Muhammed, 699 yılında Medine’de doğdu. Halid bin Velid tarafından 633 yılında fethedilen Aynüttemr Manastırı’nda eğitim gören kırk gençten biri olan Yesar’ın torunudur. Söz konusu bu kırk kişi esir alındıktan sonra Medine’ye gönderilmiştir. Dedesi eğitim ve öğretim işiyle meşgul olduğu gibi, babası İshak da hadis ilmiyle uğraşarak rivayette bulunmuştur. Ayrıca, amcaları Abdurrahman ve Musa, yine kardeşlerinden Ebu Bekir ve Ömer de ilim ile iştigal etmişlerdir.
Muhammed ilk derslerini babasından aldı. Amcalarının bilgisinden de istifade etti. Aile büyüklerinden de etkilenerek siyer, hadis, şiir, Arap aşiretleri arasında cereyan eden savaşları konu edinen Eyyamü’l-Arab ve soy bilgileriyle uğraşarak bu alanlarda eğitim gördü. Aralarında Kasım bin Muhammed bin Ebu Bekir, Asım bin Ömer bin Katade, Yezid bin Ruman, Muhammed bin İbrahim et-Teymi, Eban bin Osman bin Affan gibi Medine alimlerinin önde gelenlerinden ders aldı. Ayrıca, çoğunluğunu Sahabe çocuklarının oluşturduğu çok sayıdaki Medineliden hadis dersi aldı. Bu arada kendisi az da olsa birkaç Sahabeyi görme ve birkaçına öğrenci olma imkanına kavuştu. Bazılarından hadis öğrenip rivayette bulundu.
Muhammed, bir ara Medine’den ayrılarak İskenderiye ve Irak’a gitti. Ancak, bu gidişi ile ilgili verilen bilgilerde ihtilaflar vardır. Ne zaman Medine’den ayrıldığı, ayrıldıktan sonra Mısır ve Irak’ta ne kadar kaldığı ve ne zaman Medine’ye döndüğü hakkında kesin bir bilgi mevcut olmayıp, verilen bilgiler de farklılık arz etmektedir.
Hadis ilmi dışında megazi (gazalar) ve siyer ilmiyle uğraşan Muhammed ibn İshak, bu alanda önemli bir yere sahip olan İbn Şihab ez-Zührî’den ders aldı. Kendisine üstat olan bu alim daha sonraki zamanlarda, gazalarla ilgili bilgi ve ilim öğrenmek isteyen İbn İshak’a müracaat etsin demiştir. Ayrıca, hocası ile birlikte Süfyan bin Uyeyne, kendisine iltifatta bulunarak, İbn İshak yaşadığı müddetçe Medine’de ilmin yok olmayacağını belirtmişler ve övgülerde bulunmuşlardır. Bu konuda İmamı Şafii de, Megazi ilminde daha fazla bilgi sahibi olmak ve bu alanda derinleşmek isteyenlere, İbn İshak’a başvurulmasını tavsiye etmiştir.
Muhammed İbn İshak, Emeviler zamanında idarecilerden uzak kalarak onlarla münasebet kurma yoluna gitmedi. Ancak, Abbasi Devleti’nin kuruluşundan sonra Medine’den ayrılarak El-Cezire valisi ve aynı zamanda halifenin kardeşi olan Abbas bin Muhammed’in yanına gitti. Beş yıl boyunca burada kalarak hadis nakliyle meşgul oldu. Daha sonra buradan ayrılarak Küfe’ye gitti. Küfe’de bulunduğu zaman zarfında Ebu Yusuf başta olmak üzere çok sayıdaki kişi Peygamber Efendimizin (asm) katılmış bulunduğu savaşlar hakkında kendisinden bilgi aldı.
Muhammed, bir ara Abbasi halifesi Mansur ile görüştü. Daha önceden kendisini tanıyan halife, onu oğluna hoca olarak tayin etti. Bir de tarih kitabı yazması için ricada bulundu. Kendisinde önemli ölçüde bilgi ve malzeme bulunduğundan istenilen tarih kitabını yazarak halifeye takdim etti. Yazılan eseri çok ayrıntılı bulan halifenin isteği üzerine eseri özetleme yoluna gitti. Saray kütüphanesine konan bu yazma eser daha sonra çoğaltılıp neşredilmiştir.
İbn İshak, Horasan ve Rey şehirlerine de gitti. Buralarda da hadis rivayet etmeye devam etti. Bu arada Abbasiler Bağdat şehrini kurdular. Bağdat’ın kurulmasından sonra buraya giderek yerleşti. Vefatına kadar burada hayatını sürdürdü. Buraya yerleştikten sonra hadis nakletmeye devam etti. 768 yılında Bağdat’ta vefat etti. Naaşı, ünlü Abbasi halifesi Harun Reşid’in annesinin adını taşıyan Hayzuran mezarlığına ve Ebu Hanife’nin kabrinin yanına defnedildi.
Önemli sayıda hadis nakleden İbn İshak’tan bir çok alim hadis rivayet etmiştir. Yaşadığı dönemde “emirü’l-mü’minin” ünvanıyla anılan hadis alimlerindendir. Risale-i Nur’da ismi zikredilirken “Ravi İmam İbni İshak” olarak sözedilmekte, kendisinin de ravileri arasında bulunduğu ve aynı zamanda Peygamber Efendimizin (asm) bir mucizesine sahne olan hadisi şerife yer verilmektedir:
“Hazret-i Muâz ibni Cebel dedi ki: Gazve-i Tebük’te bir çeşmeye rast geldik; sicim kalınlığında, güçle akıyordu. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm emretti ki: ‘Bir parça o suyu toplayınız.’ Avuçlarında bir parça topladılar. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, onunla elini yüzünü yıkadı. Suyu çeşmeye koyduk. Birden çeşmenin menfezi açılıp kesretle aktı, bütün orduya kâfi geldi.” Bu hadisi şerifle ilgili olarak ayrıca, Muhammed İbn İshak’ın, “Gök gürültüsü gibi, toprak altında o çeşmenin suyu gürültü yaparak öyle aktı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Hazret-i Muâz’a ferman etti ki: ‘Bu eser-i mucize olan mübarek su devam edip buraları bağa çevirecek; ömrün varsa göreceksin.” rivayetine yer verilmiştir. Ve öyle de olmuştur. (Mektubat, 2000, s. 123).
Muhammed ibn İshak’ın şöhret sahibi olmasında önemli etkenlerden birisi de yazmış bulunduğu Kitabü’l-Megâzî adlı eseridir. Peygamber Efendimizin katıldığı savaşları konu edinen eser, henüz hayatta iken müellifine önemli bir şöhret kazandırmıştır. Bu tarihe kadar, Asrı Saadet döneminde meydana gelen gazaları bir araya toplayıp eser haline getiren, ilk müellif olma özelliğine sahip olmuştur. Eserini yazarken, ağırlıklı bir şekilde Medine ve Mısırlı ravilerin nakillerini esas almıştır. Eser sıradan bir savaş tarihini anlatmanın ötesinde önemli bir tarihi kaynak özelliğini taşımaktadır. Peygamber Efendimizin soyu, Zemzem Kuyusu, Fil olayı, Abdullah’ın evlenmesi, Rahip Bahira hadisesi, Peygamberlik, ilk Müslümanlar, Habeşistan’a hicret, Bedir Savaşı eserde yer alan bölümlerdendir.
İbn İshak, yazdığı eserleriyle İslam tarihi ve siyer kaynaklarının başında gelen ve ilklerinden olan bir alimdir. Kendisinden önce yazılan İslam tarihi ile ilgili eserler derli toplu olmayıp, ilk derli toplu eser hüviyetini taşıyan İbn İshak’ın eseridir. Peygamber Efendimizin hayatı ile ilgili olarak yazdığı “Sîret-i Muhammed” bu alanda yazılan en sahih ve en sağlam kaynaklardan biri olarak kabul görmüştür. Ebu Muhammed Abdulmelik bin Hişam, bu eser üzerinde çalışmış, bazı bölümlerini genişletirken gereksiz gördüğü bazı pasajları da çıkarmıştır. Muhammed Hamidullah ise, eseri günümüz insanlarının anlayışına uygun hale getiren çalışmayı yapmıştır.
Benzer konuda makaleler:
- Ebu İshak-ı İsferayini [Ebu İshak-ı İsferani](?-1027)
- İbn Seyyidi´n-Nâs (1273-1334)
- Abdullah ibn-i Cafer
- Müslim Bin Haccac (821-875)
- İbn Mâce (824-887)
- Abbas ibn Mirdas
- Abdurrahman İbn Ebu Bekri´s-Sıddık (?-673)
- İmam Bağavî (?-1122)
- İbn Abdilber (978-1071)
- İmam İbn Fevrek (Furek) (941-1015)
İlk yorum yapan olun