Millet İttifakı bitti mi?

Bazılarına göre bitti. Bazıları da devam etmekte olduğunu söylüyorlar.

Mahallî seçimlerin üzerinden zaman geçmesine rağmen, zihinler berrak değil. Belki de müşevveşiyet, demokrasi peşindeki halkımızın “Millet İttifakı”na atfettiği mana ile ilgili olmalı… Millet İttifakı’nı; şahıslardan, partilerden, palyatif tedbirlerden ve iktidar ittifakına muhalefetten bağımsızca, “milletin demokrasiye geçebilmesi” olarak telakki edenlerin zihin dünyasında Millet İttifakı devam ediyor. Fakat 12 Eylül İhtilâli’nin bir neticesi olan şu sivil komite diktatörlüğünü belli partilere ve şartlara bağlayanlara göre, elbette Millet İttifakı dağılmıştır. Zira ortada eski ortaklar ve taraflar mevcut değil.

Mevzunun çekirdeğine temas etmeden önce bir noktayı nazarlarınıza takdim etmek istiyoruz. Demokrasinin; ülkenin bütünlüğüne, birlik beraberliğine ve zaman üstü tesirine inandığımızda; labirentlere hapsolmuş tarafgirler gibi, partileri ve şahısları karşımıza almayız. Hedefimizi geniş tutarak; ülkeyi, milleti, geçmişi ve geleceği nazara alarak medeni ve demokratik dünya ülkeleriyle teknik manada entegre olmayı esas alırız. Demokrasi güneşi doğduğunda, istibdadın cehalet karanlığında bıraktığı milyonlar, hakikati öğrenerek demokrasiye koşacaklardır. Ülke insanlarının yüzde sekseninden fazlasının bu “demokrasi” nimetini bilemediğini, maalesef nazara alamıyoruz.

Geçmişi yargılamak kolay olmadığı gibi, geçmişe takılanlara da fazla bir şey kazandırmıyor. Millet İttifakı’nın, Türkiye demokrasisinin bir başarısı olduğunu, önceki yazılarımızda da belirtmiştik. Bu ülkeyi sevenlerin, o başarıda hissesi olanlara dua etmesi gerekir, bizce. Hatta bir adım öteye giderek şunu da söyleyebiliriz: Global sosyalistlerin 12 Eylül ile ülkeyi soktukları dehşetli cendereden ülkeyi çıkarabilmek için, daima rakibi olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nin kadroları arasına, demokrasiyi milletin meclisinde savunacak insanların vekil olmalarını sağlayan DEMİREL’in hedefi elbette demokrasi idi. Bu yüksek zekâvetin, ince detayın ve siyasi dehanın herkesçe doğru anlaşılmasını beklemek büyük saflık olur. Demirel’in demokrasi için yaptığı bu fedakârlığı Kemal Kılıçdaroğlu da yaparak, milletin ve tarihin kendisinden beklediği siyasi kahramanlığı göstermiş oldu. 12 Eylül’ün idam ettiği, demokrasi peşindeki köklü siyasi hareketleri miletin meclisine taşıyan Kılıçdaroğlu’na teşekkür etmeyen vekillerin; hem kimlikleriyle hem de demokrasi iddialarıyla ters düşeceklerini herkes biliyor. Ve anamuhalefetin yardımıyla Millet Meclisi’ne gelebilmiş veya belediye meclislerine girebilmiş siyasetçilerin demokrasi mücadelesi vermemelerini de, millete ve demokrasiye vefasızlık addederiz.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Eski hal muhal.” Tekrar Millet İttifakı’na dönülür mü? Veya bu isimde ısrara gerek var mı? Maksat demokrasi ise; bütün ülkeyi, ülkenin demokrasiye muhtaç insanlarını, siyasi partileri, dinî cemaatleri ve sivil toplumu kucaklayacak manada bir “DEMOKRASİ İTTİFAKI”na gitmek daha güzel olmaz mı? Bazı demokrasi sevdalı yazarlarımız, on beş sene önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu ittifaka gidilmesinin gerekliliğini yazdılar. Geçmişe dönüp takılmamak için, önce “kader” diyoruz. Ve sonra da, zamanın bu ittifakları ancak olgunlaştırabildiğini söylüyoruz. Gecikmiş olabiliriz, fakat zamanı asla geçmiş değil…

Büyük davaların, fani şahısların omzunda uzun süre kalmadığına tarih şahittir. Fakat tecrübeli, samimi ve fedakâr dava adamları, işleri yüzde elli dolayında kolaylaştırırlar. 12 Eylül senaryosunu milletimiz için hazırlayan küresel sivil sosyal Marksistlerin en büyük başarısı, kuşaklar arasındaki köprüleri insafsızca bombalamalarıydı. Ve yenilerin “değişim” duygularını dehşetli devrimlerinde kullanarak, milleti; geçmişinden, tecrübelerinden, hafızasından, geleneğinden ve daha doğrusu insani değerlerinden mahrum bıraktılar. (Ak saçlılar/Yenilikçiler tiyatrosunda olduğu gibi, her sosyal yapıda oynandı, bu çirkin oyun.)

Mahallî seçimlerin demokrasiye açtığı pencereleri doğru değerlendirmek gerekiyor. Dünyanın genel gidişatı da Türkiye demokrasisine yardım edecek yörüngede seyrettiğine göre, bu milleti ve vatanı sevenlerin, ülkenin bağımsızlığı için üzerlerine düşeni yapmaları gerekiyor. Önce demokrasiyi doğru tanımlamamız, sonra demokratların ortak paydalarını sağlam belirlememiz ve daha sonra da “milli birlik beraberliğin” önündeki anlamsız engelleri fedakârlıkla kaldırmamız lâzım.

Bu önemli mesele üzerinde, inşaallah durmaya devam edeceğiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*