Sizlere iki farklı durumu aktararak hakikate ulaşmak istiyorum. İlki, bulmaca meraklılarının her gün, çoğumuz da ömründe bir kerede olsa iki resim arasındaki 7 farkı bulmaya çalışmışızdır. En kolay bulmacalardan biridir ve kolay görünür fark bulmaca. Başta iki resim arasında 4 veya 5 fark hemen göze görünür, sonrasında biraz zorlanabilir insan, fakat bulamaz ise mutlaka birinden yardım isteyerek tamamlar. İnsan bu bulmacadan keyif alırsa her gün bulmak ister sonrasında alışkanlık haline gelir. Güzeldir fark bulmaca, fakat resimde kalmak şartıyla…
Renklerin Ustası
İkincisi; hepimizin duyduğu anonim bir hikâye de zamanın birinde diye anlatılan “Renklerin Ustası” adında bir ressam eğitimini tamamlayan öğrencisine son yaptığı resmi halk değerlendirsin diyerek resmi şehrin kalabalık bir meydanına asıp yanına bir kırmızı kalem koyarak not yazmasını istemiş. Notta “Lütfen beğenmediğiniz yere çarpı koyun” ifadesi yer alıyormuş. Resmi asmış ve bir müddet sonra geri geldiğinde çok beğenerek ve emek harcayarak yaptığı tablo kırmızı çarpılar ile dolmuş. Daha sonra hocasının isteğiyle aynı resmi yapıp yine aynı yere asmış, fakat bu sefer yazının yanına astığı notta “lütfen beğenmediğiniz yerleri düzeltmeye çalışınız” ifadesi yer alıyormuş. Öğrenci birkaç gün sonra geldiğinde tabloya kimsenin dokunmadığını görüp şaşırarak durumu hocasına aktarmış. Hocası da ona durumla ilgili çıkarımlar yapıp paylaşmış. Öğrenci dersini almış. Kısaca fark ve hata bulmak kolay, düzeltmek zordur demiş.
Şimdi bu iki durumdan meslek ve meşrebimize geldiğimizde Üstadımız Bediüzzaman’ın Risale-i Nur’da başta İhlâs ve Uhuvvet Risalesi’nde bize okuttuğu sayısız örneklere tekrar dikkat kesilmemiz gerekir. Birbirimizin fark ve hatalarını bulmanın ve bu hataları bulmaya çalışırken birilerinden de yardım istemenin, bulmaca tadında olmayacağını, tabloya kırmızı çarpı koyduğumuzda o resmi tekrar yapmak için sadece bir kişinin gayretinin yetmeyeceğini ve sonucunda acı sonuçlar çıkacağını senelerdir, artık ama artık kat’i tecrübeler ile anlamış olmamız gerekir ve gerekmeli. Bizler Cennet asa baharlarda Risale-i Nur Talebesi olduğumuzdan dolayı her birimizin bulmacada ki gibi ana tema ve bütünlük haricinde ufak ufak 7 farkı olabilir. Ana tema ve bütünlüğü bozmadığı sürece bu 7 fark aynı o iki resimde bulmaya çalışılan detaylarda ki gibi elbisenin düğme şekli, bir yaprağın eksikliği, ahtapotun ayak sayısı, vazodaki desenin figürü, bardaktaki pipetin olmaması şeklinde ufak farklardan oluşabilir. Bunlar resmin bütünlüğüne zarar vermez. Resmin hakikatini bozmaz. Hatta bu iki resim yan yana değil de farklı yerlerde görünse ana tema ve bütünlük bozulmadığı için bizler o farkları anlayamayız.
Sakın, sakın birbirinizin kusuruna bakmayın
Üstadımızın 13. Şuâ’da “Sakın, sakın birbirinizin kusuruna bakmayın. Hiddet yerinde hürmet ediniz, itiraz yerinde yardım ediniz” demesi bir vecihle de iki resmi yan yana getirmememiz gerektiği manasındadır. Çünkü bir kusur diğer kusuru hatıra getirir kusurlar yığını olarak karşımıza dikilir ve sonrasında nefis ve ehl-i zındıka içimize bir parmak sokabilir. Bizim dâvâmızda böyle hareket etmek yoktur. Hata ve kusur arayan değil hadiste ifade edilen hata ve kusur kapayan olmamız gerekir. Çünkü mutlaka bizimde farklı kusurlarımız vardır. Üstadımız bu hakikatleri yazarken şu ifadeyi kullanır bu durum ”beni azap içinde bıraktı” çünkü vahdet-i mesele yani dâvâ birliği ciheti zarar görecektir. Üstadımızın bize olan güvenine halel getirecektir.
“Biz hem burada, hem Eskişehir’de tecrübe ile kat’î anladık ki, biz, vahdet-i mesele cihetiyle tam bir tesanüde şiddetle muhtacız. Sıkıntıdan gelen gücenmekler ve titizlikler ve itirazlar, bizim perişaniyetimizi ikileştirir. Maatteessüf en ziyade güvendiğim ve itimad ettiğim, sizlerdiniz. Bazı hatırıma bir telâş geldiği vakit, İstanbul’dan gelen Kâmil ve Sıddık Hocalar ve Kastamonu vilâyetinde fevkalâde sadâkat gösteren zâtları tahattur ile o endişem zâil olurdu. Dikkat ediniz, küfr-ü mutlakı müdafaa eden gizli komite içinize parmak sokmasın. Benim komşudaki koğuşa parmağını soktu, beni azap içinde bıraktı. Şimdi siz, mâbeyninizde münakaşasız bir meşveret ediniz. Kararınızı kabul ederim…” 1
Kur’ân dâvâsı ve meşveret
Bu satırların üstüne söylenecek söz yoktur. Birbirimizin resimlerini çarpılarla doldurmak ya da 7 farkı bulmak yerine odaklanmamız gereken bir Kur’ân dâvâsı ve meşverete uyarak hareket etmekle ‘ben ne yapabilirim’ derdinde olmamız gerekir. Hem kardeşlerimizin ve hem de kendimizin kalbini ağlattıracak, ruhumuzu incitecek ve hislerimizi köreltecek ve şevkimizi kıracak her hareketten ayrıca dilimizden çıkan sözlerden yılan ve akrepten kaçar gibi kaçmamız gerekecektir. Yoksa sıkıntılar ziyadeleşir.
Rabbim nefislerimizi Risale-i Nur hakikatlerine rabt eylesin ve Üstadımızın sözlerini idrak ettirsin. Selâm, duâ ve muhabbet ile…
Dipnot:
1- 13. Şuâ.
Benzer konuda makaleler:
- Aziz hatıranın izinde
- Müspet ve menfî tenkit
- Risale-i Nur’un içtimaî meselelerini yorum yetkisi kimin?
- Hatasını düzelten hayatını düzeltir
- Haksızlıklara karşı takınılacak müspet tavır
- Yeni Asya yazıyorsa doğrudur
- Meşveret ediniz, kararınızı kabul ederim
- Vade farkı ve kul hakkı
- Musîbet ve belâların sebepleri
- Damara basmadan
İlk yorum yapan olun