Tesettür hür olmaktır

Tesettür; örtünmek, gizlemek, korunmak mânâlarına gelmektedir. Arapça “setr” kökünden gelmektedir. Tesettür, Cenab-ı Hakk’ın Settar isminin de bir cilvesidir. Kâinatta zerrelerden güneşlere, bitkilerden hayvanlara ve insanlara kadar her şey bu tesettür emrini yansıtırlar. Dünyayı saran esir maddesinden, meyveleri koruyan kabuklardan, insanların kadın ve erkek giyim kuşamlarına kadar tesettür emri hükmetmektedir.

Tesettürle ilgili olarak, Kur’ân-ı Kerim’de “Ey âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek bir örtü ve süs olarak giyinip kuşanacağınız elbise verdik. Takva elbisesi ise en hayırlısıdır. Size böyle maddî ve manevî elbiselerin nasib edilmesi de Allah’ın âyetlerindendir, umulur ki düşünüp öğüt alırlar.” (A’raf Sûresi 26) buyrulmaktadır. Cenab-ı Hak kadın ve erkek ayrımı yapmaksızın tesettürü farz kılmıştır. Kur’ân-ı Kerim’de başka bir âyet-i kerimede “Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle, evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar. Bu onların hür ve iffetli hanımlar olarak tanınmaları ve eziyete uğramamaları için daha uygundur. Allah ise çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.” (Ahzab Suresi 59) buyrulmaktadır. Rabbimizin bu emirleri kıyamete kadar geçerlidir.

Zamanımızda tesettürün büyük ölçüde kalkmasıyla kadınlar gerçek değerini kaybedip ayaklar altında ticarî bir meta olmuştur. Sakız reklamlarından tutun da araba reklamlarına kadar vücudunu ön plana çıkararak sergilemektedir kadın. Cömertlik adı altında merhametsizce kullanılmaktadır. Sefih medeniyet, kadınları aslî gayelerinden uzaklaştırıp nefislerinin oyuncağı yapmıştır. Gençlik ve güzellik zamanında haram eğlencelere daldırarak, başkalarının da günaha girmesine sebebiyet vermişlerdir. İslâmiyet ve insaniyet düşmanlarının çirkin oyunlarının âleti olmuşlardır. Annelik gibi ulvî bir şefkat kahramanıyken kendi evlâdının dünya ve ahiret saadetinin mahvına da sebeb olmaktadırlar. Kadınlar için “Bu mübarekleri ifsad eden komiteler kahrolsunlar!” diyen Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, kadınları yuvalarına davet edip diyor ki: “Kur’ân merhameten, kadınların hürmetini muhafaza için hayâ perdesini takmasını emreder. Tâ hevesat-ı rezilenin ayağı altında o şefkat madenleri zillet çekmesinler. Âlet-i hevesât, ehemmiyetsiz bir meta’ hükmüne geçmesinler. Medeniyet ise, kadınları yuvalarından çıkarıp, perdelerini yırtıp, beşeri de baştan çıkarmıştır.“ (Sözler, s. 410)

“Hem, mimsiz medeniyet, taife-i nisayı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metaı yapmış. Şer’-i İslâm onları rahmeten davet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada, rahatları evlerde, hayat-ı ailede. Temizlik ziynetleri. Haşmetleri, hüsn-ü hulk; lütf-u cemali, ismet; hüsn-ü kemali, şefkat; eğlencesi, evlâdı.” (Sözler, s. 727)

Bediüzzaman Hazretleri, mimsiz medeniyet demekle müsbet olmayan beşeri baştan çıkaran sefih kısmına itiraz etmiştir. Medeniyetin müsbet manadaki kısmını kastetmemiştir. Tesettür gerçek mânâda hayatımıza yansıtıldığında kadınlığımızın, aile hayatımızın ve çocuklarımızın kurtuluşu mümkün olmaktadır. Yoksa çaresizlik, yalnızlık ve sefalet içerisinde dünya hayatı gibi ahiret hayatının da kaybedileceğinin altı çizilmektedir. Öyleyse bu ifadeler hayat ölçümüz olmalıdır: “Hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve feraizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*