Eğil ilçesinden günümüze mesajlar

Türkiye demokrasisinde “kara leke” olarak anılan 12 Eylül 1980 askeri darbesi üzerinden yıllar geçmesine rağmen geride bıraktığı acılar halen hafızalarda silinmedi.

Toplumun her kesiminin üzerinde baskı kurulduğu gibi dindar Müslümanlara da atfedilen irticai faaliyet bahanesiyle psikolojik baskı kurulduğu dönemde, bir Cuma günü Diyarbakır’ın saf-ı evvel Nur talebelerinden Hacı Mehmet Çetinkaya ağabey telefonla beni aradı ve dedi: “Rüstem kardeş kısmet olursa yarın arkadaşlarla Eğil’e gideceğiz, sizleri de bekliyoruz.”

Diyarbakır’da Risale-i Nur hizmetinde bir ömür tüketen Hacı Mehmet Çetinkaya, H. Askeri Yıldız, H. Ali Uçar, Abdurrahman Taşkâle, Abbas Yıldız, H. Abdullah ve Mehmet Menteş kardeşler, H. Abdullah Haksever, H. Ali Köprücü, H. Fikret Özdemir, Mehmet Yaman ve H. Kahraman Gök ağabeyler, şimdi hayatta olan kalabalık bir grupla peygamberler diyarı Eğil’e gittik.

Dicle Nehri kıyısında medfun bulunan Hz. Elyesa ile Hz. Zülkifl peygamberlerin mezarlarını ziyaret ettik, ruhlarına Fatihalar okuduk. Ziyaretin ardından bir tarafta Dicle nehrinin serinliği, bir diğer tarafta yüksek kayalıkların nazır olduğu doğal güzellikler altında sohbetler, öğle yemeği, namaz ve duâlarla günümüz geçti.

Yukarıda isimlerini zikrettiğim merhum hizmet kahramanlarından kimi, iki katlı binasının bir katını hizmete vermiş. Kimi, Almanya’dan getirilen Yeni Asya Gazetesi matbaası için servetin yarısını vermiş.  Kimi, fakir hal geçinmesine rağmen sattığı sakonun parasını hizmete vermiş. Kimi gece medreseye gelirken atılan molotofkokteyli parçası ile ayağından yaralanmış. Kimi ayağı çamura saplanınca yalın ayakla medreseye gelmiş ve daha böyle nice hizmet erlerini sayabiliriz.

Diyarbakır sıkıyönetim mahkemesinde yargılananların sayısı Risale-i Nur’un hasbi Avukatı Siraç Anık Beyden sorulsa, takip etmiş olduğu dava sayısında tereddüt edecek, diye düşünüyorum. Cenab-ı Allah, rahmetiyle muamele etsin, ruhları şadolsun.

Elyase ile Zülkif peygamberlerin naaşlarının naklinde görülen ibretler

Eğil Dicle baraj göleti yapılırken su altında kalmasın diye Elyesa ve Zülkifl Peygamberlerin naaşları, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün işbirliği neticesinde 13–16 Eylül 1995 tarihleri arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce Kale Mahallesi’nde, Nebî Harun Tepesi’nde yaptırılan türbeye nakledilmiştir.

Nakil için dokuz kişiden oluşan bir heyet kurulmuştur. Heyette; dönemin Eğil Kaymakamı Selim Çapar, İlçe Müftüsü Ekrem Abbasioğlu, Kaymakamlık V.H.K.İ Mahmut Lâçin, Müftülük memuru Burhanettin İncedursun, fahri İmam-Hatipler Ömer Kalkan ve Sadullah Kızılay ile birlikte Bahattin Köksal, Mehmet Kaya ve Tahir Korkut aralarındaki işçiler görev almıştır. İlk olarak, Hz. Elyesa’nın (a.s.) kabrinin açılmasına başlanmış ve bu faaliyet iki gün sürmüştür. (13–14 Eylül 1995).

İkinci gün sonunda naaşa ulaşılmıştır. Elyesa Peygamber’in naaşı, Eğil ilçesine hâkim durumda bulunan ve Nebî Harun-ı Âsafî’nin kabrinin de bulunduğu tepedeki türbeye nakledilmiş ve bu durum 18.09.1995 tarih ve 6 sayılı Komisyon Kararı ile de tespit edilmiştir. Heyette bulunanların, cesedin çürümediği yönündeki görüşleri gazetelere de yansımıştır.

Heyettin içinde bulunan Molla Ömer Kalkan, mezarların taşınma sürecine ilişkin yaptığı açıklamada: “Naaşlara dokundum. Ellerimle temas ettim. Yumuşacıktı. Sanki uyuyan bir insanın yatmış haliydi. Nasıl ki uyursunuz sadece hareketsiz olursunuz. Aynen öyleydi. Nebi Harun tepesine çıkartıp defnettik” demişti. Heyettekiler, “Biz onlara duyduğumuz saygıdan mahcubiyetten yüzlerine bakamadık. Asla cesaret edemedik” demiştir.1

Evs b.Evs’ten, Peygamberimiz (asm): “Allah peygamberlerin cesetlerini toprağa haram kılmıştır.”buyurmuş.2

Dipnotlar:

1-Araştırmacı yazar, Abdülkadir Aslanoğlu, molla Ömer Kalkan’dan nakletmiştir.

2-Ebu Davud, salat, 2072.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*