Felsef î cümleler, R. Nur’un beyanatına münasip düşmüyor

Felsefeye temas eden bazı cümleler, “Mürur-u zamanla kabuk bağlamış, sonra toprağa inkılâp etmiş, sonra nebatat husûle gelmiş, sonra hayvanat vücuda gelmiş” gibi tabirler, icad ve hilkat-i İlâhî noktasında felsefîdir ki, Risale-i Nur’un san’at ve icad-ı İlâhî cihetindeki beyanatına münasip düşmüyor.

Hem meselâ “Levlâke levlak, lemâ halaktü’l-eflak”1 beyanında “Bu hitap zahiren Hazret-i Peygamber Aleyhissalatü Vesselâma müteveccih ise de, zımnen hayata ve zevilhayata racidir” fıkrası, tadile muhtaçtır. Çünkü, küllî hakikat-ı Muhammediye (asm) hem hayatın hayatı, hem kâinatın hayatı, hem İsm-i Azamın tecelli-i azamının mazharı ve bütün zîruhların nuru ve kâinatın çekirdek-i aslîsi ve gaye-i hilkati ve meyve-i ekmeli olmasından, o hitap doğrudan doğruya ona bakar. Sonra hayata ve şuura ve ubudiyete onun hesabına nazar eder.

Hem meselâ, felsefeye temas eden bazı cümleler, “Mürur-u zamanla kabuk bağlamış, sonra toprağa inkılâp etmiş, sonra nebatat husule gelmiş, sonra hayvanat vücuda gelmiş” gibi tâbirler, icad ve hilkat-i İlâhî noktasında felsefîdir ki, Risale-i Nur’un san’at ve icad-ı İlâhî cihetindeki beyanatına münasip düşmüyor.

Kardeşim Abdülmecid,

Her neyse, bu küçücük kusurla beraber, sen, haşir hakkında, Nur’un emsâlsiz hüccetlerinden tam ve mükemmel bir ders alıp, Eski Said’in mümtaz bir şakirdi olduğun gibi, inşaallah Risale-i Nur’un dahi mükemmel bir şakirdi ve dikkatli bir muallimi olacağına kuvvetli bir hüccettir. Ben müsait bir vakitte bazı kelimeleri ya ıslah ve tadil ederek “Haşir Meselesine Bir İzahlı Haşiye” namında Lahika’ya dercetmek için senin gibi Nur’dan tam ders alanlara göndereceğim. Sen evlâtlarınla beraber Fuad, hergün duâlarımda ve manevî yanımda bulunuyorsunuz. Ve senin şimdi vazife-i resmiye cihetiyle çocuklara Kur’ân-ı Azimüşşan’ı okutmanı bütün ruh u canımla tebrik ediyorum. Bin barekâllah derim.

Hem civarınızda, hem memlekette bütün dost ve akrabalara selâmımı tebliğ ediniz. Şimdi Zülfikar-ı Mu’cizât ve Asa-yı Musa mecmuaları teksir makinasıyla iki merkezde tab edilmesinden sen bütün kuvvetinle ve tashih cihetinde güzel kaleminle ve dikkatli ilmin ile tam alâkadar ol.
Kardeşiniz Said Nursî
Emirdağ Lâhikası, s. 302, Mektup No: 123
***
REMİZ

Arkadaş! Katre nâmındaki eserimde Kur’ân’dan ilhamen takip ettiğim yolla ehl-i nazar ve felsefenin takip ettikleri yol arasındaki fark şudur:
Kur’ân’dan tavr-ı kalbe ilham edilen asâ-yı Mûsâ gibi, mânevî bir asâ ihsan edilmiştir. Bu asâyla, kitab-ı kâinatın herhangi bir zerresine vurulursa, derhal mâ-i hayat çıkar. Çünkü müessir ancak eserde görünebilir.

Mânevî asansör hükmünde olan murakabelerle mâ-i hayatı bulmak pek müşküldür. Vesaite lüzum gösteren ehl-i nazar ise, etraf-ı âlemi Arşa kadar gezmeleri lâzımdır. Ve o uzun mesafede hücum eden vesveselere, vehimlere, şeytanlara mağlûp olup caddeden çıkmamak için, pek çok bürhanlar, alâmetler, nişanlar lâzımdır ki yolu şaşırtmasınlar.

Kur’ân ise, bize asâ-yı Mûsâ gibi bir hakikat vermiştir ki, nerede olsam, hattâ taş üzerinde de bulunsam, asâyı vuruyorum, mâ-i hayat fışkırıyor. Âlemin haricine giderek uzun seferlere ve su borularının kırılmaması ve parçalanmaması için muhafazaya muhtaç olmuyorum. Evet, “Ve fî külli şey’in lehû âyetün tedüllü alâ ennehû vahid”2 beytiyle, bu hakikat hakikatiyle tebarüz eder.HÂŞİYE
Mesnevî-i Nuriye, Katre, s. 70

Dipnotlar:
Haşiye: İhtar: Kur’ân’ın delâletiyle bulduğum yola gitmek isteyen için ve ona o yolu güzelce tarif etmek için, Risale-i Nur Külliyatı güzel bir tarifçidir.
1- “Sen olmasaydın [ya Muhammed], sen olmasaydın ben kâinatı yaratmazdım.” (Keşfü’l-Hafa: 2:164. Hadis no: 2123)
2- “Herbir şeyde, O’nun bir olduğuna delâlet eden bir âyet vardır.” (İbnü’l-Mu’tez’in bir şiirinden alınmıştır. İbn-i Kesir, Tefsirü’l-Kur’âni’l-Azim, 1:24.)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*