Dil sürçmeleri

Gösteriş: Gösteriş ön plana çıktıysa; insanlığa göstereceğiniz bir eseriniz yok demektir.
*

Ölü şehir: Mezarları kovduk şehirlerden; şehirler öldü!

*

(Seni) vefasız: Dudağımızın ucunda, gözlerimizin içiciğinde… bize göz kırpan hayatların tâ uzaklarına gidiyoruz.

*

Kaçaklık: Kaçıyorsun da sen yok musun gittiğin yerde?!…

*

Körgöz: Goethe! Bu ne güzel söz öyle: “Gözüm var, diye göreceğini mi sanıyorsun!” “Körleri” tanıyor şair. Öyle ya… Görmek gönülden; körlük gözden başlar.

*

Müsrif: Dünya bedava ya… har vurup harman savuruyoruz.

*

Rüya ve hülya: Kimi rüya gõrür kimi hülya… Rüyadan hülya çıkar da… hülyadan rüya çıkmaz!

*

Vakt-i duâ: Vakitlerden dua… hep fakiriz ya…

*

Oyalanmak: Geç de olsa anladım; çok şey oyalıyor beni!

*

Ölü ve deli: Ölüsü olan bir gün ağlar; delisi olan her gün… der, atalar. Bunca yıldır ağlıyoruz da… bu, atalar sözünü masaya yatırsak… derim! Bu gözyaşlarımızın, yolda kalmışlığımızın bir çaresi vardır.

*

Aşk: Yanmamışsan sen… yanmışsın zaten!

*

İlişki/çelişki: “İlişki” dediğimiz şeylerin çoğu “çelişki” de… haberimiz yok.

*

Leylâ’dan Mevlâ’ya: Aşk; ne peki? Geçici güzelliklere aldanmamanın adıdır. Geçici güzelliklerden, Sonsuz güzelliğe geçmektir.

*

Gaflet: Her tarafın ayrılık, ölüm kokuyor; durmadan konuları değiştiriyorsun.

*

Kalem: Her ne kadar açıldıkça yazsa da kalem… yazdıkça açılırmış!

*

Denge: Çok aceleciyiz; bize biraz sabır gerek… Çok akıllıyız; bize biraz kalp gerek…

*

Para: Azıcık aşım; kavgasız başım… Sükûnetli bir söz… Dünya ebedî imiş gibi bir gayret, bir telâş, bir cimrilik bir biriktirme… Ruhmuş, kalpmiş, incelikmiş, edebiyatmış, maneviyatmış… He heey… para da para… Bu hayra alâmet değil…

*

Ayrılık: Ben böyle bilmezdim! Bilseydim… Ayrılığı ezberlemezdim!

*

Kalp kitabı: Kalp kitabının ilk sayfasını oku/sana!

*

Kavgacı: Mızmızlanmak, hakkına razı olmamak, dırlamak, zırlamak… daha daha?!… Çocuk musunuz; oyun mu oynuyoruz; bilmek adına ha; yoksa istediğin kadar dırla; güzel şeyler güneş gibi çıkar gelir.

*

Ölçü: Kafa karışacak bi’ şi’ yok; insanlıktan yana mısın; değil mi; mesele bu!

*

Okul güzeli: Her yere okul yapma; yapamazsın. Her yeri okul yap; yapabilirsin.

*

Cehalet ötesi: Savaşla şakayı karıştıranlar var gibime geliyor!

*

Ateş oyuncuları: “Ateşe körükle gidilmez!” diyor atalar da… üfürdükçe üfürüyor kimileri. Hişt! Ateşle, oynanmaz!

*

Suspusluluk: Haksızlık karşısında susanlardan… Hak razı olur mu!

*

Seni bekleyen sen: Vaktinde gidiyorsunuz çok yere de… içine yola-yolculuğa bir türlü vakit kalmıyor!

*

İş: İşiniz yoksa… işiniz çok demektir.

*

Lâf: Lâf, adama söylenir de… adama da “lâf” söylenmez!

*

Değişim: Değişiyorum; her ân, bu kendimle öteki kendimi…

*

Koltuk: Koltuklar boşmuş; onu, ona “oturanlar” doldururmuş.

*

İki benzemez: Yalan ve insan… yan yana yürür mü? O da ne! Hayır! Hayır! Hayır!

*

Sanat ve siyaset: İlimle, sanatla uğraşanlar, siyasetten uzak dursa iyi olur. İlmin, sanatın müşterisi zaten az; siyasetin müşterisi çok.

*

Nefes: Her nefes sana sonsuz âlemlerin kapısının aralandığının farkında mısın?!…

Makam mevki: İlim adamları, sanatçılar, edebiyatçılar makam ve para peşine düştüğünde rengi solar ülkenin, akordu bozulur; iş olsun diye yapılır işler ve bir türlü hale yola girmez!..
Unutuş kötüsü: Unuttuğun… terk ettiğin… ve n’ettiğin…. kendini böyle ikide birde…

Cesur: Ve seni cesurlara yazalım çünkü şimdinin/ufkun/sonsuzluğun peşindesin.

