Nasihat istersen…

Image

Uzun yıllar “Nur davası”na hizmet etmiş ve Yeni Asya gazetesine verdiği destek herkes tarafından bilinen rahmetli kayınpederin Eyüpsultan’daki kabristanını ailece ziyaret ettik.
Dar-ı bekaya irtihali bir buçuk yıl olmuş. Ellerimiz duaya kalktı.
Eyüpsultan mezarlığı girifttir. İç içe olması sebebiyle ziyaretçiler zaman zaman zor anlar yaşar. Bir kabri ziyaret etmek isterken, başkasının kabrinin üstüne basma tehlikesi yaşanır…

 Bu düşüncemi mezarcılığı meslek edinmiş ustaya anlatıyorum. Sevabına kabirlerin sağ ve sol köşelerine birer/ikişer basamak yapsanız diyorum. Hak veriyor.
Bu arada sohbet koyulaşıyor. Başından geçen ilginç olayları aktarıyor bize.
“Eyüpsultan mezarlığında huzur bulurum. Mesela tanımadığım bir kişinin mezarının başına çöker dua ederim. Hafiflerim. Bazı mezarlar var ki, yanından geçmeye ürkerim ellerim duaya varmaz. Hissederim bunu” diyor.
Mesleğe başladığından bu güne o kadar çok insan defnetmiş ki… Öz be öz teyzesini kendi elleriyle bile gömerken ağlayamadığını söylüyor. “Üzülmeyi unutmuşum” diyor…
Bir başka olay:
“Nüfuzlu bir adamın yakını defnedildi. Bir hafta sonra müthiş bir koku yayıldı, duramadım. Halen o koku yüzünden mezarlığın o kısmına yaklaşamıyorum.”
İlginç bir vaka-i olay daha:
“Ak sakallı bir adam, mezar satın aldı yakınını defnettik. Yanına benim mezarımı da kaz dedi… Neden diye sorduğumuzda ‘yarın buraya geliyorum’ dedi. Bunu duyunca hafif tebessüm ettik. İnsan öleceğini nerden bilebilir ki… Ertesi gün cenaze geldi… Cenaze adamın kazdırdığı kabre konuluyordu. Merak edip baktım… Ki dünkü aksakallı ihtiyar!!! Tüylerim diken diken oldu.”
Son bir olay daha:
“Aile mezarlığına bir naaş koyacağız. Lahiti açtık. Bir buçuk metre kazdık. Daha önce defnedilen naaşı görünce dehşete düştük. Sanki biri kibritle cenazeyi tutuşturmuş. Ayak parmaklarına kadar yanmış. Ceset iki büklüm cenin vaziyetindeydi. Toprak altında bunu kimsenin yapamayacağı düşünün. Çünkü lahitin açılması için güçlü insanların olması gerekiyor. Öte yandan toprağın da kazılması gerekiyor. Hiçbiri olmamış. Peki bu naaş nasıl yanmış? Sır…”
Mezarcı bunları anlatırken ölümün öldürülmediği ve kabir kapısının da kapanmadığı gerçeğini görüyorsunuz. Bu zemin yüzünün acele hareket eden kafilelerin yollarında bir gecelik konmak ve göçmek için bir han olduğunu anlıyorsunuz.
Son sözü Necip Fazıl Kısakürek’e bırakalım:
“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber!”

GÜNÜN SÖZÜ:
 
“Nasihat istersen ÖLÜM yeter. Evet, ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve ahiretine ciddi çalışır.”
 
Bediüzzaman Said Nursi

Image 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*