Molla Ahmed-i Cizrî (?-1640)

Molla Ahmed’in doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte Cizre’de doğduğu tahmin edilmektedir. Babasının adı Muhammed’dir. Çocukluğu ve aldığı eğitim hakkında detaylı bilgi yoktur.

Ancak, ana dili olan Kürtçe’nin yanında Türkçe, Arapça ve Farsça’yı bilmesi, eserlerinde muhtelif beldelerde yaşayan Müslüman halk topluluklarından söz etmesi, bazı fıkhî eserlerden söz etmesi iyi bir eğitim almış olduğunun önemli göstergeleri olduğu gibi, muhtelif beldeleri gezerek bilgi birikimini arttırdığı anlaşılmaktadır.

 

Doğu ve Güneydoğu’da önemli bir üne sahip olan ve halk arasında “Fakih-i Tayran” olarak bilinen, yazdığı Kürtçe şiirleri günümüze daha çok sözlü olarak ulaşan Muhammed ile Molla Ahmed arasında bir yakınlık ve bağın olduğu bilinmektedir. Ancak, bu bağın talebe-hoca ilişkisinden çok, birbirini seven iki dost ilişkisi olduğu tahmin edilmektedir. Dolayısıyla, bazı kaynaklarda belirtilen Muhammed’in, Molla Ahmed’in talebesi olduğu şeklindeki rivayetler kesinlik ifade etmemektedir. Önemli bir Hakk aşığı ve âlim olan Fakih-i Tayran da Hakkari bölgesinde yaşayıp Eruh ve Cizre medreselerinde eğitim görmüştür. Cizre’nin en önemli âlimlerinden olan Molla Ahmed ile bölgesel yakınlıkları, ikisi arasında bir yakınlığın vücut bulmasını kolaylaştırmış, dönemin ünlü iki âlimi olan bu iki zat arasında önemli bir mavi bağ da meydana gelmiştir.

Molla Ahmed’in eserinde atıfta bulunduğu ve isminden söz ettiği Cizre beyinin II. veya III. Şeref mi olduğu hakkındaki bilgi de tartışma konusu olmuşsa da, bu yöneticinin III. Şeref olduğu doğruya daha yakındır. Molla Ahmed, eserinde Cizre Beyi için, “ey şehinşah-ı muazzam” (M. Sait Özervarlı; TDVİA., C: 30, s. 241) hitabını kullanmıştır. Bölgede önemli bir konuma gelen ve saygı gören Molla Ahmed’e, Cizre Beyliği prenslerinden olan Emir İmadüddin Molla’ya hitap ederken üstad ifadesini kullanmıştır.

Molla Ahmed Cizrî, dönemin idarecilerine övgülerde bulunmakla birlikte yardımlarını hiç önemsemediğini dile getirir. Çünkü, Allah’ın inayeti ve yardımı bütün mal ve mülkün üzerinde olup, hiçbir şeyle değişilmez. Kâinattaki bütün maddi varlıklar bir yana, Cenâb-ı Hakk’ın yardımı bir yana. Dolayısıyla, Yüce Rabbin yardımının hiçbir şeyle değişilemeyeceğini, her şeyden üstün olduğunu ifade eder.

Risâle-i Nur’da ismi zikredilen Molla için, “Ahmed-i Cizrî” ifadesi kullanılmış ve şu beytine yer verilmiştir: “Senin temaşana, hüsnüne, herkes her yerden koşup gelmiş / Senin Cemalinle nazdarlık ediyorlar.” (Sözler, 2001, s. 2001) Molla Cizrî’nin ismi, Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden biri olan İbrahim Hulusi Yahyagil’in hatıralarında da geçmektedir. Bir sohbet esnasında, Bediüzzaman’ın Molla Cizrî’den söz ettiğini dile getiren Yahyagil, Molla için, Bediüzzaman tarafından; “Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, Molla Ahmed-i Cizrî ve Mevlânâ Câmî, her üçünün de makamı birdir. Bunların üçü de mânen bir seviyededir” (Necmeddin Şahiner; Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursî’yi Anlatıyor, YAY., C: I, İstanbul, 1993, s. 326) dediğini aktarmaktadır.

Ana dili ile birlikte dört dil bilen Molla Ahmed-i Cizrî, şiirlerinin yer aldığı divanını Kürtçe olarak yazmıştır. Bu divanda yüz on dört şiir yer almaktadır. Şiirlerinde, Molla anlamına gelen ve halk arasında Mela şeklinde telâffuz edilen ibareyi mahlas olarak kullanırken, bazen de Nişanî mahlasını kullanmıştır. Halk arasında ise Mela-yi Cizrî olarak tanınıp şöhret bulmuştur.

Divanında yer alan şiirlerinden hareketle, Hafız-ı Şirazî’nin etkisinde kaldığı görülen Molla Ahmed, bazı âlimler tarafından; Molla Cami, Fuzulî ve İbnü’l-Farız (Farıd) ile mukayese edilmiştir. Tasavvufi yönünü ele alanlar ise kendisini, Mevlânâ Celâleddin-i Rumi’ye benzetmişlerdir. Molla eserinde ilâhî aşkı, estetiği ve sevgi temalarını konu edinmiş, bütün tasvirlerinde ilâhî boyutu keşfetmeye yönelik bir düşüncenin içinde bulunmuştur. Kalbe önem verip, marifetin kaynağı olduğunu belirten Molla, yaradılış gayesinin mânâ ve derinliğini anlayanlar karşısında hayrette kaldığını da belirtmiştir.

Molla Ahmed, divanında Şirazî’nin divanındaki bir gazele nazire de yazmıştır. Bunun dışında, Fatih Sultan Mehmed döneminde Arapça olarak yazılmış bulunan Bursalı Ahmed Paşa’ya ait bir şiiri, divanının sonuna eklemiştir. Şiirlerinin ekseriyetini gazeller teşkil ederken, bir kısım kaside ve terciibend de kaleme almıştır.

Molla Ahmed, 1640 yılında Cizre’de vefat etmiştir. Vefat tarihi, kendisi için Fakih-i Tayran tarafından kaleme alınmış bulunan beytin ebced hesabıyla terkibinden çıkarımda bulunulmak suretiyle anlaşılmaktadır. Vefatından sonra Cizre’de bulunan Kırmızı Medrese’nin alt katına defnedilmiş, daha sonra burası bir ziyaretgâh halini almıştır.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. şehin şahı muazzam bu Fatih sultan Mehmet han için yazmamışlarmıyıdı acaba

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*