Said Nursi’ye sataşanların hedefi ne olabilir ki?

Muharrem İnce durup dururken neden Said Nursi’ye kabaca ve iftira ile sataştı, dersiniz?

Hem de Kasımpaşalı üslubuyla… Ana muhalefet partisi içinde iken, bazı partililer bu çok konuşan kabadayı taslağının, bir şeyler becerebileceğini zannediyorlardı. Parti dışına çıkınca, boyası dökülmeye başladı. Demokrasiden hazzetmeyen parti içindeki istibdat militanlarının sözcüsü olduğunu, CHP’liler şimdi daha net anlamaya başladılar.

Ayrıca, yüksek perdeden verdiği beyanatlar ve yaptığı konuşmalarla bazı partililere; cesaretli, mert, şeffaf ve dobra duygusu da vermişti. Fakat geldiği nokta, içine düştüğü hezimet ve nihayet sarıldığı yeni üslubuyla; İnce’nin gulyabanilerce şişirilmiş bir balon olduğu anlaşıldı. Ayrıca partisine ihanet etmiş bu kasaba siyasetçisinin, toplumun önünde kendisinden -kötü de olsa- bahsedilmesi için Said Nursi’ye sataşması, onun cidden Kemalistlere müdahaneci olduğunu da gösterdi. Zira kendi partisini -eski partisi de olsa- (gayesi AKP’yi iktidarda tutmak olsa gerek) kamuoyunda kötülerken, korkakça M. Kemal’in arkasına sığınıyor, İnce Muharrem. Said Nursi’nin M. Kemal’den daha çok Türk Milletine mal olduğunu aslında bildiğinden, eski şöhretine kavuşabilme emeliyle buradan magazince yeni bir tartışma başlatmak istiyor.

Said Nursi’yi, eserlerinden tanıyanlar bu sataşmadan çok da rahatsız olmamışlardır, kanaatindeyiz. 12 Eylül darbecilerinin ahlâksız Marksistlerden ödünç aldıkları itibarsız üslubu kullanırken, kimliğini de bize göstermiş oldu. M. İnce, yüzyıllık cumhuriyet entelektüeline rağmen içine düştüğü cehalet çukurunda, Said Nursi hakkında yüzlerce akademik ve ilmi çalışma yapmış Türk münevverleri karşısında  da rezil ü rüsva olmuş oldu.

Türkiye’mizin seçim meydanları, Said Nursi ve Nurcuların demokrat olduklarını binlerce defa duymuşlardır. Yüzlerce vatanperver ve demokrasi mücadelesi içindeki siyasetçimiz; Said Nursi ve talebelerinin demokrasiye yaptıkları büyük katkıları hem bu meydanlarda, hem ekranlarda ve hem de medyaya verdikleri mülakatlarla bütün dünyaya duyurmuşlardır.

Belki de İnce, bu ülkede yaşamıyordur. 12 Eylülcü Marksist-Kemalistlerin eline tutuşturduklarından başkasını okumayanların gelecekleri nokta, belki de İnce’nin millet karşısında içine düştüğü maskaralık olacaktır.

Bu sataşmanın veya başlatmak istediği tartışmanın yüzde yüz AKP’ye fayda sağlayacağını bilen İnce’nin, dolaylı bir demokrasi karşıtı ve 12 Eylül taraftarı olduğu bu beyanıyla açığa çıktı. Eskilerin tabiriyle makabli olmayan, maksattan kopuk ve arkası da gelmeyen bu iftirayı, durup dururken yapan İnce’ye, ince ayarı yapanları araştırmanın, Muharrem’in Tarsus konuşmasının üzerinde durmamızdan daha önemli olduğunu düşünüyoruz. Said Nursi’nin cumhuriyetçi ve demokrat olduğunu yazan ve söyleyen siyaset bilgeleri, sosyologlar ve felsefecilerin hiç birisi, M. Kemal’in demokrat olduğunu bu güne kadar söyleyemediklerine göre, İnce’nin cehaletiyle başlamış olan bu tartışmanın, ülkemiz ve demokrasimiz cihetiyle hayırlı olacağından şüphemiz yoktur.

Türkiye’nin kırk küsur senelik demokrasi hasretinin, milletimizi biraz daha kurtuluşa yaklaştırdığını bilen global demokrasi karşıtlarının, ülkemizde kullanabilecekleri unsurlardan bir tanesinin de İNCE gibi Kemalist geçinen militanlar olduğunu, Muharrem’in günün konuşmasından alakasızca, demokrasi kahramanı ve Doğu Cephesi komutanlarından Bediüzzaman’a yaptığı bu iftira ile, milletimiz bir kez daha şahit oldu.

Bu milletin sessiz duruşu dikkatli siyasetçileri endişelendirirken, 12 Eylül’ün borazanlarına maalesef cesaret veriyor gibi… Hem İnce’yi cepheye süren AKP’liler ve hem de CHP’nin demokrasiden uzaklaşmasını isteyen masonlarlar, Kemalist militanlar, demokrasinin karşı konulmaz bir sel olarak milletimize doğru geldiğini görmek istemiyorlar. Gelmekte olan coşkun akıntının, Türkiye demokrasinin önünü kapatan köhnemiş darbenin, kırk küsurluk çerçöplerini silip deryaya götürüp-götürmeyeceğini hep birlikte izleyeceğiz.

İlimden, hakikatten, ahlâktan, millete saygıdan, vefat etmiş âlimlere ve vatan savunması neticesinde iki sene esarette kalmış kahramanlık madalyası sahibi komutanlara hürmetten ve politik etikten uzakça söyledikleri sözlerin, Türk toplumunu ne denli yaraladığını bile bile konuşanların da, elbette kendilerine göre vazifeleri olacaktır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*