Yeni Asya ile hesabını kesemeyenler

alt

Doğu toplumlarının bedeviyetten kalma alışkanlıkları en çok demokratik kültürümüzün sınandığı dönemlerde ortaya çıkıyor ne yazık ki. Bilhassa seçim dönemleri tarafgirliğin, inatçılığın, bağnazlığın iyi ve güzele ait olanları linç ettiği zamanlar olarak karşımıza çıkıveriyor.

Birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının ayaklar altına alındığı bedevilik hallerine dönüveriyoruz.  

Yine böyle bir zamandayız. Sokak kavgalarındaki gibi, haksız olanın sesini çingenece yükselttiği, çirkefliğin para ettiği, hak namına haksızlığın yüceltildiği yeni bir seçim dönemindeyiz. Garip bir şekilde bu dönemler iç dünyamızın açığa vurulmasına, içlerin dışa çevrilmesine, ruhî ve kalbî hastalıklarımızın görünür olmasına da öncülük ediyor. Ayrıca bu dönemler sonuçları itibariyle, İslâm ahlâk ve akaidini hayata aktarmakta zorlanan İslâmî kesimlerin insanlığa örnek olabilecek bir mümin tipini nasıl ortaya çıkaracağına dair soruları ve kuşkuları da artırıyor.

Gariptir; ahlâk, iz’an, insaf ve vicdan adına son derece şaşırtıcı, üzücü ve ürkütücüdür. Yine, yeni bir seçim arefesinde, son günlerde sosyal medyada, yazılı basında, televizyon ekranlarında Yeni Asya üzerinden yürütülen kara propagandalara, ahlâkî ölçülerle bağdaştıramayacağımız sataşmalara şahit oluyoruz. Yine gariptir ki, yüzde birlik denilerek küçümsenen, Nurcuları ve Nurculuğu temsil etmediği iddia edilen, bandrol meselesi gibi temel meselelerde yok sayılan, bunun gibi bir çok hususta görmezden gelinen Yeni Asya, siyasî tercihi hususunda hiçbir şahıs ve grupla polemiğe girişmediği halde, siyasî tercihinden dolayı bir linç kampanyasına maruz bırakılıyor. Bu linç hareketinin zındıka ehlinden gelmesini beklerdik; lâkin ‘uhuvvet’ prensibiyle yetiştiğine inandığımız, Risale-i Nur ahlâk ve terbiyesiyle bezendiğini düşündüğümüz, Yeni Asya’nın rahle-i tedrisinden geçmiş ‘kardeş’, ‘ağabey’ saydığımız kişilerce bu saldırıların yapılması, derin bir hayal kırıklığıyla birlikte manidar şüphe ve soruları beraberinde getiriyor.

Yeni Asya, tek adamlığın popülerleştiği, tek adamlar eliyle zulmün yaygınlaştırıldığı bir dünyada Asr-ı Saadetin hürriyet-i şeriye anlayışını aksettiren meşveretiyle Cumhurbaşkanlığı seçimindeki tavrını Ekmeleddin İhsanoğlu lehinde belirledi; tıpkı Yeni Asya dışındaki diğer Nur cemaatlerinin de “yetkili kurullarının kararı” olarak Erdoğan’a desteklerini açıkladıkları gibi. Bu farklılığın yalnızca seçim sandığındaki pusulanın renginden ibaret olması gerekirken derin bir kırılmaya sebep olması ve Risale-i Nur hizmetlerini sekteye uğratacak ve Nurculuk algısını sıfırlayacak bir tavra dönüştürülmesi yalnızca bir parti taraftarlığı ile açıklanabilir mi?

Siyasî tercihlerinden dolayı Yeni Asya’yı ulusalcı ilân etmek, Yeni Asya’nın darbecilerle, Kemalistlerle beraber hareket ettiğini iddia etmek, derin yapıların cemaate hâkim olduğu iftirasını atmak, dizginlerini enesine kaptırdığı belli olan halleriyle entelektüel havalarına bürünerek bir cemaatin hukukuna tecavüzde bulunmak, yamandığı iktidarın sunduğu imkânlarla karışmış kıt aklına bakmadan cemaat aklını küçümsemek; darbe dönemlerinin bitiremediği Yeni Asya’yı bitti ilân etmek… Risale-i Nur hakikatlerini bu topraklardan silmek isteyenlere belki yakışabilirdi; lâkin Nurcu kimliğini üzerinde taşıyanlara hiç yakışmadı. Bu, hesabı mahşerde görülecek bir çirkinliğe bulaşmaktan başka ne olabilir?         

Bilenler bilir. Fikre saygı, müsamaha, âdil yönetim, hürriyetçi yaklaşım, eşitlik prensibine riayetle birlikte pek çok mecliste rastlayamayacağımız nezaket, zarafet ve nezafetin hâkim olduğu bir meşveret-i meşrûaya sahiptir Yeni Asya. Tek adamlılığın, dayatmacılığın hâkim olduğu, çarşı pazarında yalanın satıldığı,  aldatmacılığın marifet sayıldığı bir âlemde ‘hak’kı merkez yapmanın vicdan borcu sayıldığı yerdir Yeni Asya.  Neyi nasıl yapacağına, nereye nereden gidileceğine, düz yokuşlardan nasıl inileceğine, sarp yamaçlara nasıl tırmanılacağına Kur’ânî bir prensip olan meşveretiyle karar veren bir meclistir Yeni Asya. Allah’ın verdiğiyle kanaat eden, hırsı kapısından kovan, üç günlük dünyanın üç kuruşuna tamah etmeyen, kemiyetin cazibesine aldanmayan, inandığı birlik ve dirliğini küçük menfaatlere değişmeyen, Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şûrâda bilen, hürriyetini ekmeğe değişmeyen, ‘ben’e ‘biz’i mahkûm etmeyen kudsî bir dâvânın temsilcisidir Yeni Asya.

Şimdi sen çıkmış, şurda burda, fitneyi çağıran ortamlarda, günahına ortaklar ararcasına, ya düştüğün çukurlarda vicdanını rahatlatmak ya da kursağına üç lokma koyan efendilerine şirin gözükmek için, daha önce ekmeğini yediğin yere gayretullaha dokunacak tarzda ilişiyorsun. Sıkılmadan, utanmadan vaktiyle ‘kardeşim, ağabeyim’ diyerek seni kucaklayanlara küfrediyorsun. Bari sen yapma! Bir türlü kesemediğin hesabını ahirete bırakma.   

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*