Akıl, ifrat ve tefrit

İslâm muhakkikleri “Bir farzı yapmak için iki haramdan kaçmak gerekir. O haramlar da ifrat ve tefrittir” demişlerdir. İfrat aşırılık, tefrit de ilgisizliktir. İkisi de haramdır. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ifrat ve tefrit konusunu en güzel şekilde izah eden ve “Sırat-ı Müstakim” olan istikamet yolunu gösteren büyük bir allamedir.

Şöyle ki: “İfrat veya tefrit, delillere karşı bir isyandır. Yani, sahife-i âlemde yaratılan delâil, uhûd-u İlâhiye hükmündedir. O delâile muhalefet eden, Cenâb-ı Hak’la fıtraten yapmış olduğu ahdini bozmuş olur. Ve keza ifrat ve tefrit, hayat-ı nefsiye ve ruhiyenin maraz ve hastalığını intaç eden esbabdandır. Ve keza, ifrat ve tefrit, hayat-ı içtimaiyeye karşı isyan ateşini yakan iki âmildir. Ve keza, dünya nizamının bozulmasını intaç edip fesat ve ihtilâle sebebiyet veren iki ihtilâlcidirler.” (İşaratu’l-İ’caz, s. 300)

– İfrat ve tefritten nasıl kurtuluruz?

– Aklın muhakemesine müracaat etmek, mantığın terazisi ile tartmak ve delillere müracaat etmek suretiyle kurtulabiliriz.

Zira Peygamberimiz (asm) “Kişinin dini aklına göredir. Aklı olmayanın dini yoktur” buyurmuşlardır. (Suyutî, Camiu’s-Sağir, 2:16)

Peygamberimiz (asm) ahirette kişinin Allah katında alacağı sevap ve Allah katındaki derecesinin de aklına göre olacağını haber vermiş ve “Halk hayırlı amellerde bulunur, lâkin Cenâb-ı Hak sevabı kullarının aklına göre verir” buyurdular. (Suyutî, Leâli’l-Masnûa, 1:126) Çünkü, nice aklını kullanmayan ahmaklar vardır ki ömür boyu yaptığı hayrını ve amelini bir akılsızlığından bir anda yok eder. Nitekim, ahmaklığından ömür boyu kazanılan serveti bir anda yok eden zenginler de vardır.

Hz. Aişe (ra) Peygamberimize (asm) sorar: Kişinin Allah katında derecesi neye göredir?

– Aklına göredir ya Âişe!

– Ameline göre değil midir ya Resulallah?

– Ya Aişe! Nice ahmaklar vardır ki ömür boyu ibadetini bir anda yok eder buyurdular.

Gerçekten insan çok samimî, çok ihlâslı ve çok sadâkatli olabilir; ancak nefis ve şeytan, kurnaz ehl-i dalâlet ve tuğyan insanı aldatır. Daha iyiyi yapacağım derken iyiden de olur. Nitekim yüce Allah “Şeytan sizi Allah ile aldatmasın!” (Fatır, 35:5-8.) buyurur.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri 5 Ocak 1960 tarihinde Ankara’da Nur Talebelerini toplar ve şöyle der: “Kardeşlerim! Benim sizin sadâkatinizden ve ihlâsınızdan zerre kadar şüphem yoktur; ancak ehl-i dalâlet sizleri aldatabilir. Aldanmamanız için bu dersi veriyorum!” der ve son dersini verir.

Evet, insan aldanır. İnsanı aldatan ifrat ve tefrittir. Bu da bilgisizlik yanında bilgiyi doğru şekilde kullanmamak ve yanılmaktan kaynaklanır.

Peygamberimiz (asm) “Beşikten mezara kadar ilim öğrenin” ferman eder.

– Neden?

– Çünkü Kur’ân ve Hadisi, temel bilgileri öğrenmek ve ezberlemek yeterli değildir. Önemli olan bu bilgiyi işleyerek faydalı sonuçlar elde etmek, hayatta başımıza gelen ve gelebilecek olan olayları ve hadiseleri, gelişmeleri ve teknik konuları doğru ve faydalı hale getirerek ondan maddî ve manevî istifade etmektir.

Yine bu sebeple Peygamberimiz (asm) “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya hırsla çalış; yarın ölmeyecekmişsin gibi de hayırlı amel işlemeye bak!” (İbn-i Ebi Usame, Müsnedü’l-Hâris, Medine-1413/1992, s. 2:983, H. No: 1093) ferman ederek devamlı çalışmayı ve maddî manevî, dinî ve fennî bilgilerini ve kazancını ahiret hesabına Allah korkusu ile yanlışa düşmemek için çalışmayı emreder.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*