Medresetüzzehrâ’nın belgesi

Ortaya çıkan herbir belge, herbir vesika, Üstad Bediüzzaman’ın eserlerinde ve bilhassa Tarihçe–i Hayat isimli otobiyografisinde yazdıklarını birbir tayid ve tasdik ediyor.
İşte, bazı misaller…
Bir: Üstad Hazretleri, hükûmet ricâlinden gelen ısrarlı dâvetlerden sonra Ankara’ya “Güz mevsiminin âhirlerinde” gittiğini beyan ediyor. (Bkz: 26. Lem’â, Yedinci Ricâ.)

Bu ifadeyi, gerek resmî Zabıt Ceridesi ve gerekse mebus Ali Sürûri Beyin özel notları aynen doğruluyor.

Buna göre, Said Nursî, 1922 yılı Kasım ayının ilk haftası içinde Ankara’ya gelmiş ve 9 Kasım günü Meclis’te kendisine bir “Hoşâmedî merasimi” yapılmıştır.
İki: Bediüzzaman, mebuslara hitaben imandan ve namazın ehemmiyetinden söz etmesinden dolayı, M. Kemal’le aralarında şiddetli bir münakaşanın cereyan ettiğinden söz ediyor. (Bkz: Emirdağ Lâhikası, s. 214; Tarihçe–i Hayat, s. 498, YAN, 1994)

İşte, bazı kesimler tarafından yıllar yılı inkâr edilen bu gerçeğin de delil ve belgesi ortaya çıktı. Ali Sürûri Beyin Ankara’daki Millî Kütüphanede bulunan ve TTK tarafından “Meclis’teki Günlerim” ismiyle kitaplaştırılması beklenen hatıratındaki notlar, hakikaten Meclis’te böyle bir vakıanın yaşandığını belgeliyor.

Üç: Bediüzzaman, bütün hayatı boyunca ihyasına çalıştığı Van merkezli Medresetüzzehrâ projesi için, Ankara’daki Millet Meclisinde—aralarında M. Kemal’in de bulunduğu—200 mebus içinde 163 mebusun imzasıyla 150 bin banknot yardım teklifinin kabul edildiğini beyan ediyor. (Bkz: Şuâlar, s. 314; Emirdağ Lâhikası, s. 439.)
İşte, bu hakikatin de hem şahitlerini, hem belgesini sizlere takdim ediyoruz…

Resmini gördüğünüz I. Meclis Kayseri mebusu Müderris M. Âlim Efendi, 21 Şubat 1923 günü Millet Meclisi Başkanlığına bir kànun teklifinde bulunuyuor.

Toplam 166 mebusun (sayı, ilk başta 163, sonra 166, en son olarak da 167’ye çıkıyor) imzasını taşıyan bu kànun teklifinde, Van’da Medresetüzzehrâ nâmıyla bir medresenin yapılması isteği yer alıyor.

Bu bilgilerin tamamı ve daha fazlası, aynı günlü, yani 21 Şubat 1923 tarihli Meclis Zabıt Ceridesinin baş ve iç sayfalarında aynen yer alıyor. (Bkz: Z.C., I. Devre, Cilt 27, İçtima Senesi 3, 21.2. 1339, 196. içtima.)

Latinceye çevrilen Zabıt Ceridesinin kupüründe de görüldüğü üzere, Meclis’in gündemindeki “Tekifler”in ikinci sırasında yer alan bu husus, aynen şu sözlerle ifade ediliyor: “Kayseri Mebusu Âlim Efendi ile 166 refikının, Van’da Medresetüzzehrâ nâmiyle bir medrese küşâdına dair kànun teklifi. (2/671)”

Z.C.’nin aynı nüshasının iç sayfalarında yer alan konuya dair bir diğer ifade de şöyledir: “REİS–Kayseri Mebusu Âlim Efendi ile 167 refikının, Van’da Medresetüzzehrâ nâmiyle bir medrese küşâdına dair teklif–i kànunileri, Lâyiha Encümenine…”

Âlim Efendi (1861–1928)

I. Devre Kayseri milletvekili olan M. Âlim Efendi, aslen Bünyan doğumludur.
Aynı zamanda Müderristir ve Millet Meclisindeki “İrşad Heyeti”nin de başında bulunmaktadır.
Halk arasında ayrıca “Büyük Hoca” lâkabıyla da tanınan bu zat, Bediüzzaman Hazretlerinin Van’da kurmak istediği Medresetüzzehrâ projesinin hayata geçirilmesi için bir kànun teklifi hazırlatmış ve bu teklifi mebusların imzasına açmıştır.

M. Kemal ile İsmet Paşanın da dahil olduğu ve toplam 167 mebusun imzasını taşıyan bu Osmanlıca belgelerin kupürlerini şu kaynakta görebilirsiniz: Mufassal Tarihçe–i Hayat, Abdülkadir Badıllı, Nisan 1998 İstanbul, s. 567–570.

Büyük Millet Meclisinin arşivinde bulunan bu belgeler arasında son derece dikkat çekici bir karar metni de var.

Bu karar metnine göre, Şer’îye ve Maarif Encümenleri (Komisyonları) tarafından, “Medresetüzzehrâ Kànunu” kabul edilmiştir.

Ne var ki, bu karar metni komisyonlarda bekletiliyor ve aradan aylar, hatta yıllar geçtiği halde Meclis gündemine bir türlü getirilmiyor.
Bu arada, 3 Mart 1924 tarihli Meclis kararıyla, medreselerin kapatıldığını hatırlatmış olalım.
Altı çizilmesi gereken bir başka bilgi notu da şudur:
Medresetüzzehrâ teklifinin Meclis’te okunduğu 21 Şubat 1923 günü, bir başka açıdan önemli bir tarihtir.
Zira o gün, tâ 14 Ocak’ta Ankara’dan ayrılan ve İzmir’den dönerken Lozan’dan gelen İsmet Paşa ile Eskişehir’de buluşup birlikte Ankara’ya dönen M. Kemal’in, toplam bir ay, bir hafta (38 gün) sonra Meclis çalışmalarına katılmış olduğu ilk gündür.
Ayrıca, Meclis o gün (21 Şubat) itibariyle “Lozan görüşmeleri” sebebiyle mahfî celse (gizli oturum) şeklinde bir çalışma yapmıştır.
İsmet Paşa, Lozan görüşmelerine dair Meclis’te geniş izahatta bulunmuştur. (Ali Fuat Cebesoy, Siyasî Hatıralar, I. Cilt, s. 233)
Yani, Meclis gündeminin bu derece yoğun ve elektrikli olduğu bir tarihte, Medresetüzzehrâ teklifi de, üstelik mebus çoğunluğunun (167) imzasıyla Meclis’in gündemine damgasını vuryor.

Üstad, olacakları hissetmiş olmalı ki…

Medresetüzzehrâ projesinin asıl sahibi olan Bediüzzaman Said Nursî, söz konusu teklifin ilgili komisyona gittiğini ve oralarda kabul gördüğünü fark ediyor; ancak, buna rağmen neticeyi beklemeden Ankara’dan ayrılıyor.
Üstad, bu ayrılışın sebebini bir eserinde aynen şu sözlerle ifade ediyor: “Mustafa Kemal iki defa şifre ile Van vilâyetinin eski valisi ve benim dostum Tahsin Beyin vasıtasıyla beni, neşredilen Hutuvât–ı Sitte’ye mükâfaten taltif için Ankara’ya celb etti, gittim. Şeyh Sinusî Kürtçe lisanı bilmediğinden, beni onun yerinde üç yüz lira maaşla vilâyât–ı şarkıye vâiz–i umumîsi, hem meb’us, hem Diyanet Riyaseti dairesinde, Dârü’l–Hikmet âzâlarıyla beraber, eski vazifemle memnun etmek ve benim Van’da temelini attığım Medresetü’z–Zehrâ ve şark dârülfünunuma Sultan Reşad’ın verdiği on dokuz bin altın lira, iki yüz mebus içinde yüz altmış üç mebusun imzasıyla yüz elli bin banknota iblâğ edilerek kabul edildiği halde, ben Beşinci Şua aslının verdiği haberin bir kısmını, orada bir adamda gördüm. Mecburiyetle o çok ehemmiyetli vazifeleri bıraktım. Ve “Bu adamla başa çıkılmaz, mukabele edilmez” diye, dünyayı ve siyaseti ve hayat–ı içtimaiyeyi terk edip yalnız imanı kurtarmak yolunda vaktimi sarf ettim.” (Şualar, Sayfa 314.)

Kendisine yapılan onca parlak teklife rağmen, Üstad Bedüzaman’ın Ankara’dan niçin ayrıldığının sebeb–i hikmetini bu şekilde anlamış bulunuyoruz.
Üstad, o günden sonra neler olacağını fark etmiş olmalı ki, birlikte çalışmayı da, siyaset yoluyla çatışmayı da terk ederek, uzun vâdeli ilmî hizmetini yapmaya karar vermiştir.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*