Manevî bir şükür: Cenab-ı Hak hesabına sevmek

EN MÜHİM İŞ: ŞÜKÜR

“Muhabbet ihtiyarî değil. Hem, ihtiyac-ı fıtrîye binaen, leziz taamları ve meyveleri severim, peder ve valide ve evlâtlarımı severim, refika-i hayatımı severim, dost ve ahbaplarımı severim, enbiya ve evliyayı severim, hayatımı, gençliğimi severim, baharı ve güzel şeyleri ve dünyayı severim”1

Cenab-ı Hakk’ın bizlere vermiş olduğu leziz taamları Rahman-ı Rahimin birer nimeti olarak sevmek O’nun (c.c) Rahman ve Mün’im isimlerini sevmektir. Hem de mânevi bir şükürdür. Nefis hesabına değil, Rahman namına yediğimizin delili ise meşru dairede yemek, kanaat ederek yemek, tefekkür ederek yemek ve teşekkür ederek yemektir.

Peder ve valide gibi mühim nimetlere karşı şükür ise bizi yaşlılık ve hastalıklar gibi zahiri esbab ile zahmet ve meşakkate attıklarında daha ziyade sevebilmek ve daha ziyade şefkat edebilmekledir. Hem Refika-i hayatımıza karşı hakiki muhabbet olan, yaşlandığında veya güzelliğini yitirdiğinde ona ziyade şefkat edip muhabbet etmek de o nimete karşı mânevi bir şükürdür. Hem hayatı, saadet-i ebediyeyi kazandıracak olan mühim bir sermaye, Cenab-ı Hakkın isimlerini talim edip hakiki tekemmülata erebilmek için verilmiş olan ehemmiyetli bir nimet bilip öyle sevmek, Allah hesabına sevmek olduğu gibi Cenab-ı Hakkın bizlere vermiş olduğu hayat nimetine karşı da manevi bir şükürdür.

“Elhasıl, dünyayı ve ondaki mahlukatı mana-ı harfi ile sev mana-i ismi ile sevme. “Ne kadar güzel yapılmış” de, “Ne kadar güzeldir” deme. ”2 Hem bütün muhabbetleri hakiki sahibine ver hem de sana verilmiş olan nimetlere karşı manevi bir şükrü eda et.

Dipnotlar:
1-2- Sözler

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*