Vatan sathını mektep yapmaya çalışanlar

“Vatan sathını bir mekteb yapma ideâline katkıda bulunan kalemler” listesini okuyunca, gayr-ı ihtiyârî hayalim beni Yeni Asya ile tanıştığım gençlik yıllarıma götürdü. Elimde olmadan, iç dünyamda hasretle beraber bir burukluğun, bir hüznün feverân ettiğini hissettim. Tam da sebebini bulamadığım böyle bir hâlet-i ruhiye içinde, gazetemizin o ilk günlerindeki dik duruşunu, tavizsiz ve istikametli neşriyâtını hatırlamaya çalıştım.

Ve vatan sathını bir mekteb yapmak gayesiyle fedakârâne çırpınan kalem erbâbı yazar ve çizerlerimizi derhatır etmeye çalıştım.

Yetmiş altı kalem… Bunlara şimdilik dâhil edilmeyenler ve yazar-çizerlerin dışında olup da gazetenin başka çeşitli birimlerinde çalışan ismi zikredilmeyenlerle beraber hesap edilirse bu sayı rahatlıkla yüzü bulur tahmin ediyorum. Bunların hepsi de şu veya bu şekilde vatan sathını bir mektep yapmak için çalıştılar, çabaladılar, emek verdiler. Hepsinden Allah razı olsun. Bunların bir kısmı dâr-ı bekaya irtihâl ederek aramızdan ayrıldılar. Yüce Allah ganî ganî rahmet eylesin. Büyük bir kesimi de şu veya bu sebeple aramızda olmamakla beraber farklı ortamlarda, değişik zeminlerde hizmetlerine devam ediyorlar. Cenâb-ı Hak onları da kudsî dâvâlarında daim ve muvaffak eylesin.
Yeni Asya’nın saff-ı evvelleri de dâhil olmak üzere daha sonra bu gazetede kalemleriyle vatan sathını bir mektep yapma idealine katkıda bulunan bir çok yazar-çizeri ya bizzat tanıma fırsatını buldum veya gıyaben yazıları vesilesiyle tanıdım… Kimisinin hususî sohbetlerinden, kimisinin panel veya konferanslarından, bazılarının da Yeni Asya’daki yazılarından veya yazdıkları kitaplarından şahsen istifade ettim, faydalandım.
Hemen hepsi de çeşitli çevrelerde, inandıkları ve tercih ettikleri tarzlarda hizmetlerine devam etseler de, içimdeki gizli bir ses “Keşke bir arada olsaydık” diyor. “Keşke bu ihtilâflar, bu ayrılıklar, gayrılıklar olmasaydı” diyor. Çünkü sesimiz daha gür çıkardı… Daha geniş çevrelere, daha kolay sesimizi duyururduk… Hizmetlerimiz daha kalıcı, daha etkili olurdu. Yaşamakta olduğumuz sıkıntı ve problemler böyle devam edip gitmezdi. Güç odaklarının, ifsat komitelerinin sesleri bu kadar çok çıkmazdı. Siyaset arenası bu kadar karmaşık, bu derece toz duman olmazdı… Bazıları siyaseti dinsizliğe; kimileri de dini siyasetlerine âlet ederek milleti aldatma imkânını bulamazlardı… Ve belki Türkiye’nin çehresi değişirdi diye tahmin ediyorum.
Beraber olmanın, birlik beraberlik içinde aynı dâvâ içinde kenetlenerek, aynı gaye ile, aynı hedefe doğru yol almanın tesir ve lezzetini tarif etmeye gerek var mı bilemiyorum. Ayrılıkların, gayrılıkların, ihtilâfların kudsî bir dâvâya baş koyanlar açısından, ulvî bir dâvâyı üstlenenler açısından ne derece zararlı, ne derece sakıncalı ve ne ölçüde ıztırap verici olduğunu söylemeye gerek var mı bilemiyorum. Her ne ise… Tahminlerimiz, beklentilerimiz, temennîlerimiz böyle olsa da, asıl olan bu işin kader boyutudur. “Kader konuşursa, cüz-i ihtiyârî susar” gerçeğini esas alıp, olup bitenlerden dersler çıkararak yolumuza devam etmekten başka yapılacak bir şeyin olmadığına inanıyoruz. Ayrıca bazen de bize hoş gelmeyen, zâhiren çirkin gibi görünen hâdiselerin arkasında çok güzel, çok hayırlı neticelerin saklı olduğu gerçeğini düşünüp, hizmetlerimize ara vermeden devam etmekten başka çaremizin olmadığını bilmekte fayda var.
Başından beri yaşanan bu sıkıntılara, bunca bâdirelere rağmen, Yeni Asya’nın havlu atmadan, ayakta kalarak, dâvâsından taviz vermeden yoluna devam ediyor olması da üstlendiği kudsî dâvânın bir kerâmeti, bir ikrâmı olmasının yanında takdire değer bir başarı olsa gerek. Kökleri çok derinlerde, dayandığı temeller çok sağlam olmalı ki, bunca hâricî ve dâhilî dağdağalara, çalkantılara, manilere rağmen Yeni Asya, taşıdığı hizmet bayrağını yere indirmedi ve teslim olmadı. Bu, her türlü takdirin fevkinde bir başarı destanıdır.
Bir büyük dâvâyı üstlenen insanlar için sıkıntılar, maniler bitmez… Her hâlükârda geri adım atmadan, taviz vermeden hedeflerine koşan cemaatler için problemlerin, engellerin sonu gelmez… Bediüzzaman’ın dâvâsını dâvâ edinen, onun fikirlerinin nâşiri olan Yeni Asya için sıkıntılar, zorluklar, meşakkatler bitmez. Hâdimlerin bu gibi sıkıntılara hazırlıklı olmaktan başka çareleri yok…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*