Mevlid (Vesilet’ün Necât)

Bu alanda yazılmış ilk eserdir. Daha sonraları benzerleri yazılmış ise de hiçbiri onun kadar beğenilmemiştir. Dilimizde mevlid denince Peygamberimizin doğumu ve bunu anlatan eser olarak bilinir. Bazıları mevlût veya mevlûd şeklinde kullanmakta ise de, bu hatalı bir kullanım olup “yeni doğan” anlamına gelmektedir. Halkımız Mevlid olarak bilse de asıl adı “Vesîlet’ün necât”tır.

Kitabın sonunda şu beyitte olduğu gibi adı belirtilmiştir:

“İşbu kân-ı şehd ki şirindür dadı

Bil vesîlet’ün necât oldı adı.”

Hicri 812 milâdî 1409-1410 yıllarında yazılmıştır. Bu tarihlerde Süleyman Çelebi Ulu Cami’de imamlık yapmaktadır. Arapça bir dua ile başlayan Mevlid mesnevî şeklinde yazılmış olup, 15. asır Türkçesi kullanılmıştır. Üslûbu sadedidir. Süse, yapmacıklığa, mübalâğaya düşmeden samimiyetle heyecan, duygu ve düşüncelerini anlatmıştır.

Mevlid 9 bölümden meydana gelir. Bahir de denilen bu bölümler şunlardır:

Münacat, Yazana dua, Peygamber Nurunun Yaradılması, Velâdet (Hz. Peygamberin doğumu), Peygamberin Mu’cizeleri, Mi’rac, Peygamberin Ahlâkı, Peygamberin vefatı, Kitabın Sonu. Mevlide sonradan ilâve edilmiş bölümlerden olan Merhaba faslı yine de halkımızca benimsenmiştir.

O fasıldan bir kısmı şu şekildedir:

“Merhaba iy (ey) âli sultan merhaba

Merhaba iy kânı irfan merhaba

Merhaba iy sırrı-ı Furkan merhaba

Merhaba iy derde derman merhaba”

Mevlid nasıl okunur?

MEVLİD toplantılarına önce Kur’ân-ı Kerim okunarak başlanır. Ardından Mevlid’in bahirleri (bölümleri) belli bir müzik makamıyla ve sırayla okunur. Her bahirden sonra tekrar Kur’ân tilâvet edilir. İlâhî ve kasideler de belli yerlerde okunur. Ancak Mevlid’in vefat bölümü okunmaz. Velâdet (doğum) bahrinde Peygamberimizin doğduğunu bildiren beyit okunduğunda ayağa kalkılır ve ara duası yapılır. Mevlid’in sonunda asıl dua yapılır, Fatiha okunarak bitirilir.

Mevlid (Vesilet’ün Necât) neden yazılmıştır ?

BUNA sebep olan hadise Latîfî Tezkiresi’nde genişçe anlatılır: Bursa’da bir vaiz camideki vaazında “Biz O’nun (Allah c.c) Peygamberlerinden hiçbirini öbürlerinin arasından ayırmayız, hepsine inanırız.” (Bakara Sûresi, 285) âyetini tefsir ederken, bu âyet gereği Hz. Peygamber ile diğer peygamberler arasında hiçbir fark olmadığını, daha üstün görmediğini söyler. Cemaatta bulunan bilgili bir Arap zat buna itiraz eder. “Peygamberler arasında fark yoktur” demekten murad, resulluk ve nebilik bakımındandır. Yoksa mertebe ve fazilet bakımından değildir. Eğer öyle olsa idi “O Peygamberlerin kimini kimine üstün ettik” (Bakara, 253) âyetinin mânâsına nasıl uygun olurdu?” dese de cemaat hocanın tarafını tutar. Bunun üzerine Arap zat, Halep ve Mısır’a gider, bu görüş lehinde 6 fetva getirirse de vaiz ikna olmaz. Ancak yedinci fetva da vaiz ikna olur ve kabul eder. İşte Süleyman Çelebi de Mevlid’i bu olay dolayısıyla kaleme almıştır. Bu hadisenin doğruluk derecesi kesin olarak bilinmese de Mevlid’in yazılış gayesi Süleyman Çelebi’nin Hazreti Peygamberin üstünlüğünü göstermek istemesidir.

Süleyman Çelebi

MEVLİD olarak bilinen Vesilet’ün Necât’ı yazan kişi olan Süleyman Çelebi’nin hayatı hakkında çok fazla bilgi yoktur. 1346-1351 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir. Yıldırım Bayezid’in divan imamlığında bulunmuş, daha sonraları Bursa’daki Ulu Cami’ye imam olarak tayin edilmiştir. Süleyman Çelebi’nin, Çelebi ünvanı, onun bilgin bir zat olmasından dolayıdır. O devirde Çelebi ünvanı şehzadelere, Mevlevî tarikatı büyüklerine ve bilgin kâmil insanlara verilmekteydi. Kesin olarak ne zaman vefat ettiği bilinmese de 1422 yılı doğruya yakın kabul edilmektedir. Kabri Bursa’da Çekirge yolu üzerinde Eski Kaplıca yakınında Yoğurtlu Baba zaviyesi önündeki sırt üzerindedir.

NURDAN DAMLALAR

“Elbette böyle bedî bir kâinatta, böyle

bir zât (Hz. Muhammed) lâzımdır. Yoksa kâinat

ve eflâk olmamalıdır.”

(Sözler, s. 245; Mesnevî- i Nuriye s. 21)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*