Risale-i Nur Talebelerinin bazı özellikleri

Risale-i Nur Talebelerinin ve mensup olduğu cemaatin bazı özellikleri vardır ve olması da icap eder.

Bunların neler olduğu hakkında küçük bir araştırma neticesi aşağıdaki birkaç özellik dikkatimi çekti. Elbette ki bütün özellikler bu kadar değildir.

Şuâlar kitabında bir mektubun başındaki hitapta talebelerin özellikleri bir kısmı adeta tek tek sıralanmış; “Aziz, Sıddık Kardeşlerim ve Hizmet-i Kur’âniyede ve İmaniyede Halis Arkadaşlarım ve Hak ve Hakikat ve Berzah ve Ahiret yolunda ayrılmaz yoldaşlarım!”

Demek ki, Nur Talebeleri; ilk önce Aziz ve Sıddık olacak, sonra “Hizmet-i Kur’âniye ve İmaniyede halis arkadaş” olacak ve aynı zamanda “Hak ve hakikat ve Berzah ve Ahiret yolunda ayrılmaz yoldaş” olacak. Bu sayılan özellikler çok önemli olmakla birlikte aynı zamanda herkes tarafından kolay kolay yerine getirilmesi mümkün olan özellikler değildir.

Üstad devam ediyor özellikleri saymaya, “Siz, birbirinize en fedakâr nesebi kardeşten daha ziyade kardeşsiniz. Kardeş ise, kardeşinin kusurunu örter, unutur ve affeder. Ben burada hilâf-ı me’mul ihtilâfınızı ve enaniyetinizi nefs-i emmareye vermiyorum ve Risale-i Nur şakirtlerine yakıştıramıyorum; belki nefs-i emmaresini terk eden evliyalarda dahi bulunan, bir nevi muvakkat enaniyet telâkki ediyorum. Siz benim bu hüsnü zannımı inat ile kırmayınız, barışınız.” denilmektedir. Burada dikkat edileceği gibi talebelerinde olması ve olmaması gereken bazı özellikler sayılmış. Meselâ; her nasılsa görülen ihtilâf ve enaniyetli davranmanın nesebi kardeşten daha yakın olan hizmet kardeşliğinde olmaması. Bunu bile muvakkat enaniyete bağlıyor. İkinci olarak da inat konusunu söylüyor.

Olumlu olarak ise, Risale-i Nur Talebelerinin birbirlerine nesebi-akrabalık bağlılığından daha önemli bir kardeş bağı ile bağlı olmalarının gerekliliğini söylüyor ve bunun gereği olarak kardeşinin kusurunu örtmesi, unutması ve affetmesi gerektiğini belirtiyor.

Risale-i Nur Talebelerinin başka önemli özelliklerini belirtirsek; aynen Üstad’ları Said Nursî gibi, “Bütün bildikleri ulum-i mütenevviayı (tahsil ettikleri çeşitli ilimleri), Kur’ân’ın fehmine ve hakikatlerinin ispatına basamaklar yaparak hedeflerini ve gaye-i ilmiyelerini ve netice-i hayatlarını yalnız Kur’ân bilirler ve Kur’ân’ın i’caz-ı maneviyesi onlara rehber ve mürşit ve üstad olur.”1

Yine “Risale-i Nur Şakirtleri, Risale-i Nur’u değil dünya cereyanlarına, belki kâinata da alet etmezler.” diyerek sebebini de şu şekilde açıklarlar; “Kur’ân bizi siyasetten şiddetle menetmiş. Evet, Risale-i Nur’un vazifesi ise, hayat-ı ebediyeyi mahveden ve hayat-ı dünyeviyeyi de dehşetli bir zehre çeviren küfr-i mutlaka karşı imanî olan hakikatlerle gayet kat’î ve en mütemerrid zındık feylesofları dahi imana getiren kuvvetli bürhanlarla Kur’ân’a hizmet etmektir. Onun için Risale-i Nur’u hiçbir şeye alet edemeyiz.”2

Daha sonra aynı mektubun devamında siyasetten kaçınma sebebini ikinci olarak şu şekilde açıklar; “Saniyen, Risale-i Nur’un esas mesleği olan şefkat, hak ve hakikat ve vicdan, bizleri şiddetle siyasetten ve idareye ilişmekten menetmiş. Çünkü tokada ve belâya müstahak ve küfr-i mutlaka düşmüş bir iki dinsize müteallik, yedi sekiz çoluk, çocuk, hasta, ihtiyar, masumlar bulunur. Musîbet ve belâ gelse, o bîçareler dahi yanarlar. Bunun için, neticenin de husûlü meşkûk olduğu hâlde, siyaset yoluyla idare ve asayişin zararına hayat-ı içtimaiyeye karışmaktan şiddetle menedilmişiz.”3

Yine devamla, “Risale-i Nur Şakirtlerinin, mümkün olduğu kadar, siyasete ve idare işine ve hükûmetin icraatına karışmamak bir düstur-i esasîleridir. Çünkü halisâne hizmet-i Kur’âniye, onlara her şeye bedel, kâfi geliyor.”

Peki, niçin siyasete ve hükümetin icraatlarına karışmamalılar? Çünkü, “Şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklâliyetini ve ihlâsını muhafaza edemez. Her hâlde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına alet edecek, o hizmetin kudsiyetini bozacak…. Risale-i nur Şakirtleri, tam bîtarafâne kalmak için siyaseti ve maddî mübarezeyi tam bırakmak ve hiç karışmamak lâzım gelmiş.”4

Bunlardan ve diğer birçok yerde Üstad’ın hayatındaki uygulamalara baktığımızda, bu meseleyi şöyle anlamak gerekiyor; Risale-i Nur Talebeleri’nde, parti kurarak ülke yönetimine talip olmak yoktur. Siyasete bakış açıları; vatan, millet ve Kur’ân hesabına gerçek Demokrat görüşlü siyasetli cereyanlara destek olmaktır.

Yine cemiyetin sosyal hayatında ve siyasî olaylara bakışlarında en önemli prensiplerinden biri de; “Hakkın hatırı âlidir” prensibine göre her zaman hakkı söylemektir.

Bu arada şunu da belirtmeden yazıyı bitirmek istemiyorum:

Risale-i Nur Talebeleri içtimaî hayat ile ilgili konulara baktıklarında bilirler ki; “Bu vatanın ve bu milletin hayat-ı içtimaiyesi bu acip zamanda anarşilikten kurtulmak için beş esas lâzım ve zarurîdir: 1) Hürmet, 2) Merhamet, 3) Haramdan çekinmek, 4) Emniyet ve 5) Serseriliği bırakıp itaat etmektir.” İşte, Risale-i Nur Talebeleri, hayat-ı içtimaiyeye baktığı zaman, bu beş esası kuvvetli ve kudsî bir surette tesbit ve tahkim ederek, asayişin temel taşını muhafaza etmeğe…”5 çalışırlar.

M.Fahri Utkan

Dipnotlar:
1- Şuâ’lar. 1. Şuâ. 20. Âyet açıklamasından.
2- Şuâ’lar. 579.
3- age.
4- age.
5- age.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*