Nur hareketi dünyaya örnek oluyor

İskandinavya hatıraları

Gezi ve seyahatlerin hedefleri farklıdır. Ya zevk için olur, ya iş için olur. Veya merak için, resmî görev, eğitim, sağlık için veya daha başka bazı sebeplerle olabilir. Ama benim için, otuz beş sene önce başlayıp; şu an hâlâ devam etmekte olan ve dünyanın beş kıt’ası ve otuza yakın ülkesine yaptığım bütün geziler elhamdülillâh mukaddes Nur dâvâsı için olmuştur. Yani planlı, hedefi olan gezi ve seyahatler cümlesindendir.

İskandinavya’ya bir grup kardeşimizle yapıp tamamladığımız bu gezinin de gayesi buydu. Bu ülkelerde bulunan, daha önce tanıdığımız dostlarımızla hizmete yönelik münasebetlerimizi daha planlı, programlı hale getirmek ve daha sıkı bir araya gelmek. Onların hizmet ve insanlık namına istek ve ihtiyaçlarını tesbit edip bunlara ortak çözümler üretmek içindir. Yeni simalar ve dostlarla tanışıp fikir alış verişinde bulunmaktır.

İsveç’ten sonra, kardeşlerimizle görüşmek ve tanışmak için bir günlük de olsa geçen Çarşamba günü Norveç’in başşehri Oslo’ya gitmeye karar verdik.

Sabahleyin Stockholm‘da şehrin gezilecek önemli yerlerini içine alan bir şehir turu yaptık. Hava oldukça soğuktu ve kar yağmaya başlamıştı. Kar yağışı altında şehir turumuzu tamamladık. Öğle namazımızı şehrin çok merkezi ve tepe noktasında bir mekânda bir Arap Şeyhinin yaptırdığı camide eda ettik. Burası çok güzel ve külliyesi de olan bir mabed. Allah yaptıran ve hizmeti geçenlerden razı olsun. Rehberimiz Yusuf kardeşin ifadesiyle buralarda arsalar fahiş fiyata satılıyormuş, çok pahalıymış. Bu ecnebi diyarında böyle güzel bir cami yaptıran bu hamiyet sahibi şeyhten Cenâb-ı Hak razı olsun. Emsallerini çoğaltsın. (Âmin).

Namazdan sonra Norveç’e gitmek üzere Oslo’ya doğru yola çıktık. Kar yağışı devam ediyordu. Bu coğrafyada ağaçlarla kaplı arazideki yolların manzarası görülmeye değer ve çok muhteşemdi. İkindi ve akşam namazlarını kar yağışı altında açık alanda kılmak zorunda kaldık. Stockholm’den Oslo 500 km civarındaydı. Normal şartlarda 6-7 saat olan yolculuk; hava şartları, lastiğimizin patlaması ve hiç ummadığımız bir Norveç sınır sorgulama rezaleti sebebiyle uzadı. 12 saate çıktı.

Önemine binaen bu konuya bir paragraf açmak istiyorum.  Norveç; AB’ye üye olmayan bir devlet. Yeşil pasaportlulara vize uygulaması da yok. Altı kişi olan grubumuzun ben dahil dördümüzün yeşil pasaportu var. Birisinin Alman, birisinin de İsveç kimliği var. AB’ye üye ülkelerde seyahat edenler bilir. AB üyesi 28 ülkenin bir kaçı dışında (İngiltere, Danimarka… vb) hiçbirinde eski anlayışta bir sınır kavramı yoktur. Herhangi birine gümrükten giriş yaptığınız anda hiçbir ülke sınırında kimlik ve pasaport sormazlar. Bu 28 ülkeyi bir baştan öbür başa serbestçe dolaşabilirisiniz. Yetkililer çok nadir olarak gerekli görürlerse birkaç özel soru sorar ve evraklarınızı inceleyip size yardımcı olurlar. Norveç gibi medeni ve modern bilinen bir ülke sınırında tamamen insanlık dışı bir muameleyle karşılaştık. Adeta, bir terörist ve kaçakçı muamelesine tabi tutulduk. Üzerlerimiz, çantalarımız, arabamız, narkotik köpekleriyle arandı. Cüzdanlarımıza ve ceplerimize kadar her şey boşattırılıp didik didik arandık. Tabi neticede hiçbir şey yok. Üstelik iş icabı ticaret için giden Alman pasaportlu arkadaşımızın da parasının belli bir kısmına el konuldu. İki saate yakın bir Çin işkencesi bize çektirildi. Oradaki yetkililere yeşil pasaport sahibi bir gazeteci olduğumu, bunu hak etmediğimizi ve ayıp olduğunu yüzlerine ifade ettim. Bu çağ dışı uygulama ve nezaketsiz muamele hakkında hem Türk Büyükelçisine hem de kendi devlet yetkililerine bunu ileteceğimi beyan ettim.

