elin parmağını geçmez… Sınırlı sayıda yani.

Film piyasasında gerçekten bu işe gönül vermiş, kendi dalında önemli bir başarıya imza atmış bağımsız bir yönetmenin Hollywood’dan gelen bir davetiyeyi alması ne hoş olurdu. Ama böyle bir davet kırk yılın başında geleceği gerçeğini de göz ardı etmemek gerekiyor.

Dolayısıyla rahatlıkla, “Oscar”ları Hollywood’un kendi kendine bakışı olarak değerlendirebiliriz. Ödül alanlar da verenler de, Hollywood’u Hollwood yapan anlayışın temsilcisidir. Kazananları belirleme konusunda kimi alışkanlıklar yıldan yıla fazla değişikliğe uğramadan eski üyelerden yenilere geçiyor. Bu da hiç şüphesiz sonuçları tahmin etmeyi kolaylaştırıyor.

Öyle ya da böyle… Aslında Oscar, 84 yıldır modern hayatın bize dayattığı bir “put” olma özelliği taşıyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*