İnsan bir damla sudan yaratıldı

BİR DAMLA SUDAN, MÜKEMMEL İNSANA DOĞRU YAPILAN BİR FİKRİ ANALİZ

Herkese Merhabalar,

Zaman ilerledikçe ilmî gelişmeler de ona göre inkişaf ediyor. Daha önceki bahislerde değindiğimiz gibi, tıp alanında, başlı başına insanın ana rahminde geçirdiği aşamalı oluşumları ve kaydedilen gelişmeleri inceleyen bilim dalı ihdas edilmiştir. Bunun adına da embriyoloji denilmektedir.

Şimdi bu embriyonun ilk aşamalarından başlamak üzere, daha fazla bilgilenmek, aydınlanmak, daha derin düşünmeye, daha da bir güzel ders ve ibretler almaya devam ediyoruz. Ben bir çiçekçi gibi, bu bilgileri demet demet topluyor, nazarlarınıza sunuyorum. Zannımca, sizinkisi bundan çok daha kolaydır, zira bir zihin dinamiği ve benliğinizin öz iradesi ile; tefekkür ufkunuzun açılımı nezdinde bir iç huzur ve gönül zenginliğine kavuşabilirsiniz. Bundan son derece emin olduğumu ifade etmek isterim.

İnsanın yaratılışı ve nasıl var edildiği, nasıl vücuda getirildiğiyle ilgili olarak, ilmî verileri hikmet dairesinde incelemeye davam ediyoruz.

Kâinata dikkatli bir nazar ile bakıldığında, her şeyde bir birlik olduğu gibi, yine her şeyin her şey ile bir bağlantısı, bir alakası olduğunu görüyoruz. İnsanlardan, hayvanlara, bitkilere kadar her şeyde, aynı yaratılış, kanun ve yöntemlerini görüyoruz. İnsan hep aynı, bal arısı aynı, inek, sinek, böcek hep aynı. Demek ki, bütün bu canlıların yaratıcısı da birdir ve aynıdır. Eğer durum farklı olsaydı, şüphesiz bu yaratılıştaki birlik bozulur ve farklı farklı durumlar zuhur edecekti.

Maddi sebepler, varlıkların oluşumunda sadece dış kısımlarına tesir edebilmektedir. Oysa canlının iç kısmı, dış kısmından daha ince, daha zarif, daha san’atlı, daha intizamlıdır.

İğne başı kadar küçük bir böcekte, bütün organlarını yerleştirmek, sonra bütün kainatla irtibat kurmak, güneş, hava, su ve benzeri unsurları kullanabilecek durumda yaratmak; sonsuz bir ilim ve kudret ister.

Aynen bunun gibi, yüksek bir itina ile yaratılan insanın, iç ve diş organları, bir bütün olarak yek diğeriyle irtibatli ve münasebettar olduğu gibi; dış âlemiyle de ilgili ve irtibatlıdır.

İnsan vücudunda her bir zerrenin, her bir hücrenin tüm vücudla alakası vardır. Gözdeki bir hücrenin hikmetli vazifesi içinde, yer aldığı vücutta da önemli bir hizmeti vardır. Gözün bu yaratılış kanunlarından zerre miktar sapması, o vücudun sıhhatinin ve düzeninin bozulması anlamına gelecektir.

Her bir hücrenin kan damarlarına, his ve hareket sinirlerine, hatta bedenin umumi yapısıyla, birer hususi vazifesi, hikmetli birer vaziyeti vardır. Binler alternatif içinde, bir hikmet sahibi Yaradan’nın hikmetiyle o muayyen vaziyet kendisine verilmiştir.

İşte bir hücrenin içinde cereyan eden bu muazzam icraatlar, cevelan eden hareketler, Allâh’ın ilâhî programı ile, kudret kalemi ile yazılan manalı birer mu’cizedirler.

Evet, her bir zerre (atom) her bir element, aciz ve cansızlığıyla beraber; Allâh’ın varlığına ve birliğine şahidlik etmektedir. Mesela bir zerre, izni ilâhî ile gelip bir çiçeğin içine giriyor. Rengiyle, kokusuyla, tadıyla, harika bir çiçeğin oluşumuna sebep oluyor. Bir damla meni (sperm) de; bir dişi yumurtada yerleşip, insanın temel yapısı olan zigotun oluşumunda yer alarak, önemli muazzam işler başarır.

Rahimde döllenmiş olan hücreyi binler muhtelif yollardan, aşamalardan geçirip sevk eden, ancak bir Halık-ı Rahim olabilir ki; O’nun kudretine nispeten bir zerre ile evrendeki bütün sistemler, güneşler, yıldızlar müsavidır, eşittir, aynıdır. Canlıların en mükemmeli olan insan, bu hikmet ve kudret ile yaratılmış harika birer İlâhî eserdirler.

Gerçekten insanın yaratılışında, akıllara durgunluk veren, üzerinde derin derin düşünülmesi gereken gizemli hikmetler ve insanın kalbini iman nuruyla dolduracak ibretler vardır. Ve bu nazarla, bir suyu insan şekline getiren Yaradanını ve kudretini görür.

