Gaflette yakalayan depremler

Gündemimiz deprem. Deprem ânına kadar gündemde siyaset ve seçimler vardı. Zelzele ile birlikte gündem bir ânda değişti. Çok ölümlü deprem konuşunca, başka meseleleri konuşan herkes susmak mecburiyetinde kaldı.

Dolayısıyla, bugünlerde depremle bağlantılı konuların dışında ne yazarsanız yazın, ne konuşursanız konuşun, pek fazla ciddiye alınmaz. Ki, aslında doğrusu da budur. Yani: Deprem bağıra bağıra konuştuğunda, başka şeyler konuşan herkes susmak ve onu dinlemek durumunda.

Depremin fizikî şartlarıyla bağlantılı olan şiddeti, büyüklüğü, derinliği, hasarı, tahribatı gibi, şüphesiz manevi yönü ve zamanlaması da önemlidir. Yani: Hangi tarihte, hangi mevsimde, hangi günde, günün hangi vakti-saatinde olduğu hususu.

Misâlen, Hz. Bediüzzaman’ın bu noktaya dair 1939’daki iki zelzele vesilesi ile ilgili olarak yapmış olduğu yorumu özet halinde takdim. Meseleyi şöyle yorumluyor: “Zelzele gibi vâkıalar olan hâdisât-ı kevniye, tesadüf oyuncağı değiller. …Öyle hâdiseler, bir Hakîm-i Rahîmin emriyle ehl-i imânın fânî malını sadaka hükmüne çevirip, ibkà etmektir ve küfrân-ı nimetten gelen günahlara kefârettir.”

14. Söz’de aynı mevzu ile bağlantılı olarak sorulan net ve müşahhas bir soruya aynı netlikte cevap veriliyor. Mâlum, 1939 yılı sonlarında İzmir-Dikili ve Erzincan’da büyük depremler vukua geldi. Soru da, bu münasebetle soruluyor. Söz konusu soru-cevabın ilk bölümü aşağıdaki gibidir.

Suâl: Bu hâdise-i arziye, bu memleketin ahâli-i İslâmiyesine bakması ve onları hedef etmesi ne ile anlaşılıyor ve neden Erzincan ve İzmir taraflarına daha ziyâde ilişiyor?

Elcevap: Bu hâdise, hem şiddetli kışta, hem karanlıklı gecede, hem dehşetli soğukta, hem Ramazan’ın (orucun) hürmetini tutmayan bu memlekete mahsus olması; hem tahribâtından intibâha gelmediklerinden, hafifçe gàfilleri uyandırmak için o zelzelenin devam etmesi gibi çok emârelerin delâletiyle bu hâdise ehl-i imânı hedef edip, onlara bakıp, namaza ve niyâza uyandırmak için sarsıyor ve kendisi de titriyor.

6 Şubat’ta (2023) Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve on vilayetten fazla bir coğrafyayı şiddetli bir sarsan depremin vakti de son derece dikkat çekici: Aynen yukarıda anlatıldığı gibi, tarihimizin bu en büyük depremi “Hem şiddetli kışta, hem karanlıklı gecede, hem dehşetli soğukta” vuku buldu. Soğuk kış gecesinin de saat tam 04:17’de olması, hakikaten çok manidar oldu. Zira, sabah ezanına iki saat kala ki, bizi uykunun ve gafletin en derin vaktinde yakalamış oldu. Dolayısıyla, yüz binlerce, hatta milyonlarca insanımız bu dehşetli musibete uykuda yakalanmış oldular. Esasen, ölü ve yaralı sayısının çok yüksek olmasının en mühim ve en öncelikli sebebi budur. Nitekim, 7.7’lik bu ilk deprem dalgasında 9 saat sonra gelen hemen hemen aynı şiddetteki ikinci dalgada çokça bina yıkılmasına rağmen, ölü ve yaralı sayısı birincisine kıyaslanmayacak derecede düşük seviyede kaldı.

Kahramanmaraş (Pazarcık-Elbistan) merkezli bu son deprem gibi, yakın tarihte yaşanan şiddetli birkaç depremin de gece vakti meydana geldiğini kayıtlarda görüyoruz. Misal olarak iki tanesini daha zikredelim.

27 Aralık 1939’daki Erzincan Depremi, gece vakti saat 02:00 civarında meydana geldiği gibi, 17 Ağustos 1999’daki Marmara Depremi de yine gece saat 03:02’te yaşandı.

Depreme maddî ve fizikî şartlarda hazırlıklı olunduğunda nasıl mal-can kaybı nisbeten daha az oluyorsa, gece saatlerinde ve bilhassa gaflet vaktinde meydana geldiğinde de maalesef can kaybı oranı çok yüksek oluyor. Aynen, bu son depremde olduğu gibi. Allah beterinden ve tekrarından bizi muhafaza eylesin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*