Gençleri harekete geçirmek

İllere gittiğimiz bütün programlarda bir şey hep dikkatimi çekegeldi.
Yapılacak faaliyetlerin içinde gençler varsa, o faaliyetler daha verimli, daha heyecanlı ve daha renkli olmuştur.

Yani gençlerin yaptıkları işler, kesinlikle daha güzel, daha orijinal ve daha yenilikçi oluyor.
Hele hele Nurculuk gibi bir mesleğin yüzünü eskitmemek için mümkün mertebe yeni yeni simalarla, farklı alanlardaki kabiliyetlerle bu işin yürütülmesi çok daha sağlıklı olacaktır.

Gençler, büyüklerin unuttukları taraflarıdır. Elbette büyükler de, gençlerin hayatın anlamadıkları taraflarıdır. Demek ki her iki görüş açısına da ihtiyaç var. Biri olmaksızın diğeri anlamını yitiriyor.

Bunun daha farklı bir ifadesi, tecrübe olmaksızın gençlik, gençlik olmaksızın tecrübe anlamsızdır.
Gençlerle ilgili sıkça karşılaştığım bir durum da, özellikle ebeveynin veya yakın akraba veya arkadaşın genç arkadaşına yüklediği anlam ya da anlamsızlıktır.

Baba, yirmili yaşlardaki oğlu için, gencin yanı başında bir arkadaşın cümlesine istinaden, ‘Bizimkisi mi, mümkün değil böyle bir sonuca adım atamaz. Bu faaliyeti gerçekleştiremez.’

Hatta ilgili beyefendi oğlu ile ilgili bir oturumda konuşulurken böyle bir cümle sarfetmesi aslında bir gerçeğin gün yüzüne çıkması, yani oğlunun bütün filizlerini nasıl kırdığı anlamına geliyordu. Yani babanın oğlunu nasıl tanımladığı kendisinin ona ne anlam yüklediği ile alâkalıdır.

Bugün on binleri bulan üniversiteli gençler her birisi aslında birer gençlik dönemi yaşamaktadır. Yirmili yaşlardadır. Ama gelin görün ki, bir evi geçindirebilecek sorumluluk alması gerekenler, sönmüş gibi, ürkmüş gibi, kabuğuna çekilmiş, sessiz sessiz zaman tüketmektedirler. Oysa böyle bir yaklaşım veya görüntü hiç yakışık almamaktadır.

Üç yıldır Nur dershanelerinde kalmış bir kardeşimize, ‘İkinci dersimizi yapar mısınız?’ diye bir teklif geliyor. İlgili üniversiteli kardeşimiz, sanki çok yanlış bir teklif yapılmış gibi bir durum sergiliyor.

Evet, üç yıldır Nur dershanelerinde kalmış bir üniversiteli gencimizin cebinde bir, iki, üç veya her yere gidebilecek konulu dersler çalışmamışsa kusura bakmayın, o mekânların hakkını vermemiş ya da ona bu hak verilmemiş demektir.

Yarın bir ilde, ilçede görev yapacak beyefendi veya hanımefendi kardeşlerimiz, kendisine, ‘Buyurun bir sohbet dinleyelim’ denildiğinde, ‘Yok ben yapamam mı?’ diyecek?

Böyle bir şey ne kadar garip kaçar.
Tabiî bu gençlerin bir kısmı da antrenmansızlıktan bu adımı atamıyorlar. Dinlendiğinde pek çok kişiden güzel dersler, sohbetler yapan beyefendi, kendisine böyle bir sorumluluk yüklenmediği için, kendini görme imkânı bulamamıştır.

Onun için çok önemli bir teklifte bulunmak istiyorum.
Genci olan ebeveynler veya gençle ilgili programların içinde olanlar için çok önemli bir şey iletmek istiyorum.
Gençlerimize yüksek hedefler çizmeliyiz. Çünkü biliyoruz ki, kimin himmeti milleti ise, o tek başına bir millettir.

Hiçbir işe el attırılmayan, sorumluluk verilmeyen, hayata dâvet edilmeyen gençlerin korkak, ürkek, cesaretsiz olmaları kaçınılmazdır.

Nur hizmetlerinde de, kesinlikle sorumluluklar ve yetkiler vererek gençleri ön plana sürmek durumundayız. Çünkü ne varsa gençlikte olacaktır. Gençlikte olan bu enerji hayra, hayrata sarf edilmezse, yıkım ekibine hizmet edecek demektir.

Onun için ne yapıp etmeli, gençleri bu hizmet-i imaniye ve Kur’âniyeye dâvet etmeliyiz.
Onlara ciddî sorumluluklar vererek, yapılacak işleri gözeterek ve saygı ve sevgiyi elden bırakmadan, tatlı hayat yürüyüşlerine onları da katmalıyız.

Hazret-i Peygamber’in (asm) henüz genç yaşlardaki bireylere, özel bir ihtimam göstermesinin altında, geleceğin gençler üzerine kurulu olması yatmaktadır.

Önce bir kabiliyet keşfi yapıp, sonrasında ise sorumluluk ve yetki vererek onların başarmalarına inanmalıyız. Onlara bu süreçlerinde de bolca duâlar etmeliyiz.

Göreceksiniz kabiliyeti harekete geçirilmiş gençler, hayatın rengini değiştireceklerdir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*