Kainatın Güneşini (asm) tasdik ediyorlar

(Okuma Programı Notları)

Kâinatın mânevî güneşi olan Resul-i Ekrem Aleyhisalatü Vesselamın risâlet ve nübuvvetini, en başta Cenâb-ı Hak tasdik ve ilân ederek ona en yüksek değeri verdiğini beyan ediyor: “Levlake, levlâke…” ile diyor ki: Ey habibim! Sen olmasaydın, sen olmasaydın, kâinatı ve felekleri yaratmazdım.

*

Üç yüzden fazla mucizeyi beyan eden On Dokuzuncu Mektup olan Mûcizât-ı Ahmediye Risalesinde, Halık-ı Kâinat gibi her nevî mahlukat da kendi lisânınca Hz. Muhammedin (asm) risaletini tasdik ve ilân ettiğine dair işaretleri, beşaretleri, delilleri görüyoruz.

Bu risalenin başlarında, bu manayı teyid, tasdik ve ibraz sadetinde şu ifade zikrediliyor: “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın mu’cizatı çok mütenevvidir. Risaleti umumî olduğu için, hemen ekser enva-ı kâinattan birer mu’cizeye mazhardır.”

İşte, o mazhariyetten bazı nümuneler, meyveler, neticeler…

*

Berekete dair:

Bir harpte ordu aç kaldı. Resul-i Ekrem’e (asm) müracaat ettiler. Ferman etti ki: “Heybelerinizde kalan erzakı toplayın.”

Herkes azar birer parça hurma getirdi. En çok getiren, 4 avuç getirebildi. Bir kilime koydular.

Seleme der ki: “Mecmuunu ben tahmin ettim, oturmuş bir keçi kadar ancak vardı.”

Sonra Resul-i Ekrem (asm) bereketle dua edip, ferman etti: “Herkes kabını getirsin.”

Koşuştular, geldiler. O ordu içinde hiçbir kap kalmadı; hepsini doldurdular. Hem, fazla kaldı.Sahabeden bir râvî demiş: “O bereketin gidişatından anladım ki, eğer ehl-i arz gelseydi, onlara da kâfi gelecekti.”

*

Onun peygamberliğini tasdik için, birer eser-i mucize olarak, ağaçlar yanına gelip konuşuyor. Ehl-i hayvanlar gibi, yabanî hayvanlar dahi onu dinleyip sözlerindeki hakkaniyeti tasdik ediyor.

Kezâ, avucuna aldığı taşlar orada zikir ediyor. Aynı taşlar, azgın ve saldırgan düşmana karşı top ve gülle hükmüne geçiyor.

Aynı elin parmağıyla ay-kamer iki parça oluyor. O mübarek el ile yaralar tedâvi ediliyor.

Bebekler, dilsiz olanlar, onun huzurunda konuşmaya başlıyor. Sahipli deve, keçi, koyun gibi hayvanlar dile gelip derdini anlatıyor.

*

Hz. İmam-ı Ali gibi cesaret ve kahramanlık timsalleri, onun duasının bereketiyle sıcaktan ve soğuktan hiç etkilenmiyor.

Tam tersine olarak, O’nun hakka dâvet mektubunu yırtıp parçalayan Perviz denilen Fars padişahının hem cesedi, hem mülkü paramparça olup tarihe karışıyor.

*

Bütün o mu’cizeleri görenler, Resul-i Ekrem’in (asm) nübüvvetini tasdik etmişler. Fakat, mu’cize zuhur ettikçe, iman ziyadeleşir, nurun alâ nur olur.

Velhasıl: Nasıl ki taşlar, ağaçlar, kamer, güneş onu tanıyorlar, birer

mu’cizesini göstermekle nübüvvetini tasdik ediyorlar; öyle de,

hayvanat taifesi, ölüler taifesi, cinler taifesi, melâikeler taifesi o

zat-ı mübareği tanıyorlar ve nübüvvetini tasdik ediyorlar ki, onlar, onu tanıdıklarını, her bir taifesi bazı mu’cizatını göstermekle gösteriyorlar ve nübüvvetinin tasdikini ilân ediyorlar.

*

Ey insan, ibret alınız! Kurt, kuş, örümcek, aslan…, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı tanıyor, itaat ediyorlar. Sizlerin hayvandan, kurttan aşağı düşmemeye çalışmanız iktiza eder.

*

Mevzuyu, aynı risâledeki şu dua ile bitirelim: Yâ Rab! Şu Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın bereketi hürmetine bize ihsan ettiğin maddî ve manevî rızkımıza bereket ihsan et. Âmin

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*