Şefkat penceresi

Anlaşmazlıkların temelinde sağlıklı iletişim kuramamak vardır. İnsan fıtratı ve değerlerini hesaba katmadan atılan adımların büyük problemlere sebep olduğu bilinir.

Günümüzde çokça yaşanan kadın-erkek tartışmalarında da aynı durum geçerlidir.

“Kadınların da en esaslı hassaları ve fıtrî vazifelerinin mayası, şefkattir.”1 ifadesinde görüldüğü üzere kadınların olmazsa olmazları şefkatleridir. Bu hakikat çoğu erkek tarafından yanlış anlaşılmakta ve “fazla duygusal” olarak değerlendirilir. Oysa, bu hissiyatın en temel özellik ve fıtrî bir vazifelerinin mayası olarak anlaşıldığında mesele çözüme kavuşabilecektir.

Şefkatin, kadın fıtratına atıf yapan Risale-i Nur tanımları nazarımızı değiştirebilecek hasiyete sahiptir. Bu ifadelere aşina olmak doğru bildiğimiz yanlışların düzelmesine vesile olacaktır. Bilhassa medya ve gelenekler tarafından sürekli sureti esas alan değerlendirmeler toplumu yanlış yönlendirir. Bu konudaki tahşidatın fazla olması toplum üzerindeki menfi tesiri artırmakta ve giderek büyüyen bir sorun olarak çözülmeyi bekliyor.

Toplum, medya, reklam, aile, arkadaş gibi çevrelerden hayatı boyunca mahalle baskısına maruz kalan kadın yalnızlaşmakta, şefkat hissini yaşamaktan korkmakta, maddi değerlere daha fazla yönelir.

Kadın kimliğindeki bu değişimi, “Sosyolojik ve pedagojik olarak çocuğun eğitimi ve ekonomik olarak ev hanımı rolleri yerine, çalışan ve tüketen kadın imajı yerleşmeye başladı. Bu süreçte yaşanan toplumsal problemlerin en çok etkilediği kurumlardan birisi de aile oldu. Cinsel devrim ve feminizm akımları, tüm dünyada doğrudan aileyi etkiledi.”2 şeklinde ifade edenler vardır.

Son yıllarda artan boşanma oranları ve çocuk sahibi olmaktan kaçınılması hep bu yanlış yönlendirmelerin neticeleridir. Mutluluğu, huzuru kariyerde ve maddi birikimde arayan kadının depresyon halleri sinema, dizi, romanlara konu olmaktadır.

Üstad’ın, “Mim’siz medeniyet, taife-i nisâyı yuvarlardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metaı yapmış. Şer’i İslam onları Rahmeten davet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada; rahatları evlerde, hayat-ı ailede.”3 ifadeleri nisâ taifesinin karşı karşıya olduğu baskıyı özetler.

Diğer yandan Üstad’ın, “Nev-i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zemberek ve dünyevî saadet için bir cennet, bir melce, bir tahassungâh ise, aile hayatıdır. Ve herkesin hanesi, küçük bir dünyasıdır. Ve o hane ve aile hayatının hayatı ve saadeti ise, samimî ve ciddî ve vefadarâne hürmet ve hakikî ve şefkatli ve fedakârâne merhamet ile olabilir.”4 konunun çözümünü ifade eder.

Sefih medeniyetin aldatıcı ve yıkıcı eğlence araçları yerine şefkat, merhamet ve fedakârlık temelli aile hayatının vereceği zevkin mukayesesi bile abestir vesselam…

Dipnotlar:

1. Emirdağ Lâhikası, s.35.

2.Özkul, Osman,(2011).”20. Yüzyıl’dan 21. Yüzyıl’a Geçişte Kadın Rolündeki Değişmeler”, Köprü Dergisi; Kadın –İnsanın Lâtif Cinsi- (113).

3. Sözler, s.684

4. Sözler, s.91

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*