Ayrıca bizim devlet yetkililerine bunu resmen müracaat edip ileteceğim, ama şimdilik ilgililere şunu hatırlatmak isterim: “Yeşil Pasaport” sahibi dört kişiye yapılan bu “terörist ve soyguncu” muamelesinin ana sebebi nedir? Bu ülkelerin yetkililerine hiç mi ihtar edip “yeşil pasaportun” ne anlama geldiğini izah etmediler, edemiyorlar, yoksa “yeşil pasaport” sahibi olan insanlarımızın bu imtiyazı kötüye kullanma örnekleri mi var ki bize bu insanlık dışı muamele reva görüldü? Bunu öğrenmek isterim. “Her şeyin iyi tarafına bak” kaidesiyle biz müsbet manadaki yolumuza ve hizmetlerimize aralıksız devam edeceğiz inşaallah. Ama devletimizin, dâvâmızın ve şahsımızın onurunu da kendini bilmez insanlara örseletip çiğnetmeyelim lütfen!

Avrupa’nın bu bölgeleri sakin ve yeşilliklerle kaplı yollardaki karlı manzaralar çok şahaneydi. Bu bölgeler göller bakımından da oldukça zengin. Görülmeye değer manzaralar. Norveç ve İsveç kayalıkların hâkim olduğu ülkeler. Dinamiti icad eden Alfret Nobel’in İsveçli olduğunu hatırlatan rehberimiz Yusuf kardeşimiz; Nobel’in; dinamiti icat etme denemeleri sırasında kardeşi ve hanımını öldürdüğünü, kendisini de yaraladığı bilgisini verdi. Yusuf kardeş aynı zamanda “fermuarların” icad yerinin de İsveç olduğunu nakletti.

Gece 02.30’da adresini aldığımız kardeşin evini bulup onun yardımıyla dershaneye vardığımızda dünyanın bu ücra ve yalnızlığın bol olduğu köşesinde Nur dershanesinin açılmış olduğunu görmek ve yaşamak bütün olumsuzluklara bir panzehir ve saadet merkezi haline dönüşüvermişti. Buradaki hizmet merkezi daha yeni olmasına rağmen altı kişiyi içinde barındırmaya yetmişti. Bu dershane hoş bir mekân maşaallah haftada bir iki kere; 5-6 kişiyle ders yaptıklarını, yakında bir vakıf kardeşin de buraya geleceğini öğrendik.

Perşembe günü saat dokuzda kalkıp kahvaltıyı yapıp Oslo’da şehir turuna çıktık. Sakin tipik bir Avrupa şehri görünümünde deniz, ağaç ve göllerle çevrelenmiş güzel bir şehir. Liman ve adalar şehre ayrı bir renk katıyor. Limanda devamlı turistleri taşıyan bot ve vapur turları yapılıyor. Kuzey rüzgârlarının etkisi oldukça etkili. Bir gün önce yollarda yağan karın burada pek etkisi görülmüyordu. O gün hava güneşli, fakat oldukça soğuktu. Bu kuvvetli soğuğa rağmen yerlilerin çoğunun başlık veya bere giymemesi dikkatimi çekti.

Şehir turumuz iki saat kadar sürdü. Mutlaka cami vardı, ama bir bilen bulamadığımız için kilise adına yardım yapan bir kurumda abdest alıp kaldırım üzerinde öğle namazını kıldık. Sonra da Stockholm’e doğru yola koyulduk. İkindi ve akşam namazlarını “mescid-i kebir olan kâinat bostanında” eda edip İsveç’e geri dönmek için sınıra geldik. Sınırda yine bir kaba muameleye tabi tutulma endişemiz vardı. Fakat hayret dönüşte hiçbir yetkili yoktu. Direkt İsveç’e geçtik. Giderken yapılan muamele kadar dönüşte hiç kimsenin olmaması da garip değil mi? Bu dengesizlik ve densizliğe makul bir izah yapmak mümkün değil.

Almanya’dan gelen Hüseyin kardeşin arabasıyla altı kişilik bir grupla bu geziyi yapmış olmamız şahs-ı manevî namına çok verimli ve semereli olmuştu elhamdülillah. Bu arada İsveç vatandaşı olan Yusuf kardeşimizin de bizimle gelmesi ve bu mukaddes dâvâ konusunda bu ülkelerin bunca olumsuz şartlarına rağmen gerçekten kendisini iyi yetiştirmiş ve makul bir genç olması buradaki hizmetlerimizin geleceği açısından şahsen bana büyük bir ümit verdi. Çünkü daha sonra tanıştığımız çok kabiliyetli gençlerimizin olduğunu da öğrendik. Hele genç Furkan’ın çoğu günlerde 200 sahifeye yaklaşan Risale-i Nur okumalarını eğitimci babası Hüseyin Hocamızdan duymamız bize ilerisi için yepyeni ümit kapılarını açan bir müjdeli haber oldu.

İsveç ziyaretimizde oradaki dostlarımızın sayesinde kendimizi adeta evimizde hissediyoruz. Beş günlük bu kısa gezi sırasında son günü Stockholm’daki bir başka Risale-i Nur grubunun dershanesinde yapılan derse iştirak edip kaynaşmamız ve bundan sonra haftada iki gün birlikte Risale-i Nur derslerinin yapılması konusunun kararlaştırılması ayrı bir aşk ve şevk kaynağı oldu.

Buralarda çok bakir bir hizmet potansiyeli olduğunu keşfetmiş olduk. Sadece bir adresle gittiğimiz İsveç’ten yirmiye yakın dostun irtibat bilgileriyle dönmüş olduk. Ferde, aileye, Müslümanlara, insanlığa barışı, huzuru, saadeti, medeniyeti ve gerçek insanlığı yaşayıp yaşatma hedefinde olan “Nur Dâvâsı ve hareketi” bütün dünyaya örnek olacak irşad, eğitim ve manevî cihad tatbikatlarıyla her geçen gün daha çok insan ve coğrafyaya ulaşmalıdır. Nur dâvâsına gerçekten gönül veren bizler bunun gayreti içindeyiz. Gönül ve kalp dünyamızda bunu yaşatıp yeşertmeye çalışıyoruz.

Dünyevî bir menfaat ve rant elde etme gayemiz ve düşüncemiz şimdiye kadar olmadı, bundan sonra da olmayacak inşaallah. Türk kamuoyu da, İslâm kamuoyu da, basın da, devletliler de, bütün dünya da bunu böyle bilsin. Son günlerde ülkemizde meydana gelen çok garip ve acip olayların müsebbipleri de bundan ders alsınlar. Hiç kimse dini ve mukaddes değerleri kendi “tarafgirlik” egosuna âlet etmesin, mal etmeye çalışmasın.

Cenâb-ı Hak başta tahkiki iman sahipleri olmak üzere bütün Müslümanları ve inanç sahiplerini ihlâs, samimiyet, sadakat, dürüstlük, saydamlık ve hilesizlikten ayırmasın (Âmin).

Dünyanın çeşitli coğrafya ve bölgelerinden çok yakın zamanlarda, daha güzel, orijinal hizmet haberlerini birlikte paylaşmak dilek ve temennisiyle…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*