Sosyal medya ve sosyal sorumluluk

İnsan, çok sayıda fonksiyona sahip bir varlıktır. Hisleriyle, duygularıyla, düşünceleriyle, adını bile bilmediğimiz birçok lâtifesiyle, uzuvlarıyla kompleks bir yapıya sahip olup, insan olma cihetiyle de bütün kâinatla alâkadardır.

İnsanoğlu bu alâkadarlığını, narsistik arzu çağı olan günümüzde, menfi yönde kullanmak konusunda bir hayli gayretli! Bir başka deyişle eşref-i mahlûkat sıfatını suistimal edip, bunu haz almak için kullanır. Lezzet değil haz almak için. Çünkü haz ve lezzet kelimelerinin farklı manaları kapsar. Haz nefsi tatminler için kullanılan bir terimken, lezzet ruhî ve kalbî tatminler için kullanılır.

Daha iyi bir hayat, son model telefonlar ve arabalar, son moda kıyafetler, daha çok haz alacağımız yiyecekler. Ve hep daha iyisine, herkesten iyisine ulaşma arzusu…

Artık bencil karakterli insanların (iradesini nefsine teslim etmiş insanların) hüküm sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz. Bir de bunlar yapılırken, bütün dünyaya sergilenerek yapılıyor.

Nasıl mı? Bir insan pazarı haline gelmiş, sosyal medya dediğimiz mecrayla!

Mahremiyetin kalmadığı şahsî, sosyal ve aile hayatları, bu yüzden biten evlilikler, arkadaşlıklar, dostluklar. “En iyisi bende “ yarışları. Ve daha sayamayacağımız birçok şey…

Bunların hepsi amacı dışında kullanılan sosyal medyanın ürünüdür. Aslında birçok faydası olan; istediğimiz her bilgiye her an ulaşabilmemizi sağlayan, fikirlerin rahatlıkla beyan edildiği, yeni yerler görüp tefekkür etmemize vesile olan sosyal medya, amacı dışında kullanıldığında, bütün hayatımızı yönlendiren bir canavara dönüşür.

Artık gezdiğimiz yerlerin o anda tadını çıkarıp tefekkür etmeden önce fotoğrafını çekip sosyal medya ağlarında paylaşıyoruz. Bir yemek yiyeceğimiz zaman, biz yemeden önce bütün takipçilerimizin nefsini terbiye ediyoruz! Bize alınan özel (!) bir hediyeyi özel olmaktan çıkarıp umumun beğenisine sunuyoruz. Aslında mükemmel bir şey olan paylaşmak fiilini amacından saptırıp yerle bir ediyoruz.

Bu noktada şu soru akıllara geliyor: “Bizler bu paylaşımları yaparken, asıl güzellik sahibi Zat’ın namına mı, yoksa egolarımızı tatmin namına mı yapıyoruz?”

Narsistik arzu çağı dediğimiz günümüzde sergilenen ego savaşları, bu yapılanların nefsi tatmin adına yapıldığını âşikar bir şekilde gösteriyor. Üstad Bediüzzaman Hazretleri 30. Söz’de “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik. Hepsi de onu yüklenmekten kaçındı ve ondan korktu. İnsan ise onu yüklendi. Gerçekten insan çok zalim, çok cahildir.” (Ahzab-33:72) âyetini tefsir ederken, âyette kastedilen emanetlerden birinin ene olduğunu söyler. Kâinatta, insan aklının alabileceği en muazzam şeyler olan gök, yer ve dağların yüklenmekten kaçtığı emanet olan enenin hem tuba ağacının çekirdeği, hem zakkum ağacının çekirdeği olabileceğini ifade eder.

Ne yazık ki insanlığın büyük çoğunluğu kendi iradesine bırakılan bu seçimi zakkum ağacından yana kullanmıştır. Etrafımız, her yere kök salmış zakkum ağaçlarının kökleriyle kuşatılmış ve sosyal medya dediğimiz mecrada sergiye çıkarılmıştır. Günahlar artık gizli tutulmayarak, adeta bütün insanlığın şahitliğinde yapılmaktadır. Dünyanın her yerinde masum insanlar öldürülürken, sadece vicdan rahatlatmak için sosyal medya üzerinden insanın duygularını tahrip eden paylaşımlar yaparak, devamında hayatımıza hiçbir şey yokmuş gibi devam eder hale gelmişiz. Onlar için duâ etmekten bile âciz duruma gelmişiz. İşte bu yüzden insan çok zalim, çok cahildir.

İfsat komiteleri tarafından mahremiyet kavramının mânâsı unutturulmuştur. Hayatının her anını takipçileriyle paylaşan insanlar oluvermişiz farkında olmadan. Oysa mahrem olan şeyler hiç tanımadığımız insanlarla paylaşılır mı?

Peki tamamen görsel anlamda tatmin olmak için yapılan paylaşımlar? Yanlış anlaşılmasın, günde elli defa çekilip paylaşılan öz çekimlerden (selfie) bahsediyorum. Yoksa tabiî ki kâinatın güzelliklerini paylaşalım, birbirimizin tefekkürüne vesile olalım. Ama arkadaşım bana ne senin günde elli defa çektiğin selfieden!

Sosyal medya üzerinden fikirleri çarpıştırmak varken, sun’î güzellikler yarıştırılıyor ve aile hayatını yerle bir eden güvensizlik meydana geliyor. Kadın- erkek demeden başkalarının beğenisine sunuluyor bedenler…

Bu kadar büyük bir nimetin, bu kadar suistimal edilmesi üzüyor insanı.

Oysa, sosyal medya, iman- Kur’ân hizmetine alet edilse, İslâmiyet tebliğ edilse, fikirler paylaşılsa, sosyal sorumluluğu uyandırmak için kullanılsa ne güzel olurdu değil mi? Bu amaçla kullananların sayısı ne kadar az olsa da var elhamdülillah.

Rabbim onlardan razı olsun ve sayılarını arttırsın. Bizlere verilen nimetleri amacına uygun kullanmayı nasip etsin. (Amin)

Fethiye Songül Akay

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*