ABD’deki ırkçılığın tanımı: Çözümsüz çözüm

Amerika’daki ırkçılığı anlamak için ABD’nin yapısını iyi analiz etmek gerekiyor.
Amerikanın en korkunç savaşlarından biri olan iç savaşın temel sebeplerinden biri, köleliğin kaldırılması üzerine olmasına rağmen, bugün bile hâlâ, ırk ayrımının çok bariz bir şekilde devam etmesi gerçekten büyük bir çelişki.

Hâlâ siyahî vatandaşlarına karşı ön yargı devam etmektedir. Hâlâ, Hollywood sinemasının birçok filmlerinde siyahîler potansiyel birer suç makinası olarak görülür, gösterilir.

Ancak siyah adamlar hangi noktaya gelirse gelsin, “beyaz adam”ın siyahîlerle bir sorunu olduğu aşikâr. Çünkü beyaz adamlar, Afrika’dan elleri zincirlerle bu insanları kendi topraklarına zorla getirmiş, koca çiftliklere tıkıştırmış ve pamuk tarlalarında karın tokluğuna çalıştırmışlar… Sadece pamuk tarlalarında değil, şeker kamışı, meyve ve sebze tarlalarında kırbaç gölgesinde inleye inleye çalıştırmışlardır.

Ancak hesaba katmadıkları birşey olacaktı. Tarım üzerinden zengin olan güneyli çiftçiler, sanayi toplumuna geçişte hayli zorlandılar. Çünkü tarım şirketleri o günün şartlarına göre en zengin çiftçilerdi.

Petrol zenginlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte tarım zenginliği çöktü, kölelik kısmen kaldırılmasıyla birlikte, siyahîler kendi yollarına “efendi”siz devam etti.

Ancak “beyaz adam”ın siyahîlere bakışı hiç değişmedi. Onlar her an ayaklanıp, ailelerine zarar verecek fobisi yaşadılar. Bu yüzden silâhlandılar. Bu yüzden silâhlanmak Amerikan kültürünün bir parçasıdır. Bu yüzden siyahîlere karşı “ayrımcılık” kartını hep kullandılar.

Bu “ayrımcılık” kartı yüzünden siyahîler yoksul bırakıldı. Bu yüzden Amerika’nın en zengin şehirlerinde siyahîler “getto”larda yaşamaya mahkûm edildi (Harlem gibi). Yoksulluktan dolayı, uyuşturucu, şiddet veya suça teşvik eden hangi unsur varsa, onların üzerine izafe edildi. Hatta teşvik edildi. Bu yüzden protestocuların “Şiddeti sizden öğrendik” demeleri boşuna değil.

Herşeye rağmen Amerika’da siyahîlerin çoğunluğu aldıkları zor eğitime rağmen kendilerini geliştirdi. Meselâ Amerikanın “Siyahî kültür” konusunu yabana atmamak gerekiyor. Caz, siyahî bir kültür dokusudur Amerika’da. Blues’u, bu gün dünyaya kabul ettirebilmiş bir müzik dalıdır. Rap de bir siyahî kültür ögesi olarak doğdu. Tekno müzik ve dahi örnekleri çoğaltabiliriz. Afrika dokusuyla birleştirmiş sanat kolu Amerika’da kök salmıştır.

Sıkı ayrımcılık politikasına rağmen, ABD’de siyahîler, spor, politika, sanat, müzik, sinema ve yargıda birçok önemli noktaya geldi.

Ancak, beyaz adam için bunlar yeterli sebep olarak görülmedi. Beyaz adam siyahîlerin hep rengine baktı, başarısına değil.

Dönem dönem isyanlar patlak verdi. Yürüyüşler, protestolar ve yağmalar sürdü gitti.

Amerikan tarihinin en büyük isyan veya protestolarında iki aktivistin isimleri öne çıktı;

Martin Luther King, Malcom X.

Martin Luther King; şiddete karşı şiddet uygulamama yöntemini benimsemişti. Yani pasifist bir duruş sergileyerek, Gandhi tarzı bir yol izlemiştir.

Malcom X; nefs-i müdafaa yöntemini benimsemişti. Yani, “Biri bana tokat atarsa, ben de cevabını veririm” yolunu tercih etmiş bir liderdi.

Malcom X, inancını da çekinmeden dile getiriyordu.

Şöyle diyordu:

Ben, bir Müslümanım.

Ben, İslâm dinine inanıyorum.

Allah’a (cc) inanıyorum.

Hz. Muhammed’e (asm) inanıyorum.

Bütün peygamberlere inanıyorum.

Oruç tutmaya, namaz kılmaya, zekât vermeye ve Müslüman olmak için inanılması gereken ne varsa, inanıyorum.”

Yani inancı, onu bir fert olarak kabul ediyordu. Beyaz adamların sırf derisinin renginden dolayı “ayrımcılık” uyguladığı ayrımcılığı kabullenemiyordu. Bu yüzden nefs-i müdafaa hakkını kullanıyordu.

ABD’de ırkçılık problemi çözülür mü? Anladığım kadarıyla, Amerikalı ırkçıların “ırkçılığı çözmek” gibi bir derdi yok. Süper ülkenin derin yapılanması, sanki bu sorunu “çözümsüz” olarak bırakmak istiyor. Yani “çözümsüzlüğü çözüm” olarak görüyor.

Martin Luther King, Malcom X gibi aktivist liderler, konuşmalarında barıştan ve yanyana yaşamaktan söz etmesine rağmen, beyaz adamların tepkisi hep ayrımcı ve vahşi yöntemleri uygulamak oldu.

Amerika’daki bu derin problemi, yine siyahîler çözecek inşaallah. Zira, önü alınamayan bu ırkçılık dalgasını, ancak katbekat artan ve İslâmiyetle müşerref olan Müslüman nüfus çözecek gibi görünüyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*