Hicrandan hicrete

Bir yerden bir yere, bir beldeden diğer bir beldeye, bir şehirden başka bir şehre göç değil hicret, firar hiç değil. Bir seyahat, gezinti olmadığı gibi kuru bir ayrılık, basit bir taşınma, özelliksiz bir ziyaret de değil. Anlamsız bir yolculuk, niteliksiz bir yürüyüş, sebepsiz bir adım, niçini olmayan bir terk ediş, ardına bakarak uzaklaşma da değil. Bilinmezliğe gidiş, dönüşü olmayan göç, ucu umutsuzluk, sonu acı, içi boş bir düşünce, duygusu olmayan davranış da değil.

Hicran ve hicab barındırır hicret. Hicranın en ulvîsi, hicabın en edeplisidir hicret. Şirkten şükre, nefis ve şeytandan Allah’a ve Resûlüne, bedeviyetten medeniyete, “ene”den “hüve”ye, fitneden felâha, putperestlikten tevhide, esfel-i sâfilînden a’lâ-i illiyyîne, şerden hayra, yalandan sıdka, zulümden mazlumiyete, karanlıktan nura yolculuk…

Menfaatperestlikten diğergamlığa, bencillikten paylaşıma, bayalığıktan ulviyete, nefretten sevgiye, israftan iktisada, hırstan tevekküle, aldatmaktan ve aldanmaktan adalete, başıboşluktan adanmışlığa, hayalattan hakikate, yerden göğe yürüyüş…

Nemelâzımcılıktan ne yapabilirime, çiçekte yıldızları yıldızlarda çiçekleri görebilmeye, isimden harfe, eşyadan esmâya, eserden müessire, adavetten muhabbete, in’amdan mün’ime, hazdan huzura, edepsizlikten edebe, acelecilikten sabra, bilgiden hikmete, esaretten hürriyete, boş bakışlardan anlamlı seyredişe, lüzumsuz lakırdılardan hakikatli konuşmalara, zevkten hizmete, kem kelimelerden kemâl konuşmalara adım…

Kusur yayıcılığından kusur örtmeye, samimiyetsizlikten samimiyete, hayâsızlıktan hayâya, ben’den biz’e, zihin karmaşasından fikir berraklığına, kalp katılığından merhamet kuşatıcılığına, öfkeden sükûnete, çirkin bakıştan güzel görmeye, günahtan tövbeye, mideden akla, bedenden ruha, şeytandan meleğe yönelme…

Zamanı boş geçirmekten, zamansız zamanları harcayarak geçirmeye, hayatı heder etmekten hayatın sahibi adına harcamaya, geceden gündüze, zilletten izzete, firavundan Musa’ya (as), hakaretten hatır sayılmaya, fenadan bekaya, kendinden kardeşine, kavimden ümmete, dünyadan ahirete, darlıktan genişliğe koşturma…

Kesretten vahdete, kuyu dibinden azizliğe, ateşlerden gül bahçelerine, balığın karnından sahil selâmetine, bencilikten fedakârlığa ve feragate, geçici yurttan kalıcı yurda, servetten şöhretten sadeliğe, ifrat ve tefritten vasata ulaşma…

Hicap ve hayranlık uyandıran bir hicran hicret. Kardeşliğin zirvesi, istiğnanın kemâli. Yesrib’in Medine oluşu.

Çiçeğe “ne güzel” değil de “ne güzel yaratılmış” demek de hicret, âdetleri ibadetlere çevirmek de öyle… Bulunduğumuz şehirlerde böylesi bir yola, yolculuğa, adıma, yönelmeye ulaşmışsak, muhacir olma emareleri başlamıştır bizde. Muhacir olanlara ise, Ensarlar hazır bekliyor, hatta yolunu gözlüyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*