Bir dâvet vardı…

Taaa ötelerden… Bir dâvet vardı. Bütün dâvetlerin üstünde… İnsanın içini ürperten bir seda ile… Bir saadet yolunun habercileri idi onlar…

Önce peygamberler, sonra sahabîler, sonra müceddidler, âlimler ve mehdiler…

Silsile-i nübüvvetin son sesi Mekke’den duyuldu. “Ben Hâlık-ı Kâinat’ın mebusuyum” dedi. Ve dünyanın beşte birine bu hakikati kabul ettirdi.

Sonraki asırlara bir mesaj gönderdi:

“Benden sonra başka bir peygamber gelmeyecek. Ancak her asırda bir müceddid gönderilir” dedi.

Ve bu müceddidler bir bir geldi.
Her biri vazifesini tamamlayıp gittiler.
Ve son müceddid geldi.

“On üçüncü asrın minaresinin başında durmuşum. Sureten medenî ve dinde lâkayt olanları camiye dâvet ediyorum“ dedi.

Bu dâvet bir çok kulağa girdi. Bu sese müteyakkız olanlar hemen onun yoluna koştular.

O Bediüzzaman’dı… Zamanını harikası idi. Bin yıldır beklenen bir sima idi…

“Yaz” dediler yazdı… İhtar edildi ve hemen kaleme alındı. İman tekniğe meydan okumuştu!

Haram mal ve fikre yüz çevirdi. En cebbar kara simalılara meydan okudu. Ne hapishanelerin kalın duvarları, ne de tarassutlar onu yolundan çeviremedi.

“Saçlarım adedince başım olsa ve her gün biri kesilse, hakaik-i imaniyeye feda olan bu başı zındıkaya eğmem ve teslim-i silâh etmem” demişti.

Yazdıklarını hayatı ile ispat etti. Hiçbir zalimin önünde eğilmedi, hiçbir âlime yenilmedi…

Hiçbir safa günü de olmadı. Hayattan bin defa ölümü tercih ettiği günler olduğu halde dâvâsından vazgeçmedi.

Onun bu halini görenler, onun dâvâsına gönül verdiler.

Dost ayırmadı, kardeşlerine kucak açtı, talebelerine isim isim duâ etti. Hasları oldu, naşirleri oldu, sahipleri oldu, hasların hasları oldu.

Ferit makamına sahip olduğunu ilân etti. Çünkü bu zamanın sözü ve sesi o idi. O bu asrın maneviyat sultanı olmuştu. Ama belki maddî âlemlerin en fakiri idi…

İşte dâvet bir silsilenin sonuncusu idi. Dal saldı, âlemi kucakladı…
Doğudan batıya sözleri kalplere merhem oldu.
Şimdi nice ovalarda ve yaylalarda o anılıyor.
“Konuşan yalnız hakikattir” demişti.
Dâveti umumîdir.
Bursa Ulu Camii’nde bu dâvetin sesini duyacağız.
Diğer beldelerde olduğu gibi.
Geri kalmak hatadır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*