Hâlıkımız, halk etmiş; hepsine, hüner vermiş
Türlü türlü suretlerle, şu âleme göndermiş
Her birinde ayrı hüsün; birbirinden farklı ses
Âlemlerin rabbi Allah, ne kadar çok özenmiş
Seherlerde öten bülbül, müezzinle meşk eder
Duyabilen kulaklara, bulur yolunu, girer
Şafak söküp uyanınca, yeryüzünde, canlılar
Bağrışırlar, çağrışırlar; bin bir lisan, zikreder
Karga gakgak, leylek laklak; havada raks ederler
Koyun, kuzu seslerine tempo tutar, inekler
Kişneyince ahırda, tay; kükrer beygir, merada
Sıcak toprağın bağrında oynaşırlar, böcekler
Cıvıl cıvıl serçe kuşu kalkar, uçar, bir koşu
Ön ayağı kısa tavşan, çabuk çıkar yokuşu
Elvan çeşit hayvanata, çalım satarcasına
Gökkuşağı kuyruğunu kabartır, tavus kuşu
Gelinciğe kur yapıyor; bak, nazenin kelebek
Kaplumbağa, sebat edip, ağır aksak giderek
Hâl diliyle insanlara, “yola düşün” der gibi
Zü’l-cemâl’in bahçesinde, seyran edip, gezerek
Yaprakların hışırtısı, pınarın şırıltısı
Kedilerin mırıltısı, köpeğin, hırıltısı
Çekirgenin cırıltısı; mübarekler, sazende
Güfte aynı, makam aynı; fıtratından, çalgısı
Uğultusu, kaba yelin, sanki gazelhan Burhan
Kurdun kuşun nidâsıysa; sesi verene, bürhan
Lâfz-ı Celâl aks ederek, cemî dilin, diliyle
Âlem içre rahmetini, haber veriyor, Sübhan
Şıpır şıpır yağmur yağar, yeryüzüne, koşarak
Ra’dın sesi gümbürdüyor, heybetiyle, coşarak
“Rahmet” denilmiş, adına; çünkü yerin niâmı
Melekler de, arza iner; katrelere konarak
Yorulmayı bilmez arı; rızkı için, dağları
Çiçek çiçek dolaşarak toplar, sâfî balları
Vızıltısı, bir ezgidir; müjdeleyen, şifâyı
İlham ile, gider gelir; gönderilen, yolları
Birbirinden güzel sesler, mûsika-i İlâhî
Bu coşkuya eşlik eder, cırcır böceği dahi
Karıncanın avazıysa, cüssesinden büyük, bak
Yarattığın her bir zerre, tesbihfeşan, yâ Rabbî
Bir lahûtî ses karışır, bu seslerin künhüne
Arş-ı âlâya yükselir; basıp, dünya üstüne
Kelimâtı, Mavlâ’mızın, tevhidini ilândır
Daha âlâ bir ses olmaz, bu sedânın üstüne
Mahlukâtı veren Sensin; gılafını, bezeyensin
Bağistanı, nâristanı takdir eden de, Sensin
Bunca muhteşem seslerle, kulakları doyurup
Kudretinle, nevbaharı gül, gülistan edensin
Allah’ım!
Senin için vecde gelen nağmeler hakkı için
Gece gündüz secde eden sâcidler, hatrı için
O ki gördük, güzelliği; Cennet’i de, lütfeyle
Cümle canların şefîi, Habîb’inin hakkı çün.
* Bu nâçiz şiirimiz, Üstadımızın, “Kâinatı nağamatıyla raksa getiren ve hakaikın esrarını ihtizaza veren mûsıka-i İlahiye hiç durmuyor, mütemadiyen güm güm eder” (Tarihçe-i Hayat, 71) sözünden mülhem olarak kaleme alınmıştır. A.R.A.
ALİ RIZA AYDIN
Benzer konuda makaleler:
- Üstünlük ne ile olur?
- İnsandan başka zîşuur var mıdır?
- Feda ettim!
- Mahremce bir arzuhal
- Esmaü’l-Hüsnâ ile yakarışlar…
- Şeytanın cürm-ü meşhudu
- Meleklerin kaydettiği
- Göklerin ve yerin ibadet ehli
- Allah’ın künh-ü zâtı üzerinde düşünmek
- İnsan ve esma
İlk yorum yapan olun