Dünyaya gönderilişimizin gayesi: İlim ve duâ

Dünyaya gönderilişimizin ana gayesi, asıl sebebi nedir?

Hiç şüphesiz, “ilim ve duâ vasıtasıyla tekemmül etmek”tir.1

Bu ifadeleri açmak gerekirse: Yaratılışımızın ana gayesi, yüce Yaratanı tanımak, O’nun yaratıp sayısız isim ve sıfatlarını tecelli ettirdiği kâinatı incelemek, hayatın sırlarını keşfetmek; olup-biten hâdiseleri tasvir ve izâh yoluyla sistemli olarak kavrayarak ruhumuzu inkişaf ettirmektir. Eskiler bunun için, “kâmil insan” (olgun, mükemmel insan) tâbirini kullanır.

Bilgi, zihnimizin eşya/nesne, obje ve hâdiselere yönelik kavrama, idrak faaliyetidir.

Sahanın uzmanları, genel anlamda bilgiyi ikiye ayırır:

* Günlük hayatta, bize lüzumlu olan ve fıtrî olarak elde ettiğimiz “hayat bilgisi.”

Zihnimizde olan her şey, inançlar, tecrübeler, ihtimaller, görüşler, anlayışlar, düşünceler, önyargılar vesaire—doğru veya yanlış—her şey bilgidir.

* Belirli metodlar çerçevesinde, belirli sahalarda elde edilen saf, mücerred/soyut bilgi, “ilim ve bilimsel bilgi.”2

İslâmın ilim tarifi, gayet kapsamlıdır: Allah hesabına müşâhede edilen, gözlemlenen her şey ilimdir.3 Zira, her ilim, Allah’ın bir isim ve sıfatına dayanmaktadır.4

İlim, sistemli, düzenli bilgiler bütünüdür. Aynı tür olayları genelleyerek bir kanunla açıklamaya çalışır. “Akıl, gözlem, ölçme, tecrübe (deney), sezgi-kalb-ilham, nübüvvet-vahiy” kaynaklı bilgi ilişkilerini tanımlayarak, Kur’ânî referans sistemi içinde, hiyerarşik bilgi kategorileri halinde organize edilmesi faaliyetidir.5

Ayrıca, bu; öğrenmenin sadece bilgi edinmek olmadığını anlatır. Aynı zamanda idrak, sentez ve yorum da yapabilmeyi ifade eder.

Kısaca ilim, gerçeğin peşinde koşmak, devamlı hakikati arama gayretidir.

Hz. Ömer (ra), “İlmî araştırma ve derin meselelerin çözümü cihaddır” derken, Hz. Ali (ra) ilmi “dağıtmakla çoğalan, hükmeden ve sahibini koruyan, alçaklarda kalanı yükselten, kalbi nurlandırandır” şeklinde tarif eder.

Bediüzzaman da bir yerde, “İman saadetin anahtarı, mârifet (ilim) ise yükselmenin, ilerlemenin anahtarıdır”6 der.

İlmin konusuna gelince: İlmin, maddî/fennî, mânevî/dinî veya gaybî çeşitlerinin olduğunu söyleyebiliriz. Zaten insanın; Cenâb-ı Hakk’ın arzında/dünyasında halife olması, Allah’ın hükümlerini icra ve kanunlarını tatbik etmesi içindir. Bu ise tam bir ilme bağlıdır.7

Dipnotlar:

1- İman-Küfür Müvâzeneleri, s. 96.
2- Mesnevî-i Nûriye, s. 167.
3– Prof. Dr. Alpaslan Açıkgenç, Köprü, Yaz-Güz, 1997, s. 101.
4- Sözler, s. 238.
5- Prof. Dr. İrfan Yılmaz vd., İlim ve Din, İst., 1998, c. 1, s. 249.
6- İşâratü’l-İ’câz, s. 240-241.
7- Asay-ı Mûsâ, s. 102.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*