Gıybet, büyük günah olduğu hâlde neden istimal ediyoruz?

Günlük hayatımızda en çok istimal ettiğimiz ve rahatlıkla işlenen büyük günahlardan biri de gıybettir. Mana itibariyle “Arkadan çekiştirmek, hazır olmayan birisinin aleyhine konuşmak ve gıyabında hoşuna gitmeyen bir şeyi söylemektir.
Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edilmiş, Resûlullah (asm) şöyle buyurdu:

“Gıybet nedir, bilir misiniz?”

– Allah ve Resulü daha iyi bilir” dediler.

Hazreti Peygamber (asm):

“Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır.” buyurdu.

– Söylenen ayıp eğer kardeşimde varsa, ne dersiniz? diye soruldu.

“Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; yoksa o zaman ona iftira ettin demektir.” buyurdu. 1

Bediüzzaman Hazretleri: ”Gıybet edilen adam hazır olsaydı ve işitseydi, kerahet edip darılacaktı. Eğer doğru dese, zaten gıybettir. Eğer yalan dese, hem gıybet, hem iftiradır; iki katlı çirkin bir günahtır.” 2  Hadis-i şerife bu şekilde açıklık getirmiştir.

Kur’ân’ı Kerîm’de meâlen: “Birbirinizin gıybetini yapmayın. Sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bundan tiksindiniz değil mi?” 3

Gıybet edilen şahıs o anda hazır bulunmadığından, hükmen ölüdür. Bir ölü sessizliğiyle, söylenenlere cevap vermekten âcizdir. Böylesine âciz birine yapılan haksızlık, Allah kelâmında ölü eti yeme şeklinde tasvir edilmiştir.

Cenab-ı Allah (cc) insanlara çok büyük bir şeref vermiş ki, onun kusurlarının gıyâbında söylenmesini dahî ağır bir suç olarak görmüştür. Rahmeti; gazabına gâlip olan yüce Rabbimiz, günahkâr olan bir kulunun dahî hakkını himaye ediyor.

Gıybet, günümüzde yaygın olan koronavirüs gibi bulaşıcı bir hastalık gibidir. Gıybet sosyal hayat için faciaya sebep olabiliyor, insanları birbirine düşürebiliyor, yardımlaşmayı, dayanışmayı, birlik ve beraberliği ortadan kaldırıyor, sulh ve kardeşlik duygularını zedeleyen, husûmet yayan büyük günahlardan biridir.

Gıybet adeta canavarın pençesi gibi, bir çok cihetle kardeşi olan dostunu, arkadaşının kalbi ve gönlünü parçalıyor. Oysa insan kendi cinsinden olana acımalı, şefkat etmeli ve sıla-ı rahim etmesi gerekir. Hele gıyaben bir kardeşinin gıybetini yapmak çok çirkindir. Hazır olmayanın gıybeti yapıldığından kişi müdafaasız kaldığı için mazlumdur.

Bir mazlumu gıybet etmek büyük bir zulümdür. Şu fâni ve fena ahirzamanın insanları çok kusurlarla zar zor kazandıkları manevî kazançlarını gıybetle ne kadar kolay ellerinden çıkarabiliyorlar. Ufak bir kibrit çöpü tonlarca kuru otu nasıl birden yakabiliyorsa, gıybette öylece yapılan sevapları bir kerede silip, mahşerde kişiyi müflis bırakabilir.

“Gıybet ehl-i adâvet ve haset ve inadın en çok istimal ettikleri alçak bir silâhtır. İzzet-i nefis sahibi, bu pis silâha tenezzül edip istimal etmez.” 4

Cenab-ı Allah ve O’nun Resulü Hazreti Muhammed’in (asm) hoşlanmadığı ve yasakladığı bu çirkin şeyi yapmakta ısrar ediyorsak, demek ki zayıfız.

Mademki ölüm var, hesap günü ve Mahkeme-i Kübrâ bizi bekliyor, bir an evvel tövbe etmeli, günahlarımızdan pişmanlık duyup gıybetini yaptığımız kişi veya kişilerden helâllik istenmeli, ölenlere de duâ etmelidir.

Dipnotlar:

1- Müslim, Birr 70. Tirmizi Birr 23. Mektubat s. 466.
2- Hücurat Sûresi, 12.
3- Hücurat Sûresi.
4- Mektubat, s. 295 (22. mek. Hatime)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*