Kimin eli kimin cebinde?

Image
Nifak globalleşince, hakikati teşhis zorlaşıyor. Hikmet ve basirete haber ve bilginin kuvvet vermesi gerekiyor. Ancak şeffaflığın, berraklığın ve murakabenin yardımlarıyla manipülasyon ve iğfalin damından kurtulmak mümkün bu zamanda.

 
Sahnede, efkâr-ı ammede birbirlerinin “can düşmanı” görünenlerin sahne gerisindeki ittifaklarını avam-ı mü’minin nereden bilsin ki… Zındıkanın değirmenlerine su taşıyan “ekseri medyamızın” milletin üstüne boca ettiği dezenformasyondan kurtulabilenlerin sayısı hakikaten azdır.

Risâle-i Nur’un perspektifinden bakmadan “doğru teşhis” mümkün değil.

Yukarıdaki girizgâhı müşahhaslaştıracak birkaç misal vermek istiyoruz. Okuyucularımız, “Yeni Osmanlılar” projesinin mahiyetini sözde ulusal gazetelerin okuyucularından çok önce öğrenmişti. Amerika’daki “Türkiye karşıtı” enstitülerce hazırlanan bu projenin arkasındaki kişi ve kuruluşları gözledikleri hedefleriyle birlikte basından önce okumuştuk. Buna rağmen deccaliyetin aymaz teorisyenleri Hayim Naum gibi tâ Ankara’ya gelerek projelerini daha detaylıca anlatma fırsatı buldular. Hodfuruşluğa, dolduruşa ve “enelerinin okşanmasına” çok müştak siyasetçilerimiz yalan ve hayalle şişirilen şu balonların kısacık zamanlarda söneceklerini hiç hesaba katmıyorlar.

Türkiye’yi AB’den uzaklaştırma projesinde ittifak kurmuş dahilî ve haricî cereyanları milletimize anlatmak elbette boynumuzun borcu. Bediüzzaman Hazretlerini dikkatlice okuyanlar dünya barışının, Hıristiyanlık dünyasının ve âlem-i İslâmın barışlarının Türkiye’nin müsbet Avrupa ile birlikteliğine bağlı olduğunu biliyorlar. Dünyada Ye’cüc ve Me’cüc’ü kullanarak mütemadiyen savaş çıkaran deccaliyet ise, vazifesi itibarıyla bu barışa şiddetle karşı çıkıyor. Bir taraftan Sarkozy, Merkel ve diğer neocon ve neoliberal politikacılarla AB’yi çökertmeyi hedefleyen global cereyanlar, diğer yandan dünyanın en stratejik coğrafyasında daimî bir kaos meydana getirmek istiyorlar.

AB ile uyum içinde yürürken İslâmî ve insanî değerlerini ihya eden bir Türkiye; masonların, neocon denilen yeni bolşeviklerin, neoliberal denilen dinsiz ve sefih Freudçuların diğer zındıka cereyanlarıyla ittifak kurarak fitne çıkarmasını önleyebilir. Cehalet, ihtilâf ve imkânsızlıklarla boğuşan İslâm dünyası da bu sayede hakikî medeniyete yürür. İnsanî ortak paydada ittifak etmiş Avrupa ile İslâm âlemi, elbette dünyamızın özlemle beklediği barışa vesile olacaklardır.

İşte böyle güzel mukaddes ve muallâ bir neticeyi engellemek için, belki “sembolik hilâfeti” bile geri getirip alet etmeye çalışacaklar.

Bugünkü siyasî kadroların bu denli saf olduklarına inanmıyoruz. Fakat kendilerini iktidara taşıyan cereyanların da hatırını kıramıyorlar. Dünya hürriyet ve doğru demokrasiye koşarken, Türkiye’yi Osmanlılaştıracaklarmış! Kimler? Düne kadar resmî bayramları vesile kılarak ağız dolusu Osmanlıya küfredenler.

Gürcistan üzerinden Rusya’ya kafa tutan Soros ile Dick Cheney arasında fark gözetenler hep yanıldılar.

Netice itibariyle; neoconlar da, neoliberaller de, Kemalistler de, masonlar da ve yeni bolşevikler de bütün semavî dinlere karşı değiller mi? Dinlerden gelen insanî ve İslâmî prensiplere savaş açmadılar mı? Müslümanlık ile Hıristiyanlığın ittifakını engellemeye çalışmıyorlar mı? AB dediğimiz “İsevî ve İslâm” medeniyeti projesine karşı savaşmıyorlar mı?

Bunların hepsi doğru olduğuna göre, birkaç noktayı tasrih etmek gerekiyor:

* AKP Kemalizme teslim olmuş bir organizasyondur, millet iradesini temsil edemiyor ve dolayısıyla AB tarafgirliğinde takiyye yapıyor.

* Siyasal İslâmcılarla ırkçı milliyetçiler yapıları itibariyle AB’ye karşı geleceklerdir.

* Amerika ve İngiltere’deki menfaat grupları, mevcut siyasî cereyan ve hükümetleri çıkarları doğrultusunda sıkıştırmaya devam edecektir. AB projesi ile onların çıkarları ters orantılıdır.

* PKK meselesi dinsiz cereyanların aletidir.

* Ergenekon’da karşı taraflar olarak görünenler, esas oyunun bütününde müttefiktirler. Türkiye’nin enerjisini tüketirken, karşı tarafa zaman kazandırıyorlar. Kaybeden taraf ise, Türkiye, İslâm dünyası ve AB’dir.

Yukarıdaki tesbitleri müşahhaslaştıracak yeterli belge, gazete ve internet sitelerinde mevcuttur. Ama hadise bazı enstitülerce öyle girift, karmaşık ve iğfale müsait sunuluyor ki, ister istemez milletimiz “Kimin eli kimin cebinde?” diye hayretle soruyor. Fakat bizim kanaatimiz; Bediüzzaman Hazretleri böyle karmaşık sunulan hadiselerin mahiyetini anlamayı gayet kolaylaştıracak ölçüleri, Risâle-i Nur Külliyatında bize vermiştir. Yalan ve yanlışlarla aklımızı uçuran üfürükçü ekranlardan Nurlara ve hadiselere döndüğümüzde, olayların çok da muğlak ve girift olmadıklarını göreceğiz.

 
Image 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*