Lev Troçki (1879-1940)
Lev Troçki (Leon Davidoviç Bronştayn, Lew Trozki, Leo Trotzki, Leon Trotsky, Lev Davidovich Bronstein), 1917 Rus ihtilalinin önde gelen isimlerindendir. Sovyetler Birliğinin kurulmasında, ihtilal sonrası iç isyanların ve ayaklanmaların bastırılmasında birinci derecede rol oynamıştır. Kızılordunun kurucusu olarak kabul edilmektedir. Özellikle iç karışıklıklarda baş vurduğu sert ve acımasız tedbirleriyle dikkatleri üzerine çekmiştir. Vladimir Lenin‘den sonra Sovyetlerin en güçlü ikinci adamı olmuştur.
Lenin’in ölümünden sonra Stalin ile giriştiği iktidar mücadelesini kaybetmiş ve ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Risâle-i Nur’da, bir hadisin açıklandığı bölümde ismi geçmektedir (Şuâlar, s. 507). Yahudi olan Troçki’nin asıl adı Leon Davidoviç Bronştayn‘dır. Troçki, takma adı olup 1902 yılından itibaren kullanmaya başlamıştır.
Lev Troçki, 1879 yılında Güney Ukrayna’da bulunan Kerson’da doğdu. Dokuz yaşlarında iken Odesa’da bulunan teyzesinin yanına giderek burada eğitim gördü. Daha sonra eğitimine devam etmek gayesiyle Nikolayev’e gitti. Matematik ve hukuk alanında yüksek öğrenim yaptı. Öğrenciliği sırasında sosyal demokrat çevrelerle temasa geçti ve devrimci guruplara dahil oldu. Marksizm görüşünü benimsedi. Bu fikirlerin etkisiyle, Güney Rusya İşçi Birliği adlı gizli bir örgütün kurucuları arasında yer aldı. 1898 yılında bu gizli örgüte mensubiyetinden dolayı Çarlık polisi tarafından yakalanarak hapse konuldu. İki yıl tutuklu kaldı.
Hapis hayatından sonra Sibirya’ya sürgüne yollandı. “Troçki” takma adını bu sıralarda kullanmaya başladı. Yaklaşık iki yıl sürgün kaldıktan sonra firar ederek önce Viyana’ya, akabinde Londra’ya gitti, burada Lenin’le buluştu. Bir yıl sonra Londra’da toplanan Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisinin kongresine katıldı. Bu kongrede parti içinde Bolşevikler ve Menşevikler olmak üzere iki hizip oluştu. Bolşevik Lenin’e karşı Troçki Menşevik kanatta yer aldı. Ancak, bir yıl sonra Menşeviklerin görüşlerine katılmadığını belirterek Lenin’in yanına geçti.
1897’de mücadeleye Narodnik (halkçılık hareketi) düşünceleri savunarak atıldı. Sürgün koşullarında okuduğu Marksist klasiklerin etkisiyle bir süre sonra kendisini ‘Sosyal Demokrat’ olarak ilan etti. 4 Mayıs 1917’de ülkeye döndüğünde geçici hükümete karşı Bolşevik Parti’ye yakın bir tutum aldı.
Lev Troçki, Rusya’ya döndükten sonra Petrograd Sovyeti Başkanlığına seçildi. Bu sıfatıyla Rus ihtilalinin alt yapısının hazırlanmasında, ayaklanmaların örgütlenmesinde ve yönetiminde aktif ve önemli bir rol üstlendi. İhtilalin gerçekleşmesinde ve Rus Çarlığının yıkılmasında büyük pay sahibi olanlardan birisi oldu. Devrim sonrasında Lenin’in önemli adamlarından birisi oldu. Önce Dışişleri, daha sonra Savaş Bakanlığına getirildi. En önemli faaliyeti ise Kızılordu ile ilgili olanıdır. Başkumandan sıfatıyla Kızılordunun kurulması görevi kendisine verildikten sonra bunu gerçekleştirdi. İhtilal sonrası meydana gelen karışıklıklar ve iç ayaklanmalar boyunca bu orduyu idare etti.
Lev Troçki, ihtilal sonrası meydana gelen ayaklanma ve gösteriler karşısında çok sert tedbirlere başvurdu ve kan dökmekten hiç çekinmedi. 1918 yılında muhaliflerin yaşadığı Moskova’nın bazı mahallelerini top ateşine tutarak, tümden yok edici tedbirlere başvurdu. İç ayaklanmalar boyunca içinde dolaştığı ve Kızılorduyu buradan idare ettiği “Zırhlı Tren”i ile dikkatleri çekti. Sürekli bu trenle dolaştı.
1917 sonrasında, bağımsızlıklarına kavuşma ümidini besleyen Türklere karşı da çok sert tedbirlere başvuruldu. İstiklalini elde etmek isteyen Azerbaycan ve Türkistan başta olmak üzere Türklerin yaşadığı bölgelerde çok sayıda insan Kızıl Ordu tarafından katledildi. Bu toplumların ileri gelenleri öldürüldü veya sürgüne yollandı. Türklerin maruz kaldığı bu katliamlarda en büyük pay sahiplerinin başında, Lenin’den sonra en güçlü adam olan Troçki yer aldı. Devrim sonrasında milyonlarca insanın kanını akıtmakta hiç tereddüt göstermedi.
Lev Troçki, Komünist Enternasyonalin kurulmasında da önemli rol oynadı. İlk beş kongrenin programları ve bildirileri kendisi tarafından hazırlandı. Meydana gelen sorunların çözümünde sergilediği aşırı tutum ve baş vurulmasını istediği yöntemler sebebiyle, parti çoğunluğuyla ters düştü. Sendikaların bağımsızlığına tahammülü olmayıp bu örgütlerin devletleştirilmesini ve devlete bağımlı bir şekilde faaliyet göstermelerini savundu.
Lenin’in 1924 yılındaki ölümünden sonra Stalin ile iktidar mücadelesine girişti. Bu mücadelede giderek güç kaybetti ve teker teker elinde bulunan yetkilerini kaybetti. Önce Savaş komiserliği görevinden alındı. Daha sonra Siyasi Büro ve akabinde Komünist Enternasyonal yürütme kurulu merkez komitesinden alındı. Taraftarlarının Sen-Petersburg’da sokak gösterilerine kalkışmalarından sonra parti üyeliğinden de atıldı. Böylece iki yıl zarfında tüm yetkileri elinde alındı.
1927 yılında başlayan sürgün hayatı Alma-Ata ile başladı. İki yıl sonra da Rus topraklarından kovuldu. 1929-33 yılları arasında İstanbul Büyükada’da sürgün yaşadı. Bu sırada bazı hatıra ve düşüncelerini kaleme aldı. İstanbul’dan sonra Fransa’ya giden Troçki buradan da sınırdışı edildi. Akabinde Norveç’e gittiyse de burayı da terk etmek zorunda kaldı. Meksika’ya giderek Mexico City’ye yerleşti. 1940 yılında İspanyalı bir komünist, gazeteci kılığında, röportaj yapmak bahanesiyle kaldığı evine gitti. Fırsatı bulduğu bir sırada, başına baltayla vurmak suretiyle ağır şekilde yaraladı. Troçki, aldığı bu ağır yaranın etkisiyle öldü.
Bediüzzaman, “Deccalın mühim kuvveti Yahudidir. Yahudiler severek tabi olurlar” mealindeki hadis-i şerifi izah ederken; bu hadisin bir tevilinin Rusya’da zuhur ettiğini belirtmektedir. Troçki örneğinde olduğu gibi, komünist ihtilalin Rusya’da gerçekleşmesinde ve Çarlığın yıkılmasında Yahudilerin büyük bir rolü olmuştur. Bediüzzaman Yahudilerin ihtilale destek olmasını da şu şekilde açıklanmaktadır:
“Çünkü, her hükümetin zulmünü gören Yahudiler, Almanya memleketinde kesretle toplanıp intikamlarını almak için, komünist komitesinin tesisinde mühim bir rol ile Yahudi milletinden olan Troçki namında dehşetli bir adamı, Rusya’nın Başkumandanlığına ve terbiyegerdeleri olan meşhur Lenin’den sonra Rus hükümetinin başına geçirerek Rusya’nın başını patlatıp bin senelik mahsulatını yaktırdılar. Büyük Deccalın komitesini ve bir kısım icraatını gösterdiler. Ve sair hükümetlerde dahi ehemmiyetli sarsıntılar verip karıştırdılar.” (Şualar, s. 507)
Lev Troçki, Rusya’da dinin etkisinin azaltılması ve alternatiflerin sunulmasında da fikir üreten ve yönlendiren kişilerden biridir. Ona göre en etkili araç ve silah sinemadır ve mutlaka sinemanın gücünden istifade edilmesi gerekir. 1923 yılında “Votka, Din ve Sinema” başlığını taşıyan makalesinde, konuyla ilgili fikirlerini şöyle ifade ider: “Eğlenceyi, ahlâk hocalarının vaazlarından, hatta her türlü eğitim gözeticisinden uzak bir kolektif silah haline getirmeliyiz” Sosyalist eğitim için harcanacak enerjinin bu alana kanalize edilmesi gerektiğini ileri sürer. Ona göre kilisenin en büyük rakibi sinemadır ve ne pahasına olursa olsun sahip çıkılması gereken bir alandır.
Benzer konuda makaleler:
- Nazım, vatan haini mi?
- Kocatepe mevlitleri ve Gençlik Şöleni
- Kur’ân, kadını ‘ehemmiyetsiz bir meta’ olmaktan kurtarıyor
- EL MUKSİT
- Eleftherios Venizelos (1864 – 1936)
- Bediüzzaman, Rusya ve Avrupa
- Atina camii başka bahara
- Medyanın komünisti olur mu?
- İslâm deccalının istibdat devreleri
- İslâm’da iyi Bir çığır Açan
3 Geri Dönüşüm