“Risale-i Nur ümmetin malı”

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, geçen 9 Mayıs’ta manşetten sorduğumuz “Diyanet de mi bandrol alamıyor?” sualimizi cevaplamak için aradığında, “Bizim bandrol problemimiz yok, yakında İşaratü’l-İ’caz’ı 30 bin adet basıyoruz” dedikten sonra diğer eserleri de basacaklarını söylemiş ve “Bunu Üstad ‘Risaleler Diyanet’in malıdır’ dediği için yapacağız, ama tekelimize almadan; çünkü Risale-i Nur ümmetin malıdır” diye eklemişti (Yeni Asya, 10.5.14).

O telefon görüşmemizde muhterem Başkana “Bizim bandrol sorunumuz yok” sözünün ne anlama geldiğini sorma fırsatı bulamamıştık.

Acaba Diyanet, Kültür Bakanlığı’nın basılı eserler için uyguladığı bandrol zorunluluğundan bir şekilde muaf  tutulduğu için mi böyleydi; yoksa İşaratü’l-İ’caz’a gerekli bandroller önceden temin edilip hazır tutulduğu için mi?

Konunun uzmanı, yazarımız Prof. Dr. Ahmet Battal’ın daha evvelden dile getirdiği görüşe göre, ilk ihtimal mümkün değil. Zira bandrol zorunluluğu Diyanet yayınları için de geçerli.

O zaman ikinci şık öne çıkıyor.

Acaba işin bu cihetini de netleştirmek için Başkan Görmez bir açıklama daha yapar mı?

Bu arada 30 bin adet İşaratü’l-İ’caz’ın tam olarak ne zaman çıkacağını da merak ediyoruz.

Öte yandan, Başkanın Risale-i Nur için “ümmetin malı” beyanı son derece önemli. Bilhassa eserlerin basım ve neşri konusunda hak sahipliğinin belirlenmesi için yine mahkemeye başvurulduğunun ifade edildiği bir süreçte…

Bu konuda evvelce açılan dâvâların sonuçsuz kaldığı biliniyorken, bir kez daha aynı yola müracaat edilmesine bir anlam verilemiyor.

Risale-i Nur’un 1956’da başlayıp Üstad hayatta iken tamamlanan “matbaalarda basım ve neşir” hizmeti, o günden bugüne fıtrî bir süreçte, bu vazifeye talip olan Nur Talebelerince sahiplenilerek bugünlere kadar ulaştırılmış.

Şartlar gereği senelerce “Sinan Matbaası-1958” notuyla basılan risaleleri ilk kez 1975’te kendi amblemi ile basan Yeni Asya da bu süreçte son derece önemli bir misyon üstlenmiş.

Birkaç risale Yeni Asya amblemi ile çıktıktan sonra yapılan istişareler neticesi, risale neşriyatının Sözler Yayınevi adı altında devam ettirilmesi kararlaştırılmış ve zaman içinde başka yayınevleri de risaleleri neşretmeye başlamış.

Gelinen noktada, risale basımlarının gerek muhteva, gerek düzenleme açısından ortak ölçü ve kriterlere bağlanması, bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmış. Bünye içindeki ihtilâfların doğurduğu farklı yayınevleri, şu anda böyle önemli bir görev ve sorumlulukla karşı karşıya.

Bu vazife, ancak istişarelerle ifa edilebilir.

Münferit ve tekelci yaklaşımlarla değil…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*