Türkiye’nin İsrail’e karşı tâkip edeceği politikaları Telaviv’in tutumuna bağlayan hükûmet, hâlâ alttan alıyor.
Ankara’nın insanî diplomatik taleplerini dahi peşinen reddedip açıkça saygısızlık örneği veren Telaviv, “özür dilemediği” gibi, üzerinden 19 gün geçtiği halde hâlâ gasbettiği başta insanî yardım taşıyan Mavi Marmara olmak üzere diğer sivil gemileri iâde etmiş değil.
Ne saldırının soruşturulması, ne katillerin cezalandırılması, ne tazminat, ne de uluslararası komisyon; açıkça Ankara’nın hiçbir talebini kabul etmiyor…
Buna karşı Ankara başvuracağı önlemleri “şartlar”a bağlayıp, İsrail yönetiminden “özür” bekliyor. Hâlâ âdeta bir tecâhül-ü âriflikle “yaptırımlar” yerine “beklentileri”ni ileri sürüyor. Kısacası, Türkiye’nin onuruyla oynanmış; ancak Ankara bunun hesâbını sormayı sürekli erteliyor…
Akdeniz’in ortasında geceyarısından itibaren sabaha kadar gemileri kuşatan yüzlerce komandoyu taşıyan onlarca İsrail hücumbotunun, helikopterinin açık tehdidine karşı bir şey yapmayan, ilk kritik dört-beş saatte Telaviv ve Washington nezdinde gemilere saldırıyı caydır(a)mayan hükûmet, şimdi de yaptırımları ötelemekle İsrail’i cür’etlendiriyor. İsrail’in yaptığı âdeta yanına kâr kalıyor…
CİDDÎ BİR YAPTIRIM İRÂDESİ…
Üstelik yavuz hırsız misâli Türkiye’yi suçluyor; hiçbir uluslararası kuralı ve hukuku tanımayan pervâsız bir politika izliyor. ABD’nin kayırıcı politikalarıyla daha da füt”ursuzlaşıyor…
Ankara, ilk günde askıya alınan üç askerî tatbikatın yanısıra futbol ve voleybol müsâbakalarının askıya alınması dışında hâlâ hiçbir askerî ve ekonomik işbirliği anlaşması iptal edilmiş değil…
Oysa Ankara, bir yandan “talepleri”ni iletirken, diğer yandan İsrail’in cevabını beklemeden, yüzlerce vatandaşının derdest edilip sorguya çekilmesine karşı, ilk günden bazı sonuç alıcı ciddî yaptırımlara başvurmalıydı.
Hiçbir şarta bağlı olmadan ciddî bir plânlama ve irâdeyle gösterilecek diplomatik tepkiler, iptal edilecek anlaşmalar ve yaptırımlar listesini hazırlayıp, önemine göre belirlenen bir sırayla tek tek devreye sokmalıydı…
Bu hususta çokça örnek var. Özellikle Demokrat Parti ve Adalet Partisi iktidarlarında Ankara, İsrail’in işgal politikalarına etkili diplomatik ve siyasî tepkiler vermiş, netice alıcı yaptırımlarda bulunmuş. Bunları esas almalıydı…
Ne var ki hükûmetin açıklamalarında, Telaviv’in el koyduğu gemiyi iâde edip saldırıda katledilenlere tazminat ödemesine, saldırıyı yapan bazı görevlileri hatalı bulup yarım yamalak bir ağızla “özür” dilemesine karşı, “krizin biteceği” ve stratejik işbirliğine varan anlaşmaların devam edeceği intibâı veriliyor.
“İsrail muhabbeti”ni gizlemeyen bir kısım medyanın da desteğiyle, Ankara’nın dokuz vatandaşının hunharca katledilip onlarcasının yaralanmasını, yüzlerce vatandaşına işkence edilmesini artık mesele etmeyeceği havası pompalanıyor…
KURU-SIKI KINAMALARLA…
Her fırsatta “onurlu dış politika” nutukları atılıyor. Medyada ve kamuoyuna karşı hükûmetin, şimdiye kadar hiçbir iktidarın yapamadığını yaptığı, Türkiye’nin hakkını ve hukukunu koruduğu belirtiliyor…
Diğer yandan Amerikan Kongresinde, Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerini düzeltmemesi halinde Washington’la ilişkilerin düzelmeyeceği ve bunun bedelini ağır bir biçimde ödeyeceği tehditleri savruluyor.
Neticede bütün kınamalara rağmen AKP döneminde İsrail’le bir “eksen değişikliği” yok! İsrail’le “kontrollü bir gerginlik” kotarılmakta, ilişkiler aynen devam etmekte. Arkası gelmeyen “one munite” kuru kınaması gibi, Ankara’nın Telaviv’e tavrı kuru-sıkı sert kınamalarla kalmakta…
Benzer konuda makaleler:
- Cumhurbaşkanı Gül: Türkiye bu saldırıyı asla affetmeyecek
- İsrail dünyaya karşı inadını sürdürecek mi?
- Bu mu “başarılı diplomasi”? (3)
- Dış politika nereye?
- Saldırı soğumaya bırakılıyor…
- Hugo Chavez’den İsraile Şok!
- Rachel´in ailesi İsrail´e dâvâ açtı
- Kınama yetmez icraat bekliyoruz
- Bu mu “başarılı diplomasi”? (2)
- İsrail, işgalden geri dönmüyor
İlk yorum yapan olun