Ekmekçi dindarlar ve hürriyetçi dindarlar

Elbette, “hem ekmekçi hem hürriyetçi” dindarlar da vardır ve bu yazımız onlar için de bir mânâ ifade eder.

Ama “hem ekmek hem hürriyet isterim, bunda ne mahzur var” diyenlere de şu soruyu sorarız:
Önceliğiniz hangisi? Önce ekmeği mi, önce hürriyeti mi istersiniz?
Sadece kendiniz için değil elbette, herkes için, önce hangisi gelmeli?

Cevabı nettir: Hiçbir efendi kölesini aç bırakmaz, ama onun ne yiyeceğine sadece kendisi karar verir. O yüzden, “önce ekmek” diyenler hürriyetini kaybeder ve ekmek seçimi de biter. Oysa “önce hürriyet” diyenler, hürriyet sayesinde gelen müsabaka ile ekmeğini seçme hakkına da sahip olur.

İşte bu yüzden, Bediüzzaman, hayatı boyunca, “ekmeksiz yaşarım, ama hürriyetsiz yaşayamam” diyor. “Hürriyet imanın bir hassasıdır (özelliğidir)” diyor.

İşte bu yüzden Bediüzzaman kalkınma (terakki) ile demokrasi (meşrûtiyet) arasında kuvvetli bir bağın bulunduğunu anlatıyor.

Peki şimdiki dindarlar bu önceliği ne kadar anlıyor?

Bakalım: Önceki gün bir muhterem zatla tanıştık, sohbet ettik. Kendisi Bediüzzaman’ın da hemşehrisi, bir iş adamı, bir değerli evlâdı da bu gazetenin okuyucusu.
1960 ihtilâlinden sonra yerli otomobil projesi olarak yarım kalan ve dört adet prototipi de üretilmiş olan Devrim otomobilinin hikâyesinin pek de bilinmeyen bir yönünü bize anlattı:

1960 ihtilâlinin üzerinden bir yıl bile geçmemiş. Cuntanın milliyetçi kanadı henüz tasfiye edilmiş. “Devlet Başkanı”! Cemal Gürsel Paşa Çankaya Köşkünün işgalcisi.

Vatansever sanayicilerden oluşan bir ekip, Çekoslovakya’nın Skoda’sından da ilham alarak, Türkiye’nin yerli otomobil imalatı projesini hayata geçirmeye çalışıyorlar. Çoğu dindar.

Cemal Gürsel bu projenin ekibini kendi ekibiyle birlikte köşkte ağırlıyor, projeyi dinliyor, heyecanlanıyor, konu Bakanlar Kurulunun gündemine de alınıyor. Ama kabinedeki bazı kişilerin engellemesi sebebiyle proje “bir devlet projesi” olarak gerçekleşemiyor.

Muhterem hemşehriniz diyor ki; “proje kabul görse idi Türkiye şimdi dünyada ekonomisi en büyük birkaç ülkeden biri olacaktı, masonlar engelledi”.

Doğru olabilir…
Ama daha doğru bir husus var, bu yazıyı yazdıran husus.
1961’de, işgal altındaki Köşkte ağırlanan ekibin başında kim var dersiniz?
Necmettin Erbakan. 1956’da kurduğu Gümüş Motor AŞ.de yerli dizel motor üretimi başlatan kişi.
Yani tabloyu şöyle de okuyabilirsiniz:
Demokrasi katilleri zulmen iktidarda.

Dindar demokratların lider kadrosu mazlûmen hapiste. İdamla yargılanıyorlar. Diğer üyeleri korkutulmuş, susturulmuş.

“Dindar hürriyetçi” demokratların neredeyse tek manevî istinadgâhı olan Nurcuların Üstadı Bediüzzaman’ın kırık kabrinde nebbaşların postal izi var.

Ama talebelerinin ekserisi, iman dersinin bir parçası olarak, ezberlercesine okumaya devam ediyor: “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam …”

Yani, “gerekirse yarı aç da yaşanır, ama hürriyetsiz, insaniyetsiz ve şerefsiz yaşanamaz” demek istiyorlar.

Ya diğer fikir akımları…

Dindar mı bilinmez, ama demokrat olmayan ve nuranîlerin demokrata iltihak tavsiyesine de uymayan milliyetçiler, ihtilâli desteklemişler ve fakat sonra saf dışı edilmişler, küskün, köşede, intikam için diş biliyorlar.

“Dindar ekmekçi”lere gelince, onlar, ellerindeki “sivil” projeleri “devlet”e pazarlayarak, “o” devletin “ülkesi”ne ve o milletin “dünyasına” hizmet için gayret ediyorlar.

Biz, onlara, 24.02.2011 tarihli yazımızda “bunlar demokrat değil, olsa olsa dindar ehl-i dünyadır” demiştik de bazıları itiraz etmişti.

Doğru muymuş?
Biz onlara bu gün de “hürriyetçi değil, ekmekçi dindarlar” diyoruz.
Yanlış mı?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*