Arayış sessizliği: Şöyle kaygısız bakmak zamanlara… Ne derler… den uzaklaşıp… çalmak kapısını kaybolmuşların…

Vefa: Bizim için çırpınanları duymamanın /görmemenin sağırlık/körlük dışında ne çok isimleri vardır acep; bilen bilir!

İlke/l: Geri kalmış toplumlarda ilkeler değil; ilkellik ön plandadır.

Fatura: İnsanca yaşamanın faturası ağırsa; orada körler ve sağırlar çoktur!

Tekleyen teknoloji: Sözüm ona “iletişim çağında” ikide bir gezden/gözden/arpacıktan söz edip bulduğunuz “iletişim” araçlarının “göstermelik” olduğunu yine siz isbatlayabilirdiniz ve “başardınız!”

S/uç: Uç fikirlerin suç olduğu yerde; yerde kalmaya mahkûmuz demektir!

Yanlış hesap: Yanlış hesap döner Şam’dan, Bağdat’tan. Döner; erken ya da geç.

Konuşmak ve susmak:

Büyük konuştum; kimseler duymadı beni!

Büyük büyük sustum;

Duysunlar diye sessizliğimi!

İççilik: İş; “iç”ten geçmeden olmaz ki…

Ba/kış: Dikkatli bakmadı;

Dik dik baktı!

Bu yüzden soldu çiçekler!

Hırssız ve hırsız: “Hırslı olun!” diyoruz; sonra da: “Niye hırsız oldun?” diyeleniyoruz! Çare mi? Hemen söylüyorum:”/Hırsız/ olmak istemiyorsan… /hırssız/ ol!” diyeceksin. Gaye-i hayal ne güne duruyor!

Unutkan kötüsü: “Yok, yok; unutmam!” diyordu; unuttu!

Kendini hiç tanımıyormuş!

Dert/leşmek: Derdin yoksa… seninle dertleşemem!

Rüya: Rüya görmem, diyordu yaşadıkların ne?!…

Okul: Okullar mı? Oradan yetişmiş “bir kişi” aranıyor.

S/inmek: Eşitliğin, şefkatin, hürmetin olmadığı yerde hürriyet de olmaz, demokrasi de… Hak, hukuk, adalet topluma sinmezse; toplum siner.

Dert: Derdin yoksa dert çok; derdin varsa dert yok!

Sakin: Ey dünya sakinleri! Sakin olunuz!

Eğitim: Eğitimi eğitmek gerekiyor.

Tegafül: Unutacaksan unut; unutuyormuş gibi yapma!

Acele: Aceleye sor:”Nereye gidiyorsun?” diye… aceleden cevap da veremez! Acele bir yere varmaz; varsa da bir şey anlamaz!

Sabah: Sabah olsa da uyansak; (ve/ya) biz uyandığımızda mı sabah olacak?!

Fark: Oraya farklı, buraya farklı konuşmak, görünmek; “farklı” olmak anlamına gelmiyor.

İz: Belki de yoksun! Bir izin, tozun, sözün var mı?

Vergi algı: Vergiler toplanıyor da… Neyin nereye gittiğini kim soruyor! Ne kadarı, kime, kimlere, nereye, nasıl dönüyor?

Geçim: İnsanlarla hoş geçinmek de aklın şubelerinden diye okuyup öğrendim.

Can sıkıntısı: Canın sıkılıyor. Kitap da okumuyorsun. Emellerin almış başını gidiyor… Her şeyi dünyada/n istiyorsun. Canın sıkılır!

Mevsim: Aşk… en çok… hangi mevsim?!… Aslında aşk… bütün mevsimlere uğrar! (Mevsimler mi aşka uğrardı?!…)

Bekleyiş:

Gece/(de) olduğum; doğru…

Doğru; gündüzü beklediğim…

Beklediğim doğru; âlem şahit…

Yıldızlarla bir; sabaha kadar…

Gece: Gece bir bilmeceyse çözelim.

Şaşı: Dünya mı?

Hangi dünya?

Kendi dünyana baksana!

Şaşı seni!

Seçim: Her seçimde… kendini yeniden seçmiyor/ayırmıyor/tanımıyorsan… sözlükte “seçmek” maddesine bir bak!

Tezat (değil): Mesele anlaşıldı: Silâh fabrikaları açlık; ilâç fabrikaları hastalık imal ediyor!

Kapkara m/izah: Bütün ağaçlar kesilip bitince o altınlarla ülkemiz altın devrini yaşayacak!

Telâşe: Yok diploma telâşeleri… Yok ev… Yok evlenme… Yok şu, bu derken… erkenler geçlere, lâzımlar elzemlere, mühimler ehemlere karışıp gidiyor.

Gün/dem: Beni ilgilendirmeyen bir sürü haber… Yapma gündemlerden günümüzü yaşamayalım diye birileri bitmez gayretler içinde… Ne zaman yaşayacağız?!…

Hayat dersleri: Hayatı zorlama, horlama, sıkıştırma, gevşetme, es geçme, hayret etmezlik etme!

Merak:

Kendin hariç; herkesi merak ediyorsun!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*