Şam rivayetlerinin müzakereleri

Şam’ın fesadı (Birinci Dünya Savaşı) sonrası, bir taife olarak çıkıp o fesadı çıkaran zihniyet ve Deccalizmi izale eden ve edecek olan kimler olabilir?

Bu fesad; birinci dünya savaşı olarak düşünüldüğünde, ki bu aynı zamanda; Üstadın ifadesiyle, “adat’ı ecanibin alemi İslamı istilası” demektir. Elbette bu hem dini, hem milli ve kültürel olarak alemi İslam için en büyük felakettir. Mesela neler olmuş?

1. Hilafetin ilgası

2. Bütün dini okulların; yani milli, dini eğitim ve öğretim kurullarının kapatılması.

3. Osmanlı hanedanının yurt dışına sürülmesi.

4. Şer’iye evkaf ve Erkan’ı harp daireleri gibi ne kadar dine ait vakıf ve savaşa ait kurumlar varsa hepsinin kapanması. (Halbuki, bir İstiklal Savaşı kazanıldı ise sebebi o kurumlardır.)

5. Din derslerinin bütün okullardan yasak edilmesi.

6. Allah (cc) isminin yasak edilmesi ki, bu en büyük kıyamet alameti demektir. Ve bunun Bediüzzamanın tasnifiyle iki şekli vardır.

1. Medrese, mektep ve tekke gibi ne kadar Allah (cc) ismini zikredip, ilayı kelimetullahı ilan eden kurumlar varsa onların hepsinin kapatılması ki; 1932’den 1950’ye kadar bu memlekette ezanlardan Allah (cc) nun ismi yasak edilip “tanrı uludur” diye ezan yerine Bediüzzamanın ifadesiyle “şarkı” okutulmasıdır.

2. Bir de kıyamete yakın, kıyametin kopuş dehşetini ehli imanın görmemesi için Allah’ın (cc) mümin kullarının ruhunu daha önce kabzedeceğidir ki, geriye Allah (cc) demiyenler kalacaktır. Yani bu kıyamet alametlerinden birisi olmuş, öbürüne de, az bir zaman kalmış demektir. Allah’ü e’lem.

Yani bu ve benzeri bütün felaket, fitne ve fesatların hepsi birinci dünya savaşı sonrasındaki Avrupa hakimiyetleriyle bizi istila etmiş ve bunlar bizzat baskı ile yaşanmıştır. Hatta; Türk eğitim ve öğretimi 1947’ye kadar İngiliz, ondan sonrada imzalanan anlaşmala Amerika’nın kontrolüne verilmiş ve komisyon başkanlığını ABD’nin Türkiye’deki büyük elçisi yapmış. Bu da, aynen gayri milliliğin belgesidir ve resmen Milli Eğitim gibi en önemli can damarı olan bir kurum Amerika’nın kontrolüne verilmiş. Bu sistemi kabul edip uygulayanlar da bir de utanıp, sıkılmadan Amerika veya İngiliz mandasını kabul edenler diye hayali suçlu icad etme peşindedirler.

Bediüzzaman ise; “Ahkamda Avrupa’ya dilencilik etmek, kuzeye müteveccihen namaz kılmak gibidir ki, kabul olmayacağına delalet eder” diyor.

Eğer onlar, samimi ise; görecekleri gerçek; mertçe bütün dayatmalara rağmen, küffara boyun eğmeyen, babayiğitler, şüphesiz Üstat Bediüzzaman ve onun taifesi (talebeleri)dir. İşte o, onların bütün baskılarına rağmen binlerce mahkeme kararlarıylada haklılığını isbat ve tescil ettirerek, kendi dini ve milli eğitim sistemini kurmuş ve adına da, “Nesl-i Cedid” demiştir.

Bu; Bediüzzaman Said Nursi, “Nur mektebi irfanı”nın eğitim sistemidir ki, bunlar o “Nurani taife” veya “Nurculardır”. Allah onlardan ebeden razı olsun ki onlar; Efendimiz (asm)in “bir taife”, M. Akif’in “Asım’ın nesli diyordun ya nesilmiş gerçek, / Çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek” dediği, hayalini süsleyen ve tezahür eden nesil de, bu nesildir.

Şimdi onlar milli. Bediüzzaman ve talebeleri gayrı milli öyle mi? Buna, aldanacak kadar ahmak olana da, yuh olsun demekten başka söz seçemiyorum.

Kanaatı vicdaniyem ve yakiniyem o dur ki, Fahri Cihan Efendimiz (asm)in müjdelediği taife işte bu taifedir. Vesselam.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*