Bugün her zamankinden farklı sanki bulutlar. Nedendir bilmem bu ağlayışın sebebi? Sanki bir bülbülün, güle kavuşamaması gibi. Yandım efendim. Sözlerine yandım. Seni anlatan dillere, seni gören gözlere yandım. Şimdi anladım, bulutların farklılığını… Hasretine, özlemine ağlayışını…
Efendim…
Geçenlerde geldi bahar, fakat seni bulamayışın feryadını hissediyorum bulutlarda. Seni anlayamayışın duygularını hissediyorum. Hasrete aldanmazdım da, bunu hasret kalınca anladım. Nasıl ki, çiçek olmasa arı bal yapamaz; aynen öyle de, sen olmasan bu gönül avunamaz. Bu yürek yaşayamaz. Her şey tamam da efendim, yeryüzü sana hasret. İnsanlık sana hasret. Olmuyor, seni dillerden dinlemek yetmiyor. Seni istiyor bu yürek, seni istiyor. Seninle olmak, seninle yaşamak istiyor. Bizim âb-ı hayatımız sensin efendim. Bizim yaşam kaynağımız sensin. Keşke insanlar anlayabilseydi seni… Tıpkı ağaçlar gibi. Tıpkı bulutlar gibi. Bak, henüz yeni açmış olan bahar çiçeği, sensiz koku vermiyor. Sensiz gülümsemiyor beşere.
Efendim…
Bülbüller dahi ne güzel öterdi kim bilir senin zamanında? Oysa şimdi; bülbüller mi sustu, yoksa beşer mi sağırlaştı? Keşke yeniden gelsen de görsen “Kardeşlerim” dediklerini. Ne bülbülde suç var şimdi, ne de bahar çiçeğinde… Suç bizde efendim, suç bizde… Gözlerimizi kapattık gerçeklere. Kulaklarımızı tıkadık duymamak için. Seni haykıran ezanları duymadık meselâ. Bülbülün sana olan hasretini duymadık. Yeryüzünün ibretlik sahnelerini görmedik. Kör ettik kendimizi bile bile…
Sultanım..
Şimdi Müslümanlar ne halde… Yıllardır zalimin zulmü altında, aynı feryat dolu türküyü seslendiriyor Filistin. Mahrumiyetin, mahkûmiyetin bir diğer örneğini gösteriyor kardeşimiz Libya. Hangi birini saysam sana efendim. Mısır’ı mı, Tunus’u mu, Irak’ı mı? Belki de en acısı, en çaresizi ve senin nuruna en muhtaç olanı; demokrasi, hürriyet ve medeniyet adı altında en büyük çilelere maruz kalan Türkiye. Yıllardır İslâm’ın sancaktarlığını yapmış olan bu millet, şimdi seni hakkıyla haykıramamakta. Seni yaşayıp, seni yaşatamamakta. Başörtüsünden dolayı binlerce üniversiteli, üniversite kapılarında zulme, hakarete uğramakta. Yetiş efendim, güneş guruba kaymakta…
Gel ey sultanım!
Yeniden gel ki, yeryüzünde zulüm kalksın. Yeniden gel ki, Müslümanlar felâha ulaşsın. Yeniden gel ki, yıllardır dillere dolanan feryat türkülerinin yerini mutluluk kasideleri ve naatlar alsın. Gel ey sultanım, gel ki âlem nura boyansın. Gel ki, hasretinle yanan gönüller, yürekler ferahlasın. Gel ki, insanlık ikinci baharını yaşasın…
Bu dileklerimle, tüm İslâm âleminin Kutlu Doğum haftasını tebrik eder ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini Cenâb-ı Allah’tan (cc) niyaz ederim.
Geçenlerde geldi bahar, fakat seni bulamayışın feryadını hissediyorum bulutlarda. Seni anlayamayışın duygularını hissediyorum. Hasrete aldanmazdım da, bunu hasret kalınca anladım. Nasıl ki, çiçek olmasa arı bal yapamaz; aynen öyle de, sen olmasan bu gönül avunamaz. Bu yürek yaşayamaz. Her şey tamam da efendim, yeryüzü sana hasret. İnsanlık sana hasret. Olmuyor, seni dillerden dinlemek yetmiyor. Seni istiyor bu yürek, seni istiyor. Seninle olmak, seninle yaşamak istiyor. Bizim âb-ı hayatımız sensin efendim. Bizim yaşam kaynağımız sensin. Keşke insanlar anlayabilseydi seni… Tıpkı ağaçlar gibi. Tıpkı bulutlar gibi. Bak, henüz yeni açmış olan bahar çiçeği, sensiz koku vermiyor. Sensiz gülümsemiyor beşere.
Efendim…
Bülbüller dahi ne güzel öterdi kim bilir senin zamanında? Oysa şimdi; bülbüller mi sustu, yoksa beşer mi sağırlaştı? Keşke yeniden gelsen de görsen “Kardeşlerim” dediklerini. Ne bülbülde suç var şimdi, ne de bahar çiçeğinde… Suç bizde efendim, suç bizde… Gözlerimizi kapattık gerçeklere. Kulaklarımızı tıkadık duymamak için. Seni haykıran ezanları duymadık meselâ. Bülbülün sana olan hasretini duymadık. Yeryüzünün ibretlik sahnelerini görmedik. Kör ettik kendimizi bile bile…
Sultanım..
Şimdi Müslümanlar ne halde… Yıllardır zalimin zulmü altında, aynı feryat dolu türküyü seslendiriyor Filistin. Mahrumiyetin, mahkûmiyetin bir diğer örneğini gösteriyor kardeşimiz Libya. Hangi birini saysam sana efendim. Mısır’ı mı, Tunus’u mu, Irak’ı mı? Belki de en acısı, en çaresizi ve senin nuruna en muhtaç olanı; demokrasi, hürriyet ve medeniyet adı altında en büyük çilelere maruz kalan Türkiye. Yıllardır İslâm’ın sancaktarlığını yapmış olan bu millet, şimdi seni hakkıyla haykıramamakta. Seni yaşayıp, seni yaşatamamakta. Başörtüsünden dolayı binlerce üniversiteli, üniversite kapılarında zulme, hakarete uğramakta. Yetiş efendim, güneş guruba kaymakta…
Gel ey sultanım!
Yeniden gel ki, yeryüzünde zulüm kalksın. Yeniden gel ki, Müslümanlar felâha ulaşsın. Yeniden gel ki, yıllardır dillere dolanan feryat türkülerinin yerini mutluluk kasideleri ve naatlar alsın. Gel ey sultanım, gel ki âlem nura boyansın. Gel ki, hasretinle yanan gönüller, yürekler ferahlasın. Gel ki, insanlık ikinci baharını yaşasın…
Bu dileklerimle, tüm İslâm âleminin Kutlu Doğum haftasını tebrik eder ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini Cenâb-ı Allah’tan (cc) niyaz ederim.
Benzer konuda makaleler:
- Peygamberim (asm)
- Efendim, Sen Yüceler Yücesisin
- Yâ Resûlallah!
- Şimdi gül mevsimi
- Gül kokulu Efendim (asm)
- Sana hasret bitmez yâ Rasulallah (asm)…
- Kıl tevekkül Hakk’a dayan!
- Papatya günlüğünden…
- Bugün dünden de sana hasretiz
- Ölüler kabirlerden nasıl çıkacak?
İlk yorum yapan olun