
Musîbet zamanları gerçekten insanların kalitesini anlamak için önemli imtihan zamanları. Nasıl tepki veriyoruz? Neler konuşuyoruz? İsyan mı ediyoruz? Sabır ve tevekkülle sessizce ağlıyor muyuz? “Hatamız nerede?” deyip kendimizi kontrol mü ediyoruz?…
Soma hadisesi bunları bir kez daha tefekkür etmemize sebep oldu. 301 ölü, 70 milyon yaralı sözü ne kadar da doğruydu!
“Umumî musîbetler umumun hatasından meydana gelir” düstur-u İlâhisini düşünme zamanı şimdi.ÜÇ AYLARDA ÖLMEK
Sene içinde mukaddes zaman dilimleri olan üç aylar içinde bu felâketin gerçekleşmesi bütün eğlencelerin aniden iptaline sebep oldu. Uluslar arası pop gruplarının konserleri, gerçekleştirilecek güzellik yarışması, ünlülerin sahne konserleri, televizyondaki eğlence programları hepsi iptal edildi. Ölüm hakikatinin verdiği dersi hepimiz susup boyun eğerek dinledik…
AHİRET VE KADERE İMAN
Televizyon ana haber bültenlerinde kar yağdığında “beyaz felâket” diyen sunucular maden kazası için de “Cehennem çukuru” demekte bir beis görmedi.
Oysa ki iman dersini alan her bir mü’min için ölüm baki bir âleme geçmek için terhis tezkeresiydi. Cehennem çukuru gibi görünen maden tünellerinin Cennet bahçelerine açılan kapılar olduğuna gönülden inanıyoruz. Hele de mübarek üç aylar içinde vefat edip, Peygamberimizin (asm) “Göçük altında kalan, boğularak, yanarak ölen şehittir” müjdesi varken!
Babasını Cennete uğurladığını söyleyen minik kız çocuğu “Biz seni ancak fotoğraflardan görebiliyoruz, ama sen bizi görüyorsun. Şimdi Cennetten bizi seyrediyorsun” derken huzurla acısını yaşıyordu.
Ahiret inancının şahsî ve toplumsal hayat için ne kadar önemli olduğu dersini Soma hadisesinde bir kez daha tasdik etmedik mi?
Kadere imandan ne anladığımızın da sınavıydı bu musîbet. İnsan yapacağı işte elinden gelen bütün gayreti göstermeli, alınması gereken tedbirleri almakla vazifeliydi. İşçi ve işveren olarak herkesin sorumlulukları vardı. Kanun yapıcıların da…
Bütün tedbirler alındıktan sonra ortaya çıkan neticeye rıza göstermek durumundaydık. Çünkü “Elimden gelen her şeyi yaptım!” diyebilecek bir iç huzuru vardı. Bu sırdandı ki “Kadere iman eden kederden emin olur”du.
Görülen o ki gereken tedbirlerin çoğu alınmadı. O halde kaderi suçlamak niye?
BANKALAR VE BORÇLAR
Soma’dan yapılan yayınlarda çoğu işçi ve yakınlarının dilinden düşmeyen bir gerçek vardı: Bankalara ödenmesi gereken borçlar. Maden bugün açılsa yine aynı şartlarda çalışmaya hazırlardı. “Bankalar affetmezdi!”
Soma musîbeti dersi “Sen çalış ben yiyeyim!” zihniyetinin ortaya çıkardığı bir nev’î gönüllü kölelik sistemini de gözler önüne serdi. Ancak ailesini geçindirebilecek kadar bir parayı işçisinin eline vererek onu yerin yüzlerce metre dibine emniyetsiz şekilde göndermek ve bankalara mahkûm hale getirmek iktisada riayet etmek ve faizden titizlikle kaçınmak gerçeğini bir kez daha bizlere hatırlattı.
Sadece ülkemizde değil, bütün dünyada faiz esasıyla çalışan bankalar şahsî ve toplumsal hayatı içten çökerten bir sistemi idame ettiriyorlar ne yazık ki!
HÜLÂSA
Musîbet zamanları bolca okunması gereken sayısız ibret levhalarıyla dolu şüphesiz. Yukarda saydıklarımız ancak bunlardan fark edebildiğimiz bir kaçı…
Ahiret âlemlerine uğurladığımız Somalı kardeşlerimize Rabbimizden rahmet, geride kalanlarına ise sabr-ı cemil diliyoruz.
Benzer konuda makaleler:
- Dünyadan duâ yağdı
- Soma faciasının şifresi, dili, müsebbipleri
- Soma ateşi ve düşündürdüğü
- Kaza, kader ve sorumluluk ekseninde Soma faciası
- Kader, sorumluluğu ortadan kaldırmaz
- Karanlık Tünelden Cennet Bahçesine
- Soma’ya Taziye Risalesi
- “İbrahiiiim baban geldi”
- Kadere iman eden, gamlardan kurtulur
- Televizyonları kapatalım

İlk yorum yapan olun