Felaket mi, uyarı mı?

Image

Son aylarda dünyada deprem ve sellerin sayısı arttı.
Dünyanın bir köşesi sallanırken, diğer köşesi sel basıyor.
Pasifik, sıtma tutmuş gibi sallanırken, Güney Asya’da kasırga esiyor.
“Felaketler üst üste” deniyor bir haberin başlığında.
Acaba, haberi şöyle mi okumamız gerekiyor:

“Uyarılar peşpeşe geliyor. Eğer hareketlerimize dikkat etmezsek kıyamet yakın.”
Yani:
Kainattaki olaylar “hikmet” nazarıyla okunduğunda aslında olayların hiç de göründüğü gibi olmadığını kavrıyorsunuz.
*
Her olayın bir dili var aslında.
Olaylar bize bir şeyler anlatır. Peki bu olaylardan biz ne anlıyoruz?
Anlamanın yanı sıra acaba ders çıkarabiliyor muyuz?
**
Bu yıl bir belgesel vizyondaydı. Adı: “Altı derece dünyayı değiştirebilir”
Filmin girişinde şöyle bir slogan var:
“Eğer küresel ısınma hızlanırsa, 21.yüzyılı hayal edin diyor.”
Ve örnekler gösteriyor birçok sahnede. Küresel krizi tetikleyen ve insan eliyle oluşturulan tehlikenin adım adım nasıl yerküreyi tehlikeye soktuğunu gösteriyor.
Birinci adım: Küresel marketlerde buğday kalmıyor.
İkinci adım: Mercan resifleri ölüyor.
Üçüncü adım: Paris’te ve aynı enlemde olan yerlerde kum fırtınaları başlıyor.
Dördüncü adım: New York tamamen sular altında kalıyor.
Beşinci adım: İklim mültecileri az bulunur kaynaklar için savaşıyor.
Ve son adım. Yani son “derece:”
Dünya “mezozoik” dönemdeki haline dönüşüyor!
Ne demek bu?
Şu demek:
Bilim adamlarına göre “mezozoik dönem,” dinazorlar çağı olarak adlandırılır.
Bu dönem 251.4 milyon yıl önce başlamış ve 65.5 milyon yıl önce dinazorların yerlerini memelilere bırakmasıyla sona ermiş…
Bilim adamları bu dönemleri kendi içinde Trias, Jura ve Kretase olarak üçe ayırmış… Bu dönemde kıtalar henüz şu anki hallerini almamış ve bir bütün olarak durmakta… Kutuplarda buzullar yoktur, iklim sıcak ve karasaldır.
Tabiatperest bilim adamlarına göre, dünyaya çarpan göktaşı son kitlesel yok oluşu başlatmış ve dünyayı memeliler için daha uygun hale getirerek dinazorların milyonlarca yıl süren hükümdarlıklarına son vermiş!
Geçelim.
Görülüyor ki, dünyanın eğer “bir derece” dengesi bozulsa, bütün dengeler altüst oluyor. Ya küresel ısınmayı tetikliyor yahut buzul çağına dönüştürüyor.
Biz insanlar aslında bu derecelerin ayarlarını çoktan bozduk, manevi iklimimizin ibreleri çoktan patladı. Rabbim bu dünyanın zembereğini hala şefkatiyle ayakta tutuyor.
Eğer “Rahmeti gadabını aşmasa”ydı çoktan yerin dibinde olacaktık.
**
Konuyu Hz.Ali’den (r.a.) bir nakille kapatalım mı?
Peygamberimiz Aleyhisselatü vesselam bir gün buyurmuş:
“Ümmetim onbeş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelmesi vacip olur.”
Yanindakiler, “Ey Allah’ın Resülü! Bunlar nelerdir?” diye sormuş.
Kainatın Efendisi buyurmuş:
“Ganimet, tedavül eden bir meta haline gelirse… Emanet, ganimet kılındığı zaman… Zekat, ceza telakki edildiği zaman… Kişi, annesinin hukukuna riayet etmeyip kadınına itaat ettiği…
Babasından uzaklaşıp ahbabına yaklaştığı… Mescidlerde sesler (dünyevi ve siyasi konuşmalar) yükseldiği zaman.. Kavme, onların en alçağı reis olduğu kişiye zararı dokunmasın diye hürmet ettiği… İçkiler içildiği… İpek giyildiği… Şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği…  Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, öncekine gelip geçenlere hakaret ettiği zaman artık kızıl rüzgarı (zelzele), yere batışı veya suret değiştirmeyi (gökten taş yağmasını) bekleyin.” Tirmizi, Fiten 39, (2211)
**
Rabbim bizi Kıyamet günün dehşetinden korusun!

GÜZEL SÖZ:

“Allah’ın yüz rahmeti var. Bunlardan biriyle mahlukat kendi aralarında birbirlerine merhamet gösterirler. Doksandokuz rahmet de Kıyamet günü içindir.”

(Selman-ı Farisi’den naklen: Müslim, Tevbe 20, (2753)
Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*