Amerikalı fotoğrafçı Genna Martin: Başörtüsü yasağı korkunç bir şey

Türkiye tarihinin son çeyreğine damgasını vuran başörtüsü yasağı, 28 Şubat darbesiyle birlikte, İmam Hatip liseleri ve üniversitelerde aşamalı bir şekilde uygulanmaya başladı. 2002 yılı sonunda yasağın uygulanmadığı hiçbir üniversite kalmadı.

Birçok kız öğrenci, başını örttüğü için okullarından atıldı. Aslında ülkemizde başörtüsü yasağının tarihi 28 Şubat süreciyle sınırlı değil. Bu anlamsız yasak, ilk olarak 1967 yılında Ankara Üniversitesi’nde uygulanmaya çalışıldı. İlk olay, İlahiyat Fakültesi öğrencisi Hatice Babacan’ın, başı örtülü olarak derslere girmesiyle patlak verdi. Kürsüdeki hoca Prof. Neşet Çağatay, Babacan’a, uzun yıllar boyunca tekrar edilecek olan o cümleyi sarf etti: “Hey sen! Başörtülü kız! Sınıfta bu kıyafetle oturamazsın. Ya başını aç ya da dışarı çık!”
AKDER’in yardımıyla Türkiye’deki yasak üzerine “Banned” isimli bir foto belgesel hazırlayan Amerikalı fotoğrafçı Genna Martin’le, yasağı konuştuk:

Türkiye’deki yasakla ilgili çalışma yapmaya nasıl karar verdin?

İstanbul’a bir seminere katılmak için geldim. Seminerde 40 farklı ülkeden 130 öğrenci ve bütün dünyadan 13 eğitimci yer alıyordu. Her öğrenciden bir fotoğraf öyküsü seçmesi istendi. Benim için başörtüsü yasağı oldukça ilginçti ve ben de yasağın fotoğrafını çekmeye karar verdim.

Bu süreçte nelerle karşılaştın?

Araştırmamın başında, yasağın ardındaki gerekçeleri duyunca çok şaşırdım. Çalışmam sırasında konuştuğum bayanlardan, başörtüsü takmanın kişisel bir özgürlük ve hak olduğunu ve başlarını örtmenin tamamen kendi seçimleri olduğunu öğrendim. Bu yasak, birçok Türk vatandaşı için olduğu gibi bir yabancı gözüyle de şaşırtıcı ve gerici bir anlayış. Eğitim hakkı ve çalışma alanlarındaki eşitliği ortadan kaldıran bir ayrımcılık.

Yasak mağduru birçok bayanın öyküsünü dinledin. Ne düşünüyorsun?

Yasakla mücadele etmeye çalışan kadınların çok güçlü ve kararlı olduklarını  düşünüyorum. Onlar, fikirlerinin umursanmadığı bir toplumda, kendi özgür hakları için mücadele ediyor. Bu mücadelede, zaman zaman cesaretleri kırılsa da, ne kadar uzun sürerse sürsün, yasak karşıtı mücadelelerini bırakmamakta kararlılar.

Ülkende böyle bir yasağa maruz kalsaydın, tepkin ne olurdu?

Üniversite döneminde çok fazla başörtülü öğrenciyle bir arada bulunmadım. Daha önce bu konuda bir ayrımcılığa da tanık olmadım. Eğer başımı örtseydim ve devlet bu yolla dinimi uygulama müsaadem olmadığını söyleseydi, bu beni öfkelendirirdi. Kıyafet ve din konusundaki özgürlük haklarımı koruyabilmek için elimden gelen her şeyi yapardım. Kadınların haklarının duyulması ve tanınması için çalışır, yeterince değişiklik yapabilmek için sesimi yükseltirdim. Anayasa Mahkemesi’nin insan haklarını ihlal eden anlayışını hoş bulmuyorum. Ülkeler, insanların nasıl giyindiğine göre modern olmaz. Modernlik, bir bakıma insanların ne giyeceği konusunda özgür olmalarıdır. Dinî vecibelerini hiçbir sınırlama olmaksızın yerine getirebilmeleridir. Bu konuda her hangi bir baskı ve yönlendirme kabul edilemez! Bence bir ülkenin, kendi vatandaşlarını eğitimden mahrum edip, vatanından ayrılmaya mecbur bırakması korkunç bir şey.

Çevrende bu insanlardan rahatsızlık duyan kimseler biliyor musun?

Çevremdeki insanların çoğu foto belgeselimi izledikten sonra yasaktan haberdar oldu. Fakat birçok insan, yasağı kadınların gözüyle irdeleyemiyor. Belgeselimde görüşlerine başvurduğum mağdur öğrencilerin gözünden yasağı anlatmam, bu anlamda oldukça etkili oldu.

Bir mağdur öğrencinin, “Zor da olsa bu yasağın muhakkak biteceğine inanıyorum, ya benim ya da çocuklarımın zamanında!” ifadesi sana ne hissettirdi?

Bu insanların, yasağın kaldırılması konusunda ne kadar kararlı olduklarını düşündüm. Hepsi de umutlu ve bu durumun sonsuza kadar sürmeyeceğini biliyor. Bu yüzden değişim için çabalamaya devam ediyorlar. Nitekim bazı okullarda bu değişime tanık olmaya başladık.

“Banned” adlı belgeseli şu linkten izleyebilirsiniz: http://www.vimeo.com/14165051
(Genç Yaklaşım Şubat
sayısından alınmıştır)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*