Evet anne karnında koruyucu kesede, su içinde bulunan; bir damla su ile başlayan insanın yaratılma mu’cizesini hayretle ve ibretle müşahede ediyoruz. O mucizeler ki, her şeyin Allâh’ın emriyle evrene ve tabiata takdir ettiği fıtrat kanunlarıyla, mükemmel tasarlanıp, icra edildiği açıkça görülmektedir.

Böylesi mükemmel hayata getirme, yaratma programının ve icra edilen muntazam faaliyetlerin tesadüflerle veya kendi kendine olmasıyla izah edilmesinin imkân ve ihtimali hiç, ama hiç bulunmamaktadır.

Bu insan yaratılışına dair Allâh:

“Şimdi insan hangi şeyden yaratıldı? İbretle baksın. O, atılıp dökülen bir sudan yaratılmıştır. Ki (erkeğin) arka kemiği (sulb) ile (kadının) göğüs kemikleri (teraib) arasından çıkıyor. Şüphe yok ki, Allâh onu tekrar diriltip döndürmeye elbette kadirdir. O gün sırlar yoklanıp ortaya çıkarılacaktır.”(1)

Âyet; “Bel kemiği ile eğe kemiğinden” demeyip de, “Bel kemiği ile eğe kemiği arasından” demekle tam bir îcaz göstermiş olmaktadır. Zira bu durumda ara manasına gelen “beyn” kelimesi sadece edebi yönden değil; bilhassa sonsuz ilmî incelikler yönünden de önem arz etmektedir. Bu durum, yirminci asrın yarısına kadar, Allâh ilminde gizli bir sır idi. Onu, Allâh’tan başka kimse bilmiyordu. Sonundan çağdaş ilim, kendine has metodlarla bu sırra vakıf oldu. Erkeğin suyunun, erkeğin bel kemiğinden; kadının suyunun da eğe kemiklerinden oluştuğunu öğrendi. İşte bu iki su, sağlam bir karar yerinde (rahimde) birleşerek insanı meydana getirir…

Her bir sperm hayvancığı, birer füze mermisine benzerler, boynu kısa kuyruğu uzuncadır. Kuyruğu ile hareket eder ve bu hareketle yumurtaya ulaşır. Bu spermin başı beş mikrondan daha büyük değildir.*

Ancak büyük mikroskoplarla görülebilmektedir. Babadan oğula veya kıza, bütün veraset sırlarını taşıyan, 23 çift kromozom görümündeki bu baştır.

Sperm İlâhî kudretle başını yumurta dışından içeri sokar sokmaz, iki çekirdek birleşmeye başlar ve kromozomlar 23 çift anadan, 23 çift de babadan alarak sayılarını tamamlar. Daha sonra, döllenmiş yumurta bölünmeye başlar. İnsanın oluşması için bu sayıların ne eksiği ve ne de fazlası olmaz, Bunlar Allâh tarafından takdir edilmiş, standart sayılardır.

Bu 23 kromozomdan 22 tanesi vücudun yapısını kurmaktan, şeklini oluşturmaktan sadece bir tanesi ceni (embriyo) nin erkek veya kız oluşundan sorumludur. Bir tek hücrenin bile bu kaide dışında kalması söz konusu olamaz. Milyarlarca hücre bize iki cins arasını ayıran bu hakikati izah eder..

Erkek ile kadın arasındaki bütün fark, sadece üreme organlarında değildir. Kemiklerin oluşumunda ve şeklinde; kas ve kirişlerin yapısında da aynı fark görülür. Dahası bu farklılık, fizik yapıdan ruha, hücreden davranışa, kemikten düşünceye, eğilime kadar, gittikçe artar.

Hücre normal şekilde bölündüğü zaman kromozomu oluşturan, madde miktarında artma olur. Sonra her bir kromozom eşit iki parçaya bölünür ve birbirinden ayrılır. Bölünme sonunda her iki hücre 46 kromozom ihtiva eder ki, bunlar birbirlerine tıpa tıp benzerler.

Vücudun bütün hücrelerinde bu bölünme görülürken, tek bir yerinde, erkeğin testisleri ile kadının yumurtalığında olan bu bölünme, bunun dışındadır ki, adına mitoz bölünme denilir, burada da akıllara durgunluk veren mu’cizeleri müşahede ediyoruz.

Allâh’ın yeryüzünde yarattığı insan denilen muhteşem sarayın, temel yapısını ve özüne yönelik bilgilere ulaşmaya ve hayretle izlemeye devam edeceğiz.

AŞK İLE YÜRÜYEN SIRTINDA DÜNYAYI TAŞIR,

AŞKSIZ YÜRÜYEN, BEDEN DİYE BİR CESET TAŞIR.

Dipnotlar

(1) Tarık 86/5-8

*(BİR MİKRON METRENİN MİLYONDA BİRİDİR)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*