Rahmet ayına girerken

Ayların sultanı geldi. Şehr-i Ramazan hoş geldi, rahmet, bereket, saadet, sefayla geldi. Kâinatın Efendisinin “Ümmetimin ayı” dediği o mutlu ve kutlu mevsimin içine girdik elhamdülillâh.

Ramazan ayı demek; merhamet demek, rahmet demek, mağfiret demek.

İçinde 84 yıllık bir geceyi barındıran sultan bir aydır, Şehr-i Ramazan.

Ramazan demek, tamamıyla “Şeâir-i İslâmiyeyi” en parlak ve muhteşem bir şekilde bağrında barındırmak demektir.

İslâm literatürünün kalplere aşk ve şevk veren, akıllara gıda olan hemen hemen bütününü kapsayan bir aydır, Şehr-i Ramazan. Farz, Sünnet, Kur’ân, ezan, sâlat, hilâl (ay), selâm, teravih, sahur, iftar, tekbir, itikaf, sadaka, zekât, yardım, mukabele, imsak, cemaat, vb. daha bir çok şeâir-i İslâmiye bu sınıftandır.

İnsan vücudunun maddî ve manevî bütün uzuv ve organlarının tatmin olup zirve yaptığı bir aydır Şehr-i Ramazan.

Allah Evi camilerin her türden insanla, özellikle saf, masum çocuklarla şenlendiği ve şanlandığı aydır Şehr-i Ramazan.

Teravihle başlayan, sahurla devam eden, iftarla bir günlüğü tamamlanan mübarek anların adıdır, Şehr-i Ramazan.

Şahsî açıdan, kulluğun en yüksek derecede hatırlandığı ve ciddî bir manevî hazırlığın yapıldığı bereketli ve mübarek bir aydır Şehr-i Ramazan.

Aile ve dostlar açısından, hürmetin, saygının, sevginin, muhabbetin, irtibatın ve yardımın gönül coşkusuyla yaşandığı bir mübarek zaman dilimidir, Şehr-i Ramazan.

Sosyal ve toplumsal açıdan; hatırlamanın ve hatırlanmanın kalbî olarak, duygularla yaşandığı zamandır Şehr-i Ramazan.

Zekât, Fıtır Sadakası, dâvet, ikram, yardım paketleri ve dost ziyaretlerinin çoklukla yaşandığı aydır Şehr-i Ramazan.

Kâinatın incisi, gözlerin nuru namaz ibadetinin fertler açısından zirve yaptığı andır. Şehr-i Ruha hayat veren, kul ile Allah arasında en yüksek bir nispet ve ulvî bir münasebet ve nezih bir hizmet olan, her ruhu ve vicdanın muhabbetini celb ve cezb eden, kalblerde Allah’ın büyüklüğünü tesbit ve devam ettiren, akılları ona yönlendiren, adalet-i İlâhiyenin kanununa itaat ve nizam-ı Rabbaniyeye uymak için yegâne İlâhî bir vesile, bedenî amellerin fihristesi olan namazın o geniş hareketinin âlem-i İslâm’da tamamen yaygınlaştığı ve ruhların onunla intibaha geldiği, birçok mü’minin sıcaklığını hissettiği, yeniden “Bismillah” diyerek namaza başladığı aydır Şehr-i Ramazan.

“Âlem sahrasında dağılmış insanları cemaate dâvet eden ezan-ı Muhammedînin (asm) o tatlı sesinin minarelerde en fazla yankılandığı, bir derin aşk ve şevkin meydana geldiği aydır Şehr-i Ramazan.

Mal varlığının kutbu olan zekâtın icra edildiği, insan tabakaları arasındaki barışın sağlanması ve temini, iyi ilişkilerin ve münasebetin tesisinin, zekât ve zekâtın yavruları olan sadaka ve teberruâtın toplum hayatında yüksek bir düstur ve prensip olarak tatbik edildiği aydır Şehr-i Ramazan.

İnsanlığın ve kâinatın her türlü günah, şirk, savaş, terör, hata, günah, isyan, ihtilâl, fesat ve rezaletlerden uzak olduğu aydır Şehr-i Ramazan.

Duâların kabule en yakın olduğu, “Leyle-i Kadir” gibi müstesna bir günü içinde barındıran aydır Şehr-i Ramazan.

“Kur’ân ayı“ olarak da bilinen, Âlem-i İslâmın bir mescid hükmüne geçtiği ve o mescidlerin köşelerinde milyonlarla hâfızların, Kur’ân’ı, o hitab-ı semâvîyi arzlılara bülbüller gibi şakıyarak, arz yüzünde kâinatı zelzeleye getirecek manevî şahlanışın yaşandığı, Kur’ân’ı zevk ve şevk ile okumanın umumileştiği aydır Şehr-i Ramazan.

Şeytanın gemlendiği, esir tutulduğu bir barış ve sükûn ayıdır Şehr-i Ramazan.
Gök kubbenin takvimci neferi, nazlı “Hilâlin” görülmesiyle rahmete adım atmanın yaşandığı, yine onun görünme serüveni ile bayram müjdesinin yaşandığı bir aydır Şehr-i Ramazan.

Akıldan ziyade kalbin hissedar olduğu, ruhun hareket ettiği ayın adıdır, Şehr-i Ramazan.

Toplum hayatının, aile hayatının, şahsî hayatın, nefis terbiyesinin, İlâhî nimetlerin şükrünün anlaşılıp idrak edildiği aydır, Şehr-i Ramazan.

Cenâb-ı Hak tarafından, zemin yüzünün insanoğluna bir sofra-i nimet sûretinde hâlk edildiğinin daha bir farkına varıldığı aydır Şehr-i Ramazan.

Ehl-i imanın, muntazam bir ordu hükmüne geçip, Sultan-ı Ezelî’nin ziyafetine dâvet edilip, akşama yakın “Buyurunuz” emrini beklediği iftar şeâirinin yaşandığı aydır, Şehr-i Ramazan.

Hakikî, hâlis, azametli, büyük ve genel bir şükrün anahtarı olan ayın varlığıdır, Şehr-i Ramazan.

En zenginle en fakirin nefsi anlama ve terbiye noktasında eşit hâle geldiği; mülk sahibi değil, köle olduğunun anlaşılıp idrak edildiği andır, Şehr-i Ramazan.

“Farazî rububiyetlerin”, putperestliklerin, gururların, egoların, bencilliklerin kırılıp; hakikî manada şükür makamına geçildiği aydır Şehr-i Ramazan.
Gafletin, inadın, zayıflığın, acizliğin, fakirliğin ihsas edilip anlaşıldığı aydır, Şehr-i Ramazan.

Sevap ve amellerin birden binlere katlandığı, Leyle-i Kadr’iyle ise sevapların otuz bine ulaştığı bir aydır, Şehr-i Ramazan.

Âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır Şehr-i Ramazan.

Bu fâni dünyada, fâni ömür içinde, kısa bir hayatta, bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bâkiyeyi içine alan ve kazandıran aydır, Şehr-i Ramazan.

İnsan sağlığı ve hayatı için her zaman çok elzem ve lüzumlu olan; perhiz, riyazet, diyet, iktisat gibi vazgeçilmez icraatlar için bulunmaz bir fırsattır Şehr-i Ramazan.

Çalışma ve emir dinlemeyi öğrenmek için bulunmaz bir andır Şehr-i Ramazan.
Hayat-ı mâneviyenin nizamı ve intizamı için mükemmel bir dönemdir Şehr-i Ramazan.
Sabır, tahammül, perhiz için bir idman ve çok iyi antrenmandır Şehr-i Ramazan.
Mü’minlerin, derecelerine göre ayrı ayrı nurlara, feyizlere, mânevî sürurlara mazhar olduğu aydır Şehr-i Ramazan.

Rabbini tanımak istemeyen, hayvanî hürriyet isteyen ve firavunâne hareket eden nefsin rububiyetinin nispeten kırıldığı aydır, Şehr-i Ramazan.

Her türlü azaba dayanan nefsin, ancak açlıkla damarının kırıldığı; aczini, zaafını, fakrını ve abd olduğunu idrak ettiği aydır, Şehr-i Ramazan.

Böyle bir Ramazanı yaşamak temenni ve duâsıyla…

Ramazanda yapılamayacaklar her zamanki gibi İslâmiyetin sınırları haricinde olanlardır. Rahmetin taştığı bu mübarek anlardaki negatif ve olumsuz kazanımların, isteyerek veya istemeyerek girilecek günahların da karşılığı katmerlenerek artacaktır Allah muhafaza etsin. Bunun farkında olmak gerek.

Akıl sahibine düşen: Mukaddes ve mübarek anları hakkıyla değerlendirerek manevî kazançları arttırmaktır.

Süflî nefsin heveslerine tâbi olup, o nuranî vaziyetten çıkmak ne kadar çirkin bir iştir. Ramazan-ı Şerif’te oruç tutanlara muhâlefet etmek,—Allah korusun—umum Âlem-i İslâmın mânevî nefretine ve tahkirine hedef olmak çok çirkin ve zararlı bir harekettir.

Kıymettar vakitlerin radyo, televizyon, oyun oynaş gibi malayaniyatla zayi edilmesi büyük bir hasârettir.

Sonundaki “bayramıyla” “sıla-yı rahim” olan şeâir-i İslâmiye hediyesini getiren Ramazanı hakkıyla eda edenlere selâm olsun. “Bayramı bayram eden” gerçek dost ve akrabalar arasındaki sıcak ilgi, münasebet ve ilişkiye zirve yaptıran ve devam ettiren ayların sultanı, siz değerli dostlara ve âlem-i İslâmiyet ve İnsaniyete mübarek olsun inşallah!

Başta fedakâr Yeni Asya’nın hamiyetli kadroları ve özellikle “Ramazan Sayfası” ekibinin Şehr-i Ramazanları olmak üzere bütün can dostların Ramazanlarını tebrik ediyorum. Bu Sultan ayı hakkıyla edâ edebilmek için çok kuvvetli ve devamlı dualar edelim diyorum. Selâm, duâ, muhabbet ve hürmetlerimle…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*