
Bu zaman, ehl-i hakikat için, şahsiyet ve enaniyet zamanı değil. Zaman, cemaat zamanıdır. Cemaatten çıkan bir şahs-ı manevi hükmeder ve dayanabilir. Büyük bir havuza sahip olmak için, bir buz parçası hükmündeki enaniyet ve şahsiyetini o havuza atmaktır ve eritmek gerektir. Yoksa, o buz parçası erir, zayi olur; o havuzdan da istifade edilmez.
Hem mûcib-i taaccüp, hem medâr-ı teessüftür ki, ehl-i hak ve hakikat ittifaktaki fevkalâde kuvveti ihtilâfla zayi ettikleri halde, ehl-i nifak ve ehl-i dalâlet, meşreplerine zıt olduğu halde ittifaktaki ehemmiyetli kuvveti elde etmek için ittifak ediyorlar. Yüzde on iken, doksan ehl-i hakikatı mağlûp ediyorlar.
Kastamonu Lâhikası, s. 197
***
Şu zaman cemaat zamanıdır, şahıs zamanı değil. Şahıs ne kadar dâhi ve hattâ yüz dahi derecesinde olsa, bir cemaatin mümessili olmazsa, bir cemaatin şahs-ı mânevîsini temsil etmezse, muhâlif bir cemaatin şahs-ı mânevîsine karşı mağlûptur.
Mektubat, s. 744
***
Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatın ruhu olan şahs-ı mânevî daha metindir. Ve, tenfiz-i ahkâm-ı şer’iyeye daha ziyade muktedirdir.
Mesnevî-i Nuriye, s. 87
***
Aziz, sıddık kardeşlerim ve hizmet-i Kur’âniyede kuvvetli, dirayetli arkadaşlarım,
Bu zaman cemaat zamanıdır. Ehemmiyet ve kıymet, şahs-ı maneviye göre olur. Maddî ve ferdi ve fâni şahsın mahiyeti nazara alınmamalı.
Kastamonu Lâhikası, s. 19
***
Bu zaman, cemaat zamanıdır. Ferdi şahısların dehası, ne kadar harika da olsalar, cemaatın şahs-ı manevisinden gelen dehasına karşı mağlûp düşebilir.
Emirdağ Lâhikası, s. 136
***
Ehl-i imana hücum eden ehl-i dalâlet, bu asır cemaat zamanı olduğu cihetle, cemiyet ve komitecilik mayesiyle bir şahs-ı manevî ve bir ruh-u habis olmuş; Müslüman âlemindeki vicdan-ı umumî ve kalb-i külliyi bozuyor ve avamın taklidi olan itikadlarını himaye eden İslâmî perde-i ulviyeyi yırtıyor ve hayat-ı imaniyeyi yaşatan an’ane ile gelen hissiyat-ı mütevariseyi yandırıyor. Herbir Müslüman tek başıyla bu dehşetli yangından kurtulmaya meyusane çabalarken, Risâlei’n-Nur (Risâletü’n-Nur) Hızır gibi imdada yetişti.
Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 61
***
Eski zamanda değiliz. Eskiden hâkim bir şahs-ı vâhid idi. O hâkimin müftüsü de, onun gibi münferit bir şahıs olabilirdi, onun fikrini tashih ve tâdil ederdi. Şimdi ise, zaman cemaat zamanıdır. Hâkim, ruh-u cemaatten çıkmış, az mütehassis, sağırca, metin bir şahs-ı mânevîdir ki, şûrâlar o ruhu temsil eder.
Sünûhat, s. 49-51, s. 124
LÛGATÇE:
enaniyet: Benlik, gurur.
şahs-ı manevî: Bir şahıs olmayıp kendisine bir şahıs gibi muamele yapılan şirket, cemaat, cemiyet gibi ortaklıklar. Belli bir kişi olmayıp bir cemaatten meydana gelen manevî şahıs.
mûcib-i taaccüp: Şaşırmaya sebebiyet veren.
medâr-ı teessüf: Teessüf, üzüntü sebebi.
ehl-i nifak: Münafıklar, iki yüzlülük yapanlar.
ehl-i dalâlet: Dalâlette olanlar, hak yoldan sapanlar.
meşrep: Huy, mizaç, tabiat, tarz.
şahs-ı vâhid: Tek bir şahıs.
ruh-u cemaat: Cemaat ruhu.
mütehassis: İnsan sözüne kulak verip dinleyen. Çok duygulu, duygulanmış, hisli.
Benzer konuda makaleler:
- Şahs-ı mânevî daha metindir
- Sarsılmaz ve susmaz bir şahs-ı mânevî
- Nur cemaatinin ehemmiyeti
- Şahs-ı manevî
- Zaman, din ve cemaat zamanı
- Cemaat hakikati
- Üstad müceddidliği şahs-ı manevîye verdi, vekilliği niye şahsa versin!
- Risâle-i Nur’un şahs-ı mânevîsi
- Bediüzzaman müceddidliği Risale-i Nur’a verdi
- Şahısları parlatan sönükler

1963 Mersin Gülnar doğumlu olan Süleyman Kösmene, ilköğrenimini doğduğu köy olan Yarmasu köyünde yaptı. 1981 Mersin İmam-Hatip Lisesi; 1986 Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. Milli Eğitimin çeşitli kademelerinde öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Yeni Asya Gazetesi Fıkıh Günlüğü köşesinde günlük yazılar yazmakta olan yazarımız, İstanbul’da yayın yapan Bizim Radyo’da ve EuroNur.tv’de programlar yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.
İlk yorum yapan olun