Hükümler, hadler günahı affeder

Katre Riselesi’ndeki şu ifade bu yazımızın konusudur:

“Hükümler, hadler günahları affeder.”1 Kişinin hatalı davranışı, karar ve hükme bağlandıktan sonra hakkında verilen cezanın uygulanması sonucunda işlediği suç ve günahı affedilir. Hakkındaki hüküm ve uygulanan had, onun günahının affedilmesini gerekli kılar.2

Asr-ı Saadet’te yaşanan Mâiz hâdisesinden çıkarılacak ölçüler bu konuya yardım edecek. Hâdise şöyledir: Mâiz b. Mâlik, Hz. Peygambere (asm) gelerek “Beni temizle!” dedi. Hz. Peygamber (asm) “Yazık sana, çık git, Allah’a tövbe ve istiğfar et.” buyurdu. Mâiz, pek uzaklaşmadan geri döndü ve “Ey Allah’ın Resulü! Beni temizle!” dedi. Hz. Peygamber (asm) aynı sözlerle üç defa daha geri gönderdi. Dördüncü ikrarında “Seni hangi konuda temizleyeyim?” diye sordu. Mâiz; “Zinadan…” dedi. Hz. Peygamber (asm) “Bunda akıl hastalığı var mıdır?” diye sordu. Böyle bir rahatsızlığı olmadığını söylediler. “Şarap içmiş olabilir mi?” diye sordu. Bir adam kalkıp içki kontrolü yaptı; onda şarap kokusu tesbit edemedi. Hz. Peygamber (asm) tekrar “Sen zina ettin mi?” diye sordu. Mâiz “Evet…” cevabını verdi. Emir buyurdular ve Mâiz recmedildi.

Recimden sonra onun hakkında Sahabîler iki kısma ayrıldılar. Bir bölümü Mâiz’in helâk olduğunu, başka bir grup ise onun en faziletli tövbeyi yaptığını söylediler. Bu farklı yaklaşım üç gün sürdü. Daha sonra yanlarına gelen Resulullah (asm) “Mâiz b. Mâlik için dua edin.” buyurdu. “Allah, Mâiz’e mağfiret eylesin.” dediler. Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurdu: “Mâiz öyle bir tövbe etti ki, bu tövbe, bir ümmet arasında paylaştırılırsa onlara yeterdi.”3

Benzeri bir hâdise de zina ederek işlediği günahın ağırlığından fevkalâde üzülen kadın Sahabînin Resul-i Ekrem’e (asm) gelip, itiraf ederek ceza talebidir.4

İslâm Hukuku’nda ceza, sadece devletin iradesi ile değil, aynı zamanda ahirette de varlığı kabul edilen bir husustur.5 Cezanın günahtan temizleyip ahirette kulu; alnı ak, Yaratıcının huzuruna çıkarıp çıkarmayacağı, suçun ahiretteki sorumluluğundan, utancından nasıl aklanacağı önemli bir konudur. Kefaret ilkesi, vicdan azabı çekenlerin vicdanını temizleme ve suçunu itiraf ederek teslim olduğunda rahatlatma işi görmektedir. Beşerî hukukta pişmanlığın cezalarda indirime sebep olduğu bilinen bir husustur. Pek çok ayette tövbe edenin cezasının bağışlanmasının buyrulduğu görülmektedir. İslâm ceza hukukunda en ağır suçlardan kabul edilen irtidat suçunda ceza tatbik edilmeden önce suçluya tövbe telkin edilmesi öngörülmektedir. İslâm ceza hukukunun birçok prensibinin insanî esaslara dayandığı, cezadan çok ıslaha önem vererek sanığı tekrar topluma kazandırmayı yeğlediği bir gerçektir.6

“Esbab ve vesaiti insan kucağına alıp yapışırsa, zillet ve hakarete sebep olur.”7 İnsan her halükârda Rabbinin izin verdiği alanda dolaşmalıdır, haricine çıktığında ama burada ama öbür tarafta cezadan kurtulamaz. Kimi kaderî icraatlar var ki bir kısım hesapları burada keser, ahirete bırakmaz, bu da kula dolaylı rahmet olarak tecellî eder.

Dipnotlar:

1- Mesnevî-i Nuriye, s. 85
2- Mehmet Çetin, https://l24.im/1aQf
3- Müslim, Hudûd, 22; eş-Şevkânî, Neylül-Evtâr, VII, 95,109; ez-Zeylaî, Nasbu’r-Râye, III, 314 vd.; sorularlaislamiyet.com, https://l24.im/Njqx; S.Kösmene, https://l24.im/6azPv
4- riyazussalihin.com, https://l24.im/Um9ut
5- Muhammed Hamidullah, İslâm’da Devlet İdaresi, Beyan Yayınları, İstanbul 1998, s. 25.
6- Nazım Büyükbaş, İslâm Ceza Hukukunda Kefaret İlişkisi, https://l24.im/erK
7- Mesnevî-i Nuriye, s. 84

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*