İmam Muhammed (752-805)

İmam-ı Azam’ın ünlü iki talebesinden biridir. Yazdığı kitaplarla Hanefi fıkhının yayılmasında büyük hizmeti geçmiştir. Zekası ve ilmiyle dikkatleri üzerine çekmiş, ilim uğruna babasından kendisine kalan tüm mirasını harcamıştır. Kısa sürelerle iki kez kadılık yapmıştır. Risâle-i Nur’da, dişe kaplama yaptırmanın hükmü ile ilgili sorulan soruya verilen cevapta ismi zikredilmiştir. Künyesi Ebu Abdullah Muhammed bin Hasan bin Abdullah bin Tavus bin Hürmüz’dür. Benî Şeyban tarafından azat edildiği için “Şeybanî” lakabıyla da anılmıştır.

Muhammed, 752 yılında Vasıt şehrinde doğdu. Küçük yaşta Kur’an-ı Kerim eğitimi aldı. Bazı bölümlerini ezberledi. Öğrenim amacıyla zamanın önemli ilim beldelerinden biri olan Küfe’ye gitti. Burada hadis derslerini aldı. Babası tarafından İmam-ı Azam’a götürüldü. İmam-ı Azam (ra) ilk karşılaşmalarında Kur’an-ı Kerim’in ne kadarını ezberlediğini sordu. “Bir kısmını”, cevabını aldıktan sonra, “İnşaallah yakında tamamını ezberlersin”, temenni ve duasında bulundu. Muhammed’in ihlas ve zekası hocasının dikkatini çekti.

Muhammed, kısa bir süre sonra babası ile beraber tekrar İmam-ı Azam hazretlerinin huzuruna çıktı. Kur’an-ı Kerim’in tamamını ezberlediğini müjdeledi. Kendisine sorulan ayetlerin tamamına doğru cevap verdi. İmam-ı Azam bu üstün zekalı çocuğun babasına, evladını ilmi öğrenmeye teşvik etmesi, nasihatinde bulundu. Baba da oğlunu Ebu Hanife’ye teslim etti.

Muhammed, dört yıl boyunca İmam-ı Azam Ebu Hanife’den ders aldı. Hocasının vefatına kadar derslerini sürdürdü. Özellikle fıkıh dalında önemli dersler aldı. Ayrıca hocasının büyük talebesi Ebu Yusuf’tan da bazı dersler aldı. Aldığı bu eğitim sonrasında Fıkıh dalında çok önemli bir konuma geldi. Bunun dışında muhtelif alimlerden hadis derslerini alarak eğitimini sürdürdü.

Muhammed, henüz yirmi yaşında iken Küfe Camiinde ders vermeye başladı. Bir ara Medine’ye gitti. Burada bulunan İmam-ı Malik’ten hadis ve fıkıh derslerini aldı. Burada çok sayıda hadis öğrenip ezberledi. Akabinde tekrar Küfe’ye geri döndü. İlme aşırı merakından ve ilgisinden dolayı muhtelif beldeleri ziyaret etti. Özellikle hadis-i şerif öğrenmek maksadıyla Mekke, Medine, Şam, Bağdat gibi muhtelif şehirleri dolaştı.

İmam Muhammed, babasından kendisine kalan ve önemli bir yekun oluşturan mirası ilim uğruna harcadı. Öğrendiği bütün ilimleri yaymak ve başkalarının da istifadesine sunmak maksadıyla tüm imkânlarını kullandı. Çok sayıda insana ders verdi. Derslerine olan yoğun ilgiden dolayı evinde oturulacak yer bulmak adeta imkânsız hale geldi. Uzun süre Küfe’de kaldı. Kufe mescidinde verdiği ve teşkil ettiği ilim meclisi yirmi yıla yakın devam etti.

İmam Muhammed, ilmi hüviyeti ve örnek kişiliğiyle dikkatleri çekti. Bir çok İslam alimi gibi, idarecilere karşı mesafeli durdu. İlmin haysiyetini muhafaza etti. Dönemin Abbasi halifesi olan meşhur Harun Reşid’in de ilgi ve yakınlığına mazhar oldu. Halife kendisine iltifatta bulundu ve kadılık teklif etti. Kadılık teklifini reddedince, Halife tarafından hapse atıldı. İki ay kadar hapis yattı. Kadılık görevini kabul edeceğini açıkladıktan sonra serbest kaldı. Rakka şehrine kadı olarak atandı ve bir süre kadılık yaptı. Kadılığı sırasında da talebe yetiştirmeye devam etti. Aralarında İmam-ı Şafii gibi meşhur isimlerin de bulunduğu çok sayıda kişi kendisinden ders aldı.

Abbasi Halifesi Harun Reşid ile münasebetlerinin düzelmesi uzun sürmedi. Zeydi İmamı Yahya bin Abdullah’ın isyanı olayında fikirleri uyuşmadı. Yapılan istişareden memnun kalmayan Halife, İmam Muhammed’i tarassut altına aldırdı. Kitaplarını inceleterek, eserlerinde isyana teşvik edici bölümlerin olup olmadığını araştırttı. Kadılık görevinden de aldırdı. Son yıllarını Bağdat’ta geçiren İmam Muhammed’in Halife ile araları düzeldikten sonra Horasan kadılığına tayin edildi. Ancak, bu görevi de uzun sürmedi. Tayin edildiği 805 yılında Rey civarında vefat etti. Harun Reşit, vefatından dolayı üzüntülerini belirti. Cenaze merasimine katıldı.

İmam-ı Muhammed’in en önemli hizmetlerinden bir tanesi ve başta geleni, Hanefi fıkhını yazdığı kitaplar aracılığıyla sonraki nesillere ulaşmasını ve sistemleşmesini sağlamasıdır. Hocası ve mezhep imamı Ebu Hanife’den öğrendiklerini, Ehli Sünnet itikadını, günlük ibadet ve yaşama dair dini bilgileri yaymaya çalıştı. Ulaştığı seviye ve yaptığı hizmetten ötürü mezhebin müçtehidi olarak kabul gördü. İçtihatlarında İmam-ı Azam’ın koyduğu esaslar dahilinde hareket etti.

Ebu Hanife’den sonra Hanefi Mezhebinin önde gelen iki ismi İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed’tir. Ancak, Ebu Yusuf’a oranla daha çok eser kaleme aldı. Bu bakımdan, Hanefi mezhebinin yayılmasında en etkili talebe oldu. İmam-ı Azam’ın meşhur bu iki talebesi Hanefi fıkhında “imameyn” olarak anıldı.

Güzel ahlak ve ilim sahibi olan İmam Muhammed, etkili konuşması ve hitabetiyle dinleyicilerini etkiledi. Keskin zekasıyla da sorulan her soruya ikna edici cevaplar verdi. Vaktini çok iyi değerlendirerek azami istifade etmeye çalıştı. Geceleri bile zamanının sadece üçte birinde yatarken diğer bölümünde ibadet ve talebelerine ders vermekle geçirdi. En büyük ahmaklığın insanın kendi nefsini beğenmesi olduğunu belirtti. Affetmeyi de aklın zekatı olarak izah etti. Ayrıca, güzel ahlakın kötü nesebi örteceğini belirterek, güzel ahlak konusunda insanları teşvik etti.

Risâle-i Nur’da, dişlere kaplama yaptırılmasının hükmü hakkında sorulan soruya verilen cevapta İmam-ı Muhammed’in ismi zikredilmektedir. Bediüzzaman İmam-ı Azam ve İmam Muhammed’in gümüş ve altından diş kaplaması ile ilgili verdikleri fetvanın sabit kaplamalara teşmil edilmemesi gerektiği belirtilmektedir. Dişe kaplama yaptırmanın genel bir durum arz ettiği ifade edilmekte, bunu kaldırmanın ve önüne geçmenin zorluğuna dikkat çekilmektedir. Bediüzzaman, doktorların gösterdiği ihtiyaca binaen yapılacak diş kaplamalarının abdest veya gusül almaya engel teşkil etmeyeceğini belirtilmektedir. Ona göre kaplama dişin bir parçası haline gelmekte ve kaplamanın yıkanması yeterli olmaktadır. Ayrıca, yara üzerine yapılan sargıların meshedilmesine cevaz verildiği gibi, bu durumun da bir mahzur teşkil etmeyeceği izah edilmektedir. Ancak, bir ihtiyaçtan kaynaklanmayan, süs için yapılan kaplama ve dolguların bu ruhsattan istifade edemeyeceği ikazına da yer vermektedir (Barla Lahikası, 1996, s. 157-158).

İmam Muhammed’in eserlerinden bazıları şunlardır: Camiü’l-Kebir, Camiü’s-Sağir, Siyerü’l-Kebir, Siyerü’s-Sağir, Mebsut, Ez-Ziyadat, Kiysaniyyat, Haruniyyat, Cürcaniyyat, Rukkiyat.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*