Yolu yarılayamadık

Yıllar önce başlayan “AB üyelik yürüyüşü”nün henüz hedefine ulaşmadığı, ağır aksak ilerlediği ve kesintilere uğradığı herkesin malûmu.

Yarım asrı geride bırakan “ilk adım”dan sonra uzun süre bu konu “devlet politikası” olarak görülmemiş. Gelen iktidarların anlayışına göre şekil değiştiren “üyelik yürüyüşü”de dönüm noktaları “demokrat iktidarlar” zamanında atılmış.

Nihayet Türkiye’nin ve dünyanın geldiği noktada, ülkemizin AB’ye üye olması noktasında olumlu kanaatler pekişmiş ve bu konu “devlet politikası” haline gelmiş.

“Devlet politikası” hâline gelmiş, ama atılan her müsbet adımda bu yürüyüşe engel olmak isteyen “odaklar” olmuştur. Tabiî ki bugün AB yolunda ilerlemek istediğini söyleyen yöneticiler de AB yolundaki gecikmeden dolayı sorumludurlar. Onların da “AB’ye hayır” diyenler arasında olduğuna tarih de, biz de şahidiz.

Tamam, ‘eski defterler’i açmayalım ve bugüne bakalım: “AB’ye üyelik için gerekli adımlar gecikmeden atılsın” diyenlere karşı, “Tamam, hemen atalım” denildi mi? Söz ile bu söylenmiş olsa bile, icraat ile ortaya konulabildi mi?

Bu noktada AB Türkiye Delegasyonu Başkan Yardımcısı Müsteşar Tibor Varadi’nin çizdiği tabloya dikkatle bakmakta fayda var. İzmir’deki AB Bilgi Merkezi’nin bulunduğu Ege Sanayici ve İşadamları Derneği’nin düzenlediği “AB-Türkiye İlişkiler ve Reform Süreci” konulu konferansta konuşan Varadi şöyle demiş: “Türkiye, AB üyelik sürecinde yolun henüz üçte birini geride bıraktı.”

“Dere tepe düz gittik, dönüp baktık ki; bir arpa boyu yol gitmişiz” hâlini yaşıyoruz. Oysa “Büyük Türkiye”ye yakışan, bir an önce AB üyesi seviyesine çıkacak adımları atabilmekti. Farz edilsin ki AB üyeleri ‘art niyetli’ ve Türkiye’yi üyeliğe kabul etmiyorlar. Türkiye’nin çok çalışarak o seviyeye çıkmasını engelleyen nedir? Kâğıt üzerinde üye olunmasa bile, demokrasimizi ve insan hakları anlayışımızı imrenilen seviyeye getirsek ne kaybederiz?

AB Türkiye Delegasyonu Başkan Yardımcısı Müsteşar Tibor Varadi, müzakere sürecinde Türkiye’ye çifte standart uygulandığı iddialarının da doğru olmadığını, diğer ülkelere uygulanan süreçlerle arasında hiçbir farklılık bulunmadığını söylemiş. (AA, 18 Haziran 2010)

Bugünden tezi yok, ‘kavga’ları bırakıp millet menfaatine olan adımları atmak gerekir. Kriterlerin adını değiştirerek bir yere varamayacağımız boşa geçen yıllardan belli. Yarım asır boyunca AB yolunun yarısını bile tamamlayamamış olmak, Türkiye’yi idare edenlerin izah etmesi gereken bir problem olarak önümüzde duruyor.

Yine de geleceğe ve önümüze bakmakta fayda var. Zamanında adım atmanın faturasını ödedik ve ödemeye devam ediyoruz. “İstibdat faturası”nın daha fazla büyümemesi için; hak, hukuk ve adalet yönünde hızlı adımlar atmak şart vesselâm